‘Suça sürüklenen çocuk’ tartışmalarında 10 soru 10 cevap
Çocukların yetişkin gibi yargılanması yasa değişikliği tartışması sürüyor. Bu yazıda, suça sürüklenen çocuklar meselesine dair 10 soruya, hak temelli 10 yanıtla ışık tutmaya çalıştık.

Ahmet Minguzzi’nin çocuklar tarafından öldürülmesinin ardından, çocukların ağır suçlarda yetişkinler gibi yargılanmasını getirecek yasal düzenlemeler talep ediliyor. Talep edilen yasal düzenleme çok tehlikeli sonuçlara açık. “Suça sürüklenmiş çocuk” kavramının kullanılması hedefe alınıyor. Üstelik mevcut tartışma ortamı, bu yeni önerilen düzenlemeye eleştiri getirenlere yönelik sistematik bir linç ve tehditle yürüyor. Sağlıklı bir tartışma ortamının yokluğunda, çocukların gerçekten nasıl korunabileceğine yönelik tüm sesler ve öneriler bile isteye karanlığa itilmeye, kaybedilmeye çalışılıyor. Tam da böyle bir ortamda hak temelli çalışan çocuk ve sivil toplum örgütleri ortak bir çağrıda bulundular.

Öldürülen tüm çocukların acısı her daim taze, her zaman derindir. Çocukların ölümleri önlenebilir, suça sürüklenmeleri de önlenebilir. Ve bu memleketin tüm çocuklarını öldürülmekten, başka bir çocuğu öldürmekten, her türlü suça sürüklenmekten koruyacak bir hukuk, adalet ve çocuk koruma sistemi için eksiklikler nerededir ve neler yapılmalıdır?  Konuşulması gereken budur. 

1. Talep edilen yeni yasal düzenleme ne içeriyor?

Talep edilen düzenleme farklı biçimlerde ifade ediliyor olsa da çocukların bazı ağır suçları işlediklerinde yetişkin gibi yargılanmalarını ve yetişkinler gibi cezalandırılmalarını mümkün kılacak bir değişikliği içermektedir. Kamuoyundaki tartışmalarla beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan bir düzenleme yapılacağı talimatını vermiş, ardından Adalet Bakanlığı da 15-18 yaş arası çocukların işlediği ağır suçlar bakımından ceza rejimini yeniden düzenleyecek bir çalışma içerisinde olduklarını açıklamıştır. 

2. Çocuğa özgü adalet sisteminin en temel özellikleri ve önemi nedir?  

Çocuklar henüz gelişim sürecindedir. Beyin gelişimleri, duygusal olgunlukları ve toplumsal farkındalıkları yetişkinlerden farklıdır. İçinde bulundukları ortamdan, o ortamın koşullarından doğrudan etkilenerek yetişirler. Sağlıklı bir gelişim süreci için ise devlet kurumlarının, toplumun ve çevrelerindeki yetişkinlerin koruyuculuğuna ihtiyaç duyarlar. Devletin görevi, çocuğun suça sürüklenmeden önce yaşam koşullarını iyileştirmek, bireysel ve toplumsal riskleri azaltmak ve çocuklara sağlıklı gelişim fırsatı sunmaktır. Çocuğa özgü adalet sistemi, önleyici ve destekleyici yükümlülükleri içerir. 

Çocuklar bir suçun mağduru olduklarında da, bir suça sürüklendiklerinde de, çocuk bu bütünlük içerisinde, çevresi ile birlikte, ihtiyaç duyduğu koruyucu sistemin varlığı/yokluğunun  etkileri  ve çocukların ihtiyaçları ile bulundurularak değerlendirme yapılır. Bu ise,  çocukların korunması, gelişimi ve toplum yaşamına katılımları için oldukça önemlidir. Çocuğa özgü sistem, cezalandırmaya odaklanmak yerine rehabilite etmeyi, eğitmeyi ve topluma yeniden kazandırmayı hedefler. 
Özetle çocuk adalet sistemi yalnızca suça tepki vermek için değil, çocuğun topluma yeniden kazandırılması, suçun tekrarının önlenmesi ve çocuğun korunması hedefleri doğrultusunda oluşturulmuştur, cezalandırma odaklı değil onarıcıdır. 

3. Neden “suça sürüklenen çocuk” kavramı kullanılıyor ve bu neden önemli?

Bu konuda kullanılan kavramlar çocuğa bakış açısını ve bu bakış açısı ile şekillenen politika, uygulama ve yükümlülükleri işaret eder.  “Suça sürüklenen çocuk” kavramı, çocukların kendi bilinçli kararları ve suç işleme niyetiyle değil, belirli sosyal, ekonomik, psikolojik nedenlerle bu davranışlara “sürüklendikleri” ve bu davranışların ortaya çıkabileceği ortamlardan korunamadıkları gerçeği üzerine kurulmuş bir kavramdır. 

Türkiye’de bu kavramın resmi olarak kullanılması 2005 yılında yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile başlamıştır. Öncesinde genellikle “çocuk suçlu” ya da “fail çocuk” gibi ifadeler kullanılmakta idi. "Çocuk suçluluğu" çocukları damgalayıcı ve haklarına aykırı olduğundan, çocuğu koruma ve topluma kazandırmayı vurgulaması nedeni ile “suça sürüklenen çocuk” tercih edilmiştir. 

Bu kavramın kullanımı çocuğun, ceza öznesi değil, korunması gereken hak öznesi olarak görüldüğü bir yaklaşımı ifade eder. Bu, çocuk hakları bakımından önemli bir kazanım niteliğindedir. Çocuğun gelişimsel özellikleri tanınır: çocuğun henüz karar verme, muhakeme ve sonuçlarını değerlendirme yetisinin gelişmediği kabul edilir, çocuğu ceza odaklı ele almak yerine destek sağlanması gerektiğini vurgular. 

4- Çocukların yetişkin gibi yargılanması ne anlama geliyor?

Çocuğun yukarıda bahsedilen özellikleri ve ihtiyaçları dikkate alınmadan yargılanması ve cezalandırılmasıdır. Çocuğa özgü adalet sisteminde çocuğun rehabilitasyonu ve yeniden topluma uyumu önemlidir fakat yetişkin sürecinde bu konu odak değildir. 

Çocuğun yetişkin gibi yargılanmasında ve talep edilen düzenlemenin özünde; ağır suçlarda belirli yaştaki çocukların artık “suça sürüklenen çocuk” olarak değil, “suçlu” olarak muamele görmesi istenmektedir. Burada ortadan kaybedilmek istenen, çocukları suça sürükleyen toplumsal ve çevresel koşullar, bunu önlemekle yükümlü kurumlar ve suçta bu yükümlülüklerin etkisidir. 

5. Talep edilen düzenleme adalet sağlayacak bir düzenleme midir? Neden?  

Çocuk içinde bulunduğu toplumsal koşullardan doğrudan etkilenir ve bu koşulların ürünüdür. Çocuğun suça sürüklenmesi bireysel bir başarısızlık, bireysel kararlar ya da ahlaki zayıflık değil; sınıfsal eşitsizliklerin, kamu hizmetlerindeki eksikliklerin, sosyal politikaların yetersizliğinin bir sonucudur. Devletin görevi, çocukları suça sürükleyen tüm yapısal nedenleri ortadan kaldırmak; çocuklara eşit ve adil bir yaşam zemini sunmaktır. 

Çocukları suça sürükleyen yapısal nedenler çok yönlü ve derindir. Çocuk kendisi, aile ve çevresi ile birlikte ele alınır ancak çocuğu suça sürükleyen etmenler bunlarla sınırlı değildir.  Yoksulluk- yoksunluk, eşit olmayan fırsatlar, adaletsizlik, bunların çocukların hayatına etkileri, çocuklarda biriktirdiği duygular, çocukların yaşamlarının ortasında konumlanmış çocukları her türlü sömüren geleceklerini çalan uyuşturucu, mafya ve suç çeteleri, bağımlılık, geleceksizlik, umutsuzluk… 

Çocuklar için adalet sağlamak, onları korumak, suça sürüklenmelerini önlemek için çocuğu suça sürükleyen tüm faktörlere yönelik tedbirler alınmalı; yapısal faktörlerin azaltılmasına odaklanılmalıdır. Bunun için de çocuk koruma sisteminin ve devletin tüm yükümlülüklerinin gözden geçirilerek eksiklerin tamamlanmasına odaklanılmalıdır. İhtiyaç olan ve hızla aksiyon alınması gereken şey budur. 

Oysa çocukların yetişkin gibi yargılanması, bu yapısal nedenleri ve yükümlülüklerin üzerini özenle örter, çocuğu çocuk kategorisinden çıkartarak cezalandırmayı önerir. Orada sadece bireysel olarak çocuk ve çocuğu cezalandırmak vardır. Çocuğu çocuk kategorisinden alıp yetişkin tarafına koyarak, sistemin tüm eksiklerini çocuğun boynuna asar. Dolayısıyla bu düzenleme, çözüm ve adalet vaat etmez.

6. Çocukların yetişkin gibi yargılanması suça sürüklenmeyi azaltır mı? 

Çocukların yetişkin gibi yargılanması tartışılırken, “cezayı artırmak suça sürüklenmeyi önler mi?” sorusundan çok, çocukları bu sürece iten nedenler ve bu çocukların nasıl korunabileceği sorulmalıdır. Öncelikle suça sürüklenen çocuk sayısının çok arttığına yönelik veriler geliyor ve buna yönelik çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Çocuklarla ilgili her konunun aynı zamanda yetişkinlerle, çevreleri ve toplumun geneli ile çok ilgili olduğunu unutmamak gerekir. 

Suça yönelen çocuk ve şiddete başvuran çocuk sayısında artış var; yetişkinler içinde ve toplumsal yaşamın genelinde suçun ve şiddetin arttığı bilgisini atlayarak çocuk konusunu ele alamayız. Yetişkin dünyasında böyle bir artış olduğunda, çocukların bundan etkilenmeyeceğini varsayamayız, buraya bakmadan durumu anlayamayız. Suçun yaygın olduğu, bunun en azından her zaman mutlaka cezalandırılmadığı, suçun ve şiddetin belirli durumlarda bir güç unsuruna dönüştüğü, onaylandığı hatta ödüllendirildiği bir ortamda çocuklar da bu ortamdan etkilenir.  

Çocuğun siyaset dünyasındaki ilişkilerden, ülkenin yönetim şekline, medyada yer alan ve özendirilen unsurlardan ülkedeki adalet sisteminin işleyişine toplumun genelindeki işleyişten aldığı mesajlar ve öğrendikleri de son derece önemlidir. Buraya müdahale edilmeden, burası görülmeden sadece suça sürüklenmiş çocuğu bireysel olarak alıp üstelik çocuğun bu duruma nasıl geldiğini ve buradan nasıl çıkacağını da ele almadan verilecek cezayı artırmak çözüm getirebilecek durumda değildir. Nedenlere odaklanmadan sadece sonuç davranışa bakıp cezalandırmak zaten çocuğa özgü bir adalet sistemi uygulaması değildir. 

Yine suça sürüklenmenin başka yapısal-toplumsal nedenleri de benzer şekilde değerlendirilmeli. 

Az ceza alacak olmaları nedeni ile çeşitli suç örgütleri, çeteler tarafından çocuklara göz konulduğu, suçu işlemek için çocukların kullanıldığı da çokça ifade edilen konulardan birisi. Çocukların bu çeteler tarafından çevrelendiği, suç işletildiği, bunun bir döngüye döndüğü durumlar çok elbette.  Çocuğa cezayı artırarak bu ilişkinin engelleneceğini iddia etmek çok zor: Çocuklar neden ve nasıl bu çeteler tarafından kullanılacak, yönlendirilecek, suça ikna edilecek duruma geliyorlar? Bu süreçte çocukların bu çetelerin bu derece etkisine girecek duruma gelmelerinde çocukları korumakla yükümlü kurum ve kişilerin-aile-okul-kamu kurumları vb. eksikliklerini, çocukları koruyabilmede oluşan boşlukları görüp bu boşlukların doldurulması gerekir. Çeteleri engellemek, çetelerle çocuklar arasında kurulacak bağı engellemek, çocuklar çeteler tarafından kullanıldığında suçu işleyen çocuk olsa da arkasındaki çeteyi bulup onu cezalandırmadan, çocuğun aldatmağı cezayı artırarak önlem alınamaz. Bu bir önleme olmaz. 

Yine suça sürüklenmenin yapısal nedenleri olan diğer faktörlere dokunulmadan; yoksulluk, ayrımcılık, yoksunluk gibi çocukların içinde yaşadığı ortamın koşulları dikkate alınmadan çözüme ulaşmak mümkün değil. Cezayı artırmanın çözüm olamayacağının başka bir unsuru da çocuk ve adalet ilişkisinde yatıyor. Çocuk adalet sistemi, çocuğu değerlendirilen çocuğun bu duruma geldiği koşulları ve sebepleri de ortaya çıkartarak çocuğun nasıl korunabileceğine ve nasıl kazanılabileceğini de bakar. Cezayı artırmak, o çocuk özgülünde de suçun devamını azaltmakta muktedir değil. Çocuklar bu biçimde cezalandırma odaklı bir ortamda, suçun devamından da korunamıyorlar.

7. Çocukların yetişkin gibi yargılanması uygulamasını denemiş olan ülkeler var mı?

Dünyada bizde önerilen şekliyle düzenlemeler denenmiş. Ancak veriler, çocukların yetişkin gibi yargılandığı durumlarda suç oranlarının düşmediğine işaret ediyor. Tam tersine cezaevinden çıkan çocukların tekrar suç işleme oranlarının arttığı; bu sistem reva görülen çocukların tekrar topluma kazandırılma ihtimallerinin ortadan kalktığı görülmektedir. 

8. Bu uygulamanın çocuklara ve topluma zararları neler olur? 

Düzenlemenin zararı, sadece sorunu çözümsüz bırakacak olması sınırlı değildir. Aynı zamanda çocukların korunması alanında derinlemesine ve önemli geri gidişlere de neden olur. 

Böyle bir düzenleme tek tek bu sürece dahil olacak çocukları olumsuz etkileyecektir. Çocuklar cezalandırılma perspektifi ile adalet sistemine dahil edildiklerinde, desteklenmeleri ve tekrar topluma kazanılabilme olasılıkları ortadan kalkacaktır. Böyle bir düzenleme, ülkedeki tüm çocukları etkileyecek politikalar ve uygulamalarda çocukların aleyhine olacak gerilemelere zemin hazırlayacaktır. 

Bir kez önü açıldığında çocukların, başka durumlarda da yetişkin gibi değerlendirilmesini- değerlendirilebileceğini talep eden uygulamalar cesaret bulacaktır. Çocukların evlenebilecekleri, yetişkinlerle cinsel ilişkiye rıza gösterebilecekleri, işçilik yapabilecekleri koşulları tekrar tartışmaya açma riski gözden kaçırılabilecek bir risk değildir. Tüm bu konularda çocuklar zaten oldukça fazla ihlale uğramakta ve zarar görmekte iken hukuki bir düzenlemenin bunları çok daha ağırlaştırabileceği hafife alınamaz. 

Uzun zamandır, çocuklarla ilgili uluslararası sözleşmelerin de hedefte olduğu söylemlere hep birlikte şahit oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi aleyhindeki tüm kampanyalar boyunca İstanbul Sözleşmesinden sonra sıranın Lanzorete’de olduğuna, hedef listelerinde bu sözleşmenin de olduğuna yönelik açıklamaları hep birlikte izledik. Çocukların, çocukluğun bunca iğdiş edilmesi, hedef gösterilmesi, çocukluğa yönelik toplum algısının zarar verilmesi, çocuk haklarının ve uluslararası sözleşmelerin tartışmaya açılmasını ve geriletilmesini hedefleyen niyetlere ve çabalara da bulamayacakları bir fırsat sunmak demektir. Bu nedenle bir yasa maddesi ile sınırlı kalmayacak sonuçlara yol açabilecek bir durum ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.   
Böyle bir düzenleme, çocuk ölümlerini, çocukların suça sürüklenmesi engellemek için alınması gereken tedbirlerin ele alınmasını da geciktirecektir. Kaldı ki, uygulamada zaten çocuğa özgü sistemlerin yeteli derecede uygun işlediğini söylemek mümkün değildir.

9. Talep edilen düzenlemeye karşı çıkmak cezasızlığı ve adaletsizliği mi savunmak olur?

Hayır. Çocukların çocuk olarak ele alınması ve çocuk adalet sistemi, cezasızlığı savunmak anlamına gelmez. Suça sürüklenen çocuklar mevcut yasal sistemde de yargılanıyor, cezalandırılıyor ama aynı zamanda desteklenip, eğitilip, topluma kazandırılması gerekiyor. 

10. Çocukların suça itilmesini önleyecek bir çocuk koruma sisteminin temel ayakları ne olmalıdır?

Bu soru, suça sürüklenmenin nedenleri, sorunlar ve çözümleri içerecek çok yönlü bir yazının/yazıların konusu. Ancak şunların hatırlatılması önemlidir: Suça sürüklenmenin yukarıdaki başlıklarda değinilen yapısal-toplumsal nedenleri/faktörleri ortadan kaldıracacak bir irade ve çabanın öncelikle gerekli olduğunu söylemeliyiz. Bunun olmadığı bir durumda, suça sürüklenmeye zemin hazırlayan faktörler aynen yerinde dururken tek tek çocukları koruyabilmek çok mümkün değil. Bununla birlikte tüm çocukların ekonomik, eğitim, sağlık,  sosyal, kültürel olarak yeterli şekilde desteklenmelerini temin edecek bir yaşam düzeni oluşturmak son derece önemli. Çocukların yaşam koşullarında oluşmasına müsade edilen her boşluk ne yazık ki çocuğun bir şekilde zarar görmesine neden olabilir.  Gözetim ve korumada oluşacak boşluk da böyledir. Doğumdan itibaren çocuğu bireysel ve çevresel koşulları temelinde izleyecek, güçlendirecek, destekleyecek; çocuğun suça sürüklenmesine neden olabilecek risk faktörlerini önceden fark ederek önlem alacak; kapsamlı bir kamu koruması gereklidir.

Fotoğraf: Pixabay

İlgili haberler
Hak temelli bir çocuk adalet sistemi için ortak ça...

‘Suça sürüklenen çocuklara yönelik cezalara’ ilişkin tartışmalara karşı 101 demokratik kitle örgütün...

‘Suça iten toplumsal adaletsizlik, çocuk adalet si...

Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan, ceza yaşının düşürülmesi taleplerinin duygusal tepkilere dayandığını, a...

Gençleri Kutu Park’a mahkum eden hayat: Evlerin iç...

Hayatı gençler için Kutu Park’tan ibaret kılmaya çalışanlara karşı, bütün hayatı, tüm güzellikleriyl...

Gençleri Kutu Park karanlığına bırakamayız!

Mekanizmalar el ele vermiş ve bu gençliği yok etmek istiyor. Aile içinde başlayan şiddet sokağa yans...

Çocuğu koruyan Lanzarote Sözleşmesi hedef gösteril...

Daha önceden kadınların ve çocukların haklarının gasbedilmesi için çağrılar yapan Türkiye Aile Mecli...

Çocuk koruma kanunu yıllar içinde nasıl değişti?

2005'ten 2024'e kadar Çocuk Koruma Kanunu'daki değişiklikleri inceliyoruz: Çocuğa özgü adalet sistem...