
Toplumsal cinsiyet normlarının kadınları konumlandırdığı alan ve onlara yüklediği sorumluluklar gerekçesiyle ücretli emek sürecinde erkekler, ana aktör olarak muamele görürken; kadınlar bu senaryoda yardımcı rollerle ilişkilendirilmektedir. Bu, sendikalı kadın sayısına ve sendikalardaki aktif varlığına da yansımaktadır. Kadın istihdamının erkeklere oranla az ve daha çok enformal alanlarda yoğunluk göstermesi, ev içi emeğin yalnız kadının sorumluluğu olarak algılanması, sendikaların belirli işçi gruplarının çıkarını ve sorunlarını göz ardı ettiği kanısı, kadınların sendikalar içerisindeki varlığını etkileyen sebepler arasında sayılabilir. Ancak sorun kadınlar için yalnız sendikalardaki nicel temsiliyetle sınırlı değildir.
Nicel temsil içinde yer alıyor olsalar dahi onlar için sorun, sendikal karar alma mekanizmalarından dışlanmaları, yetersiz temsiliyetleri, kaynak dağılımı, toplu iş sözleşmelerinin (TİS) belirlenme süreci ve sendikal bürokrasi nedeniyle hak ve taleplerinin görünmezleşmesi gibi konular çerçevesinde süregelmektedir. Sendikaların gündeminde kadınlar özelinde örgütlenme, ücretli emek sürecine dair sorunları, çıkar ve talepleri gibi konular kendine pek de yer bulamamaktadır. Dolayısıyla, kadınların yaşadığı cinsel taciz, eşitsizlik, ayrımcılık, kadın işçi sağlığı, özel alana uzanan ikinci mesai ve bakım emeği gibi kadınlara özgü birtakım problemleri göz ardı edilmektedir. Genel olarak Türkiye’de sendikal alanda kadın varlığı ve eşitlik talebi, 8 Mart’ta uzatılan bir karanfile sıkıştırılmakta ve dönüşüm ihtiyacı perdelenmeye çalışılmaktadır.
Metal işçisi kadınlar için sendikal örgütlenme ne durumda?
24 Temmuz’da yayınlanan sendika istatistiklerine göre sendikalı işçi sayısı geçen yıla göre yüzde 3.76 oranında azalmıştır. Toplam işçi sayısı yüzde 2.74 oranında artmasına rağmen 6 iş kolunda (dokuma, ağaç, iletişim, basın, metal ve taşımacılık) işçi sayısı azalmıştır. Bu istatistiklere göre metal sektöründe çalışan kişi sayısı 1 milyon 967 bin 585 kişiyken; sendikalı işçi sayısı yalnızca 368 bin 642’dir. Buna göre metal işçilerinin yalnızca yüzde 19’u sendikalıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2025 Ocak ayı sendika istatistiklerine göre metal sektöründe istihdam edilen kadın işçi sayısı 377 bin 816 olup kadınların sektördeki varlığı yüzde 19’luk bir paya sahiptir. Sendikalı metal işçisi kadınların oranı ise yüzde 15’dir.**
Geçmiş yıllara göre artan kadın istihdamına rağmen genel olarak erkek egemen bir kurguya sahip metal sektöründe niteliksel bir dönüşümden söz etmek oldukça zordur. Eril kurgunun hem sektör özelinde hem de sendika genelinde var olduğu bir yapı kadınların sendikal katılımını güç hale getirmektedir. Kadınlar genel olarak sendikalı olmak konusunda çekimser davranmakta; sendikal katılım gösteren kadınlar ise karar alma mekanizmalarına dahil olmaya çalıştıklarında dışlanma ve psikolojik şiddete maruz bırakılabilmektedir. Kadınlar karar alma mekanizmalarından genel olarak dışlandığından sektördeki temsiliyetleri zayıf durumdadır.
Taslak görüşmelerinde kadınların yer almıyor oluşu, regl, tuvalet, süt izni, servis, vardiya, çocuk bakımı, kreş, sağlıklı beslenme, iş yerinde taciz, ücret eşitsizliği, kadınların ikincil konumlandırılması, kadın işçi sağlığı gibi pek çok konuda yaşanan sorunların göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bunlara rağmen kadınların direniş pratikleri ve örgütlü mücadele bağlamında aldıkları aksiyonlar, zaman zaman kazançla sonuçlanmakta, sendikal politikalara etki etmekte ve dolayısıyla TİS taslaklarında yer alır hale gelebilmektedir. Her ne kadar kazanımlar hâlâ sınırlı olsa da bu tür mücadelelerin sürekliliği, ücretli emek sürecinin pek çok noktasında olduğu gibi sendikal süreçte de eşitlikçi bir dönüşüm oluşması açısından büyük bir önem arz etmektedir.
Toplu iş sözleşmesi döneminin görünmeyeni: Kadın işçiler
2025 yılında TİS görüşmeleri yeniden başlarken, bu sözleşmelerin içeriklerine dair herhangi bir bilgi edinmek pek mümkün olmamaktadır. Sendikal örgütlülüğün oldukça sınırlı olduğu bir çalışma rejiminde, sadece belirli bir örgütlenme düzeyine erişen ve yasal barajların üzerinde kalan sendikalar, TİS masasına oturabilmektedir. Bu, TİS sürecinde pek çok işçinin dışarıda bırakıldığı bir mekanizmanın varlığını anlatmaktadır. Dahası TİS görüşmelerinde ne konuşulduğunu bilmek mümkün olmamaktadır. Her ne kadar kadın işçiler arasında sendikalara olan ilginin canlandığını, katılımın arttığını rakamlar gösterse de bir şekilde cinsiyet körü olan sendikacılık faaliyetlerinde kadınların taleplerinin büyük bir kısmının söylenip geçilen, gerçekleştirilmesi için ısrar edilen talepler olmadığı açıktır. Kadınların sendikal süreçlerde kendine yer bulamaması, taleplerin dile getirilmesinde toplumsal cinsiyetin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Yıllar içinde grup toplu sözleşmelerinde her sendikanın tedricen kadın işçilerin haklarına dair ufak tefek öneriler getirdiği görülmektedir. Ancak kabul edilen taleplerde çoğunlukla, kadın işçilere dair bir hak neredeyse görülmemektedir.
Kadınların sektördeki varlığı ve günden güne artışı, sorun ve taleplerinin gündeme getirilmesini gerekli kılmaktadır. Sıklıkla karşımıza çıkan ezberlenmiş ve kendini tekrarlayan öneriler yerine meseleye kapsamlı bir bakışla yaklaşıldığında, gebelik, regl ve süt izni gibi sınırlı başlıkların ötesine geçilerek kadın işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki özgül ihtiyaçlarına yönelik talepler geliştirilmelidir. Tüm bunların dile getirilmesi için sendikal katılım ve karar mekanizmalarında kadın temsilinin artırılması gereklidir. Türkiye’deki sendikal yapının cinsiyet körü ve ataerkil yapısının değiştirilmesi için gerekli adımların atılması umuduyla…
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
İşçi sınıfı mücadelesinin temel aracı: Grev nedir?
‘İşçiler daha iyi bir yaşam sürmek için, daha iyi bir ücret almak için kapitaliste karşı mücadele et...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.