Kamu emekçilerine yapılan zam oranı teklifine tepki devam ediyor
"Taleplerimiz karşılanmadan bu süreç hakeme götürülmemelidir. Bizim gerçek ihtiyaçlarımız masada dile getirilmeli ve kazanılmalıdır."

Türkiye’de yaklaşık 4 milyon memur ve 2,5 milyon memur emeklisini doğrudan ilgilendiren 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmeleri, 2026 ve 2027 yıllarındaki maaş ve sosyal hakların belirlenmesi için devam ediyor. 1 Ağustos 2025’te başlayan müzakerelerde, verilen tekliflerin bütün sendikaların talebinin çok altında kalması üzerine birleşik olmasa da sendikalar 18 ağustos tarihinde aynı gün iş bırakma kararı aldı.
Ardından hükumet 2026 yılı için ilk altı ay yüzde 10 önerilen maaş artışı yüzde 11'e, ikinci altı ay yüzde 6 önerilen artış yüzde 7 ye çıkardı. 2027 yılı için ilk altı ay yüzde 4, ikinci altı ay yüzde 4 oranında artış, ayrıca taban aylığa 1000 TL artış teklifi yinelendi. Yetkili sendika Memur Sen teklifin kabul edilemez olduğunu ve hakem heyetine de gitmeyeceğini ifade etti. Biz de Ankara Sincan ve Etimesgut'ta çalışan kadın eğitim emekçilerine toplu sözleşme sürecine dair görüşlerini sorduk:

Kreş talebi güncel ve acil

Etimesgut’ta yaşayan eğitim emekçisi ve Gamze şunları söyledi: Maaşlarımız vergi dilimine giriyor ve ocak ayında yansıyan artış ne yazık ki yıl sonu geldiğinde eriyip gidiyor. Diğer kamu kurumlarında öğle yemeği gibi imkanlar varken okullarda öğretmenler her gün ‘ne yiyeceğim?’ diye düşünmek zorunda kalıyor. Okul öncesi çocukları olan öğretmenlere kreş, anaokulu gibi imkanlar sunulmalı ayrıca. Bunların hiçbiri toplu sözleşmede gündeme bile gelmiyor.

Taleplerimiz masada olmalı

Sincan’da yaşayan, Eğitim İş üyesi Gülay ise taleplerini şöyle dile getirdi:
Ben, üç çocuğuyla tek başına geçim mücadelesi veren bir kadın eğitim emekçisiyim. Bu toplu iş sözleşmesi sürecinde taleplerimi kendi yaşamımdan yola çıkarak dile getirmek istiyorum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, verilen zam gerçek anlamda zam değildir. Büyükşehirlerde yaşayan bizler için hayat koşulları çok ağır. Çocuklarımız için kreş hizmeti ücretsiz olmalıdır. Çünkü bizler çalışırken, çocuklarımızın güvenli ve sağlıklı bir ortamda büyümesi en doğal hakkımızdır.
Ulaşım, biz eğitim emekçileri için çok büyük bir masraf kalemidir. Bu nedenle yol ücretsiz olmalı ve işimize ulaşım yük olmaktan çıkarılmalıdır.
Benim yaşadığım en büyük adaletsizliklerden biri de çocuk yardımıdır. Benim gibi üç çocuğunu tek başına büyüten kadınlar neden çocuk yardımı almıyor? Üstelik çocuk yardımı, çocuk sayısı ve ihtiyaçlara göre daha yüksek olmalıdır.
Çocuklarımızın eğitim masrafları her geçen gün artıyor. Eğitim yardımı mutlaka verilmelidir. Ayrıca kadınlar için emeklilik yaşı mutlaka düşürülmeli, öğretmenlik gibi yıpratıcı bir meslekte ise yıpranma payı acilen uygulanmalıdır. En önemlisi, taleplerimiz karşılanmadan bu süreç hakeme götürülmemelidir. Bizim gerçek ihtiyaçlarımız masada dile getirilmeli ve kazanılmalıdır.
Benim taleplerim yalnızca kendi hayatım için değil, benim gibi geçim mücadelesi veren binlerce kadın eğitim emekçisinin ortak taleplerdir.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Yapılan teklif, iktidarın kamu emekçilerine meydan...

'Bir eğitim emekçisi olarak emekli de olamıyorum. Kanser tedavisi gördüm, ama çalışmak zorundayım. A...

Kadın işçilerin can simidi: Toplu iş sözleşmeleri

Dergimizin bu dosyasında TİS’lerin tarihsel oluşum sürecine, kadın işçiler açısından önemi ve kadınl...

Emeğin kolektif gücü olarak toplu iş sözleşmeleri

TİS’in aynı zamanda bir toplumsal hafıza, bir bilinç aracıdır. İşçiler bu sözleşmeler sayesinde sade...