Yıllar içinde AKP’nin Diyanet projesi
'AKP, kendi ideolojik perspektifini örgütlemek üzere devlet kurumlarını örgütlüyor ve bunu en küçük topluluklara veya en ücra köşelere ulaştırmak için tüm imkanlarını seferber ediyor.'

Geçtiğimiz cuma günü, Diyanet İşleri Başkanlığınca (DİB) yayınlanan hutbe, kadınlar tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Hutbenin başlığı “Nefsi ve Nesli İfsat Eden Büyük Günah: Zina” idi. Hutbede kadın ve erkeklerin evlilik dışı birlikteliklerinin kesinlikle “haram” sayıldığı ifade edilerek çiftlere evlenmeleri öğütlendi. LGBTİ’ler yeniden hedef alınırken “Gençlerimizi evliliğe teşvik edelim. Dinen ve hukuken evlilik çağına ulaştıklarında onların evlenmelerine yardımcı olalım” denilerek genç yaşlarda evlilik savunuldu.

Kişilerin kendi aralarında herhangi bir “evlilik bağı” olmadan, rızaya dayalı olan ilişkilerin ve bu ilişkilere götüren her türlü yolun haram olduğu ilan edildi. “Zinaya” götüren yollar arasında medya, sosyal medya ve sanat öne çıkartılırken “tesettüre uygun olmayan” kıyafetler giyilmesinden bir kadın ve bir erkeğin baş başa kalmasına kadar tüm ilişkiler zina kapsamında ele alındı.

İktidarın özellikle aile yılıyla birlikte hem LGBTİ’lere hem de kadınlara yönelik harladığı saldırıların ateşli bir kurmayı haline geldi Diyanet İşleri Başkanlığı da. İktidarın kendi çıkarı ve çevresinde toparlamış olduğu tarikat cemaatlerin çıkarları doğrultusunda örgütlemeye çalıştığı ancak açıktan ifade edemediği konular DİB ağzıyla gündeme getirildi.

Geçmişte de zinaya ilişkin hem DİB’den hem de iktidara yakın isimlerden çeşitli açıklamalar yapılmıştı. 2024’te yine bir cuma hutbesinde, “Alkol, kumar, zina ve rüşvet gibi her türlü ahlaksızlıktan kaçınalım” demişti. 2023’te Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “zinanın suç sayılması gerektiğini” ifade eden bir sosyal medya paylaşımı yapmıştı. 2020’de İstanbul emekli Başvaizi Mustafa Akgül TRT1’de katıldığı bir programda hem İstanbul Sözleşmesi’ni hedef almış hem de “Bütün parti liderlerine sesleniyorum ve diyorum ki ne olur kısa zamanda bir araya gelin ve şu İstanbul Sözleşmesi’yle zinanın suç olmaktan çıkarılması kararını iptal edin” demişti. Geçmişi biraz daha kazısak bunlar ve bunlar gibi birçok söylem bulabiliriz.

ADIM ADIM DİYANET NASIL GÜÇ KAZANDI?

Bundan 21 yıl öncesine gidelim. 1998’de Anayasa Mahkemesi kararıyla suç kapsamından çıkartılan “zina” 2004 yılında AKP’li milletvekillerinin eliyle yeniden yasalaştırılmaya çalışılmış ancak dönemin Başbakanı Erdoğan, Avrupa Parlamentosu Başkanıyla gerçekleştirdiği bir basın toplantısıyla “Biz iktidardayken bir daha gündeme gelmez, ama bizden sonra ne olur, onu bilemem” demişti. Bu sözlerden yıllar sonra iktidar çocuk istismarının zina ile aynı kapsama alınması üzerine tartışma yürütmeye başladığında Erdoğan, zina konusunun yeniden ele alınmasının isabetli olacağını dile getirerek 2004’teki sözlerini AB etkisiyle söylediğini söyledi, “Yanlış yapmışız” dedi ve bu konunun yeniden ele alınması gerektiğini söyledi.

“Biz iktidardayken gündeme gelmez”den “Yanlış yapmışız”a giden süreç ve sonrası, DİB’in de iktidarın siyasal ihtiyaçları için daha da hırçınlaştığı bir dönemi kapsadı. Bu hırçınlaşma elbette devlet kaynaklarının DİB’e aktarılmasıyla el ele ilerledi. DİB, sayısı epeyce yüksek olan toplumun dindar kesimine en uygun ulaşma araçlarından biri oldu. Ekonomik ve politik olarak toplumun birçok alanında AKP’nin politikalarını ilerletmek üzere görev yaptı. Dediğimiz gibi bunun iki ayağı vardı birinci, ekonomik güçlenme. İkinci, DİB’in politik alanda etkisinin artması.

BÜTÇEDE DEVASA ARTIŞ

Diyanet’in bütçesi, 2002’de yaklaşık 550 milyon lirayken hızlı bir artışla birkaç yıl içinde milyarlara ulaştı. 2022 yılında DİB’e verilen başlangıç ödeneği 16 milyar 98 milyon 580 bin lirayken 2023’de bu rakam 35 milyar 910 milyon 653 bin liraya, 2024’te ise 91 milyar 824 milyon 805 bin liraya çıktı. 2025 Merkezi Yönetim Bütçesinden ise DİB’e 130.1 milyar lira ayrıldı.

Bununla birlikte DİB’e çeşitli devlet kurumlarından ve bakanlıklardan da kaynak ve para akışı sağlandı. 2023 yılı ocak ayında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı DİB ile 4-6 yaş Kur’an kursu desteği programı protokolü imzalandığını duyurmuş ve 2023 yılı için DİB’e 50 milyon 789 bin 850 lira aktarılmıştı. 2024’ün ilk dört ayında ise yine protokol kapsamında 24 milyon 829 bin 950 lira aktarılmıştı. ÇEDES, devlet binalarının ve kamu arazilerinin DİB’e tahsis edilmesi ve daha birçok kolaylık bu süreçte DİB’e sağlandı. İktidarın “aileye” müdahalesini kolaylaştırabilmek adına Türkiye genelinde 493 tane Aile ve Dini Rehberlik Merkezleri açıldı, bu merkezlerde 5 bin kişi “aile danışmanlık ve dini rehberlik vaizleri” olarak çalıştırılmaya başlandı. Sayısı oldukça sınırlı olan sığınmaevlerinde, kadınların ihtiyacı iş ve psikolojik destek iken “manevi destek hizmetleri” gerçekleştirildi.

SİSTEMATİK NÜFUZ

Ekonomik donanma DİB’e birçok yönden olanak sağladı. Bununla paralel olarak DİB’in etkisi ve nüfuzu arttı. Bunun en önemli basamaklarından biri; din görevlilerinin daha “sistematik” bir şekilde yetiştirilmesi için Diyanet Akademisi planlandı. Tarihsel dönemeçlerde ise bu daha da güçlendi.

2010 Anayasa Referandumunda yargı ve bürokrasideki vesayetçi yapının geriletilmesiyle DİB daha rahat bir hareket alanı buldu. Bunun hemen ardından 2011 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Diyanet Vakfı ve yurt dışı birimleri daha da etkinleşti. 2012 ile 2015 yılları arasında bu etki daha da pekiştirildi. Diyanet’in bütçesi 2015’te 5.7 milyar liraya ulaştı. Bu, Kültür Bakanlığı gibi bazı bakanlıkların bütçesinden daha yüksekti. Bu nüfuz DİB’in hutbelerine yansımaya başladı. Bunun en önemli örneklerinden biri Gezi Parkı eylemleri sürecinde görüldü. 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminin ardından Diyanet, “milli ve yerli din anlayışı” inşasında merkezi aktör oldu. Bu etki hızla yıllar içinde bugüne kadar arttı.

Son dönemde gündem olmuş, kadınlar tarafından tepki ile karşılanmış, DİB tarafından yapılan uygulamalar ve açıklamalara bakalım.

DİB’in tepki çeken uygulamalarından biri geçtiğimiz yıl yayımladığı, “Aile ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular” isimli bir kitaptı. Bu kitapta kadınların “Kadın mahremi olmayan erkeklerin yanında ise el, yüz ve ayaklar dışında bütün bedenini örtmelidir” deniliyor, nişanlı iki kişinin telefonla görüntülü konuşması ve uzun süre mesajlaşması dahi “caiz” görülmüyordu.

Aynı DİB, 6 Şubat depremlerinden sonra “Depremzede çocuklar evlat edilinebilir mi” sorusuna “Evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir” ifadelerini kullanarak depremde ailesini kaybetmiş çocukları evlat edinenlerin onlarla “evlenebileceğini” ifade etmiş kısacası çocuk istismarını açık ve net bir biçimde yol vermişti.

Keza çocuk istismarı üzerine net bir biçimde tutumunu başka bir olayda da gösterdi DİB. Kendilerine bağlı Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu’nda 2022’de yedi çocuğun istismarı nedeniyle açılan soruşturmada görevden alınan eski Palandöken Müftüsü Abdulhalim Acar’ı, terfilerle ödüllendirilmişti. Acar açığa alındıktan kısa bir süre sonra, Ankara İl Müftü Yardımcısı olarak atanmış, iki yıl burada görev yapmıştı. Ardından Ankara’nın en büyük ilçelerinden Altındağ’a müftü olarak atanmıştı. Dahası, istismarın ortaya çıkmasının ardından bölgeye giderek aileleri davanın kapanması için ikna etmeye çalıştığı iddia edilen yazar Sedide Akbulut da 1 Nisan 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü olarak göreve başlamıştı.

İNANÇ İSTİSMARI

Tüm bu uygulamalarının yanı sıra kadınların kazanılmış haklarına yönelik çeşitli söylemlerle de öne çıktı DİB. Cumhurbaşkanının ve çevresinin kadın ve erkekler üzerine yürüttükleri “fıtrat” söylemini şiddetlice savunan DİB, boşanmalarda artışı da iktidarın söylemini destekleyerek ortaya koydu. Diyanet İşleri Başkanı Ali Ertaş, boşanmalardaki artışın, tek ebeveynli ailelerin ve eşcinsel evliliklerin ailenin kuşatılmasının bir yansıması olduğu ileri sürerek kadınların boşanma hakkını ve LGBTİ’leri hedef aldı.

Yalnızca DİB merkezinden değil, aynı zamanda çevresinden de kadınlara yönelik saldırı kesilmedi. 28 Şubat’ta Diyanet-Sen “Aile Yılı Eylem Planı’nı” açıkladı. Bu planda 6284 sayılı Kanun’un “aileyi tehdit ettiği” iddia edildi ve kaldırılmasını istendi. Diyanet-Sen Genel Başkanı Ali Yıldız, “İstanbul Sözleşmesi’nin ruhuyla hazırlanan ve adında 'Ailenin Korunması' ifadesi olmakla birlikte ailenin korunmasıyla ilgili hükümler içermeyen 6284 sayılı Kanun mevcut haliyle aileyi koruyan değil aileyi sarsan bir kimlik taşımaktadır” ifadelerini kullandı. Yıldız, “kadını annelikten soğutarak, çocuğu gelenekten ve değerlerden uzaklaştırarak, babayı, erkeği kriminalleştirerek ailenin üç sacayağını da ayrı ayrı aileden kopararak aileyi yokluğa mahkum etmektedir” dedi.

DİB’in merkezi olarak ifade ettiği ya da DİB’e bağlı çalışan alanlardaki müftülerin, görevlilerin kadınlara yönelik ayrımcı söylemleri ve uygulamalarını saymaya kalksak bu yazı bitmez. Ancak bilmemiz gereken şu ki; AKP, kendi ideolojik perspektifini örgütlemek üzere devlet kurumlarını örgütlüyor ve bunu en küçük topluluklar veya en ücra köşelere ulaştırmak için tüm imkanlarını seferber ediyor. Ve bu çocukların, kadınların ve LGBTİ’lerin eşit bir yaşam talebinin tam karşısında örgütleniyor. Bunu sadece dini vecibeler ve gereklilikler üzerinden değil, devletin toplumu örgütlemek üzere tüm bu kurumları kullandığı gerçeğiyle ele almamız gerekiyor.

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Zina ile istismar aynı kapsamda değerlendirilemez

Dün ve bugün yetkililerden gelen ‘zina’ değerlendirmesine Avukat Canan Arın cevap verdi: ‘2004’te k...

İstanbul Sözleşmesi sonrası zina tartışmasına açıl...

Kadınlara çıtası giderek düşen 'hizalar' çekiliyor, bu 'hizalar' hukuken de kayda geçsin diye tüm ya...

Yargıtay’dan skandal karar: Zina yasada yok ama uy...

Yargıtay eşini öldürmeye teşebbüs eden kocaya verilen 20 yıllık hapis cezasını ‘sadakat yükümlülüğü’...