Kılıfın altındaki nedenler: Yoksullaşma, nüfus artış hızındaki düşüşün asıl nedeni
Türkiye'de doğurganlık hızı 2000'de 2.53'ten 2024'te 1.48'e düştü. Ekonomik krizlerle doğum oranları arasında doğrudan bağlantı var. Gençlerin %72'si ekonomik özgürlük olmadan çocuk istemiyor.

Türkiye’de nüfus başına bir kadının dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı olan toplam doğurganlık hızı 2000-2023 seneleri arasında 2.53’ten 1.51’e düştü. 13 Mayıs’ta yayımlanan TÜİK verileriyle beraber 2024’te de doğum hızı 1.48 olarak düşüşe devam etti. Türkiye’de doğum hızı 1970’lerden beri genel eğilim olarak düşüşte olsa da 2003 ve 2009 sonrasından itibaren nüfusun kendini yenileme hızı olarak kabul edilen 2.1 oranının altında.

Bu durum hem iktidarı hem de sermaye çevrelerini tedirgin ediyor. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, bir süre önce TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında “Unutmayalım ki demografik fırsat penceresi hızla kapanıyor. TÜİK 2030 yılını işaret ediyor. Bu tarihten sonra çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı azalmaya başlayacak. Bu nedenle iş gücünün niteliğini artırmak daha da önemli hale geliyor” demişti. Peki nedir bu “demografik fırsat penceresi”? Demografik fırsat penceresi, çalışma çağındaki nüfusun, genç ve yaşlı nüfusun toplamından fazla olduğu dönemi adlandırmak için kullanılıyor. Yani iş gücünün yüksek olduğu, “bağımlı” olarak tanımlanan yaşlı ve çocuk nüfusun düşük olduğu dönem. Nüfusun düşmeye devam etmesi ise toplum içinde iş gücü oranını azaltıyor. Yani aynı anda hem iktidarı hem de sermayeyi endişelendiren durum bu.

Bu nedenle 2024’ün sonunda Nüfus Politikaları Kurulu ile Aile Enstitüsü kuruldu, iktidar sözcüleri uzun süredir kadınların doğum ve doğum kontrol yöntemlerini hedef alıyor, yer yer bu durumun nedeni olarak LGBTİ’leri, kadınların yaşam biçimlerini hedef gösteriyor.

Nüfus artış hızındaki düşüşün kaynağı ne?

Ancak veriler açıkça gösteriyor ki ücretli emeğin milli gelirden aldığı payın azaldığı ekonomik çöküş dönemlerinde doğum hızı gözle görülür şekilde azalıyor.

1994 kriziyle beraber 1993 ve 1994’te doğum hızı sırasıyla 2.87 ve 2.81’ken, 1995 ve 1996’da 2.76 ve 2.70 oluyor.

2001’de yaşanan çöküş bu verileri ortaya koyuyor. 1998’de doğum hızı 2.61’di, 2000’e kadar 2.50’ye düşüyor. Ancak 2001 yılı ve sonrasındaki iki yılda (2000-2003) arasında 2.50’den 2.09’a düşüyor. Yani 1998-2000 arasında 0.11’lik düşüş olurken krizin hissedildiği yıllarda 0.41’lik bir düşüş oluyor. 2000’in son çeyreğinde işsizlik oranı yüzde 6.3’ken 2001’in aynı döneminde işsizlik yüzde 10.6’ydı. Emeğin GSYH içindeki payı 2.2 puan azalarak yüzde 29.8’den yüzde 27.6’ya gerilemişti.

Yine 2008’de Türkiye’yi de etkileyen küresel krizin etkisi de benzer oluyor. 2005’te 2.12 olan doğum hızı, 2007’ye kadar artıp 2008’de 2.15 oluyor. Ancak 2008’le beraber üç yılda yeniden düşüşe geçiyor, 2011’de 2.05 oluyor. 2008’de Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 11’ken, 2009’da yüzde 14’e çıkmıştı. 2007’de emeğin GSYH içindeki payı yüzde 29.8’ken 2009’da yüzde 27.6’ya düşmüştü.

2018’de yaşanan kur krizi ve pandemi döneminde de benzer bir düşüş gözlemleniyor. 2015’te doğum hızı 2.16’yken 2018’e kadar 2’ye düşüyor, yani 0.16’lık bir düşüş var. Ancak 2017-2021 arasında doğum hızı 2.08’den 2020’ye 1.77’ye düşüyor, yani 0.31’lik (önceki oranın 2 katı) düşüş gözlemleniyor. 2017’de işsizlik oranı 10.8’ken 2019’da 13.7’ye çıkmış, aynı yıllarda emeğin GSYH’den aldığı pay 29.8’den 27.4’e düşmüştü.

Gençler çocuk sahibi olmak istemiyor mu?

TEPAV’ın 2024 haziran ayında yayımladığı nüfus raporunda, nüfus artış hızındaki düşüş ekonomik durumla doğrudan ilişkilendiriliyor. Rapora göre beş yıl önceye göre kişisel durumunun gerilediğini söyleyenlerin oranı yüzde 45.71, 18-34 yaş aralığında son bir yılda gelirinin azaldığını belirtenlerin oranı yüzde 41, iş gücüne dahil olmayan nüfusun 1.8 milyonu iş bulma ümidinin olmadığını belirtiyor.

Nurgül Şimal ve Elif Gürsoy’un 2020’de Eskişehir’de 364 erkek ve 348 kadın olmak üzere toplam 712 üniversite son sınıf öğrencisiyle ile yaptığı çalışma da benzer bir sonuç gösteriyor. Öğrencilerin yüzde 77.9’u gelecekte çocuk sahibi olmak istiyor. Ancak yüzde 72.1’i ekonomik olarak özgür olmadığı takdirde çocuk sahibi olmak istemediğini belirtiyor. Yine yüzde 62.2’si sosyoekonomik durumunun çocuk sahibi olmaya dair kararını etkileyeceğini söylüyor.

Sermayenin ‘çözümü’ meslek liseleri ve esneklik

TÜSİAD’ın 1999’da hazırladığı “Türkiye’nin fırsat penceresi: demografik dönüşüm ve iz düşümleri” raporunda Türkiye’de nüfus artışının yavaşlamasına dair değerlendirmeler yer alıyor.

Raporda 25 senelik projeksiyonlara dair, “Toplam nüfusun artık sabitlenmeye doğru gittiğini göstermektedir. Türkiye için son derece alışılmadık olan bu durumun, toplumsal hayattan ekonomiye ve siyasi sisteme bir dizi uzantısı olacaktır. (...) Bu durum, Türkiye’nin önüne “fırsat penceresi” olarak tanımlanan demografik konjonktürü çıkartacaktır” deniyor.

2025’e kadar 25-54 yaş grubunun giderek azalan oranda artacağı belirtilerek, işsizliğin bir ‘nitelik sorunu’ olduğu öne sürülüyor. Bu demografik fırsat penceresinden yararlanabilmek içinse uzun zamandır şahit olduğumuza benzer öneriler yer alıyor. Bunların içinde bugün devlet politikası haline gelmiş olan meslek liselerinin sayısının artması ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılması da var. Meslek liselerine dair öneride “Bu kesimin nitelikleri gelişmezse bu fırsat penceresi bir işsizlik cehennemine dönüşebilmektedir. (...) İşsiz kesim, daha çok niteliksiz kesim olduğundan, bu programlar ve meslek liselerinin nitelik ve sayısının arttırılabilmesi istihdamı olumlu etkileyecektir” ifadeleri yer alıyor. Esnek çalışmaya dair ise, “Talebin daraldığı dönemlerde, bir süre sonra toplu işten çıkarmaları kısmen önleyebilecek olan bir yöntem esnek saat-esnek ücret uygulamasıdır. Bu konudaki sendikal direncin yüksekliği ve Türkiye’deki ücretlerin yapısı bu öneriyi kısa vadede uygulanamaz kılmaktadır” deniyor.

2021 ekim ayında yayımlanan TÜSİAD’ın geleceği inşa raporunda da “genç nüfus” vurgusu yapılıyor. Genç nüfus yoğunluğunun 2030’a ve 2050’ye kadar yarattığı “istihdam penceresi” ile “genç istihdam havuzuna” esneklik, uzaktan çalışma yöntemleri öneriliyor. Türkiye nüfusunun diğer ülkelere karşı “avantaj” olduğu ifade edilerek güvencesiz çalışma biçimleri “çağın gerekliliği” olarak sunuluyor.

Fotoğraf: Derin Yoksulluk Ağı