Yeni yılın programı hazır: Kadına esneklik, çocuğa işçilik, emekliye borç
Kadınlara güvencesiz çalışma, çocuklara işçilik, emeklilere borç ve kesinti... 2026 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, halkın omzuna yeni yükler bindiriyor...

Mecliste bütçe görüşmeleri başladı. Bakanlıklar ve başkanlıklar, bir yıl boyunca hangi alanlara bütçe ayıracaklarını komisyonda sunuyor. Bu bütçelerle yıl boyunca neler yapılacağı ise, geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete’de yayımlanan 2026 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ile belirlenmiş durumda. Program, önceki yıllardan çok farklı görünmese de, küçük nüanslar bile yeni hak ihlallerinin habercisi.

Peki neler var? Daha fazla vergi, artan borçlanma, kadınlar için güvencesiz ve esnek çalışma, “mesleki eğitim” adı altında daha fazla çocuk işçiliği, çalışan emekliler, azalan sosyal yardımlar, “sağlıklı beslenme” ve “aile eğitimi” tavsiyeleri, şiddet uygulayanlara yönelik sosyal hizmetler ve “doğurganlık oranını artırmak için hukuki düzenlemeler”...

Kadına güvencesiz çalışma, çocuklara işçilik

Kadınlar için güvencesizlik anlamına gelen esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, iktidar temsilcilerinin her belge ve söyleminde yer alıyor. Geçtiğimiz yılın programlarında da bulunan bu uygulama, bu yılki programda da şu başlıklar altında karşımıza çıkıyor:

“Kısa çalışma, evden çalışma, hibrit çalışma gibi esnek çalışma modellerinin sosyal güvenlik sistemine uyumunu artırmak üzere çalışmalar yapılacaktır.”

“Kadın erkek fırsat eşitliği temelinde iş ve aile yaşamının uyumlaştırılması, kadın istihdamının artırılması ve dinamik nüfus yapısının korunması için yeni nesil çalışma modellerini de içerecek şekilde ikincil mevzuat çalışmaları yapılacaktır.”

Bunun kadınlara yansıması; tam zamanlı iş bulmalarının zorlaşması, güvenceli işlerinden çıkarılıp yerlerine İŞKUR üzerinden getirilen güvencesiz işçilerin çalıştırılması, sosyal güvenceden uzaklaştırılmaları ve bakım ile ev içi angarya işlerin devlet tarafından kadınların omzuna yüklenmesi şeklinde oluyor.

İş Gücü Uyum Programı, Toplum Yararına Programlar, İş Pozitif Programı ve adını sayamadığımız birçok “iş gücü yetiştirme programı”, çalışan işçiyi işçi statüsünde görmemenin, sendikalaşma hakkı tanımamanın ve “öğretmek” adı altında işçileri “cep harçlığı” ile, esnek koşullarda çalıştırmanın bir diğer adı haline geliyor.

“Eğitimde ve istihdamda olmayan kadınlara yönelik danışmanlık hizmetleri verilerek, açık işlere ve aktif işgücü programlarına yönlendirilmeleri sağlanacaktır.”

“İş Pozitif Programı kapsamında kayıtlı kadın istihdamının artırılmasına yönelik proje ve uygulamalar yaygınlaştırılacaktır.”

Bahsedilen İş Pozitif Kadın İstihdam Projesi, “kadın istihdamı için pozitif ayrımcılık projesi” diye biliniyor ve İŞKUR’da şöyle tanımlanıyor: “Bu proje ile beraber işverenlere, işe alacakları işsizlerin mesleki bilgi ve becerisini iş yerinde gözlemleyebilme, eğitim verme ve işe alma konusunda isabetli karar verme imkanı sunmaktadır. Proje süresi en fazla 3 aydır.” Birçok işletme ve firma bu proje kapsamında kadınları işe alırken kadınları sadece 3 ay işe alacaklarını bilerek hareket ediyorlar.

Yaşlanınca bile rahat yok!

Bu program yalnızca kadınları değil, çocukları da güvencesiz çalışmaya itiyor. “Mesleki eğitim” adı altında çocuklar sermayenin hizmetine sunuluyor. Eğitim ve turizm başlıkları altında pek çok mesleki eğitim uygulaması planlanıyor ki… Bunun ne anlama geldiğini biliyoruz: MESEM’ler, yani devlet eliyle yürütülen resmi çocuk işçiliği.

Sadece çocuklar değil, ömrü boyunca çalışmış 65 yaş ve üzeri nüfusun da iş gücüne daha fazla dahil edilmesi hedefleniyor. 2024’te yüzde 13,1 olan bu oran, 2025’te 13,3’e çıktı; 2026’da ise 13,5’e yükselmesi planlanıyor.

Peki maluliyet aylıkları ne olacak?

Programda, “sosyal güvenlik sisteminin dengesini güçlendirmek” gerekçesiyle yeni adımlar öngörülüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinde sosyal yardım alan kişi sayısı zaten azaltılırken, şimdi bir de maluliyet aylığı alan kişilerin yeniden iş gücüne kazandırılması hedefleniyor.

Bu durum, önemli soruları gündeme getiriyor: Maluliyeti olan kişiler yeniden çalışmaya yönlendirilirken güvencesiz ya da düşük ücretli işlere mi mecbur bırakılacaklar? Ya da yaşamları için hayati öneme sahip maluliyet aylıkları mı azaltılacak?

Emeklilik kadınlar için neredeyse imkânsız mı hale geliyor?

Zaten prim gün sayısını doldurmak kadınlar için zorken, esnek çalışma ile emeklilik neredeyse imkânsızlaştırılıyor. Programda, emekli maaşlarının hesaplanmasında daha uzun süre çalışmayı teşvik eden yeni bir sistem geliştirilmesi de yer alıyor.

Bireysel Emeklilik Sistemi’nden (BES) farklı olarak milyonlarca emekçinin zorunlu katılımını öngören yeni düzenleme ile, her ay net maaşlardan yüzde 3 oranında kesinti yapılacak Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası için de adım atılmış durumda. Yani “ikinci emekli aylığı” adı altında ücretlerin azaltılması, hem gençlikte hem yaşlılıkta geçim zorluğuna mahkûmiyet anlamına geliyor.

Bakım sigortası yeniden gündemde

Yaşlılıkta ihtiyaç duyulan bakım hizmetleri (örneğin huzurevi, evde bakım vb.) için özel bir bakım sigortası sistemi kurulması planlanıyor. Nasıl uygulanacağı net olmasa da, prim esaslı yeni bir sigorta türü gündeme gelebilir. Bu da devletin vermesi gereken kamusal hizmetlerden birini daha, ücretlerden kesilecek primlerle halkın sırtına yüklemeye devam ettiğinin göstergesi.

Borçlanma iki yılda yüzde 75 arttı

Bireysel kredi hacmi son iki yılda hızla büyüdü. 2023 yılında 2,7 trilyon lira olan toplam bireysel kredi miktarı, 2025 itibarıyla 4,8 trilyon liraya ulaştı. Yurttaşların toplam borcu iki yılda yaklaşık yüzde 75 oranında arttı.

Halk geçim sıkıntısına karşı ‘eğitimle’ desteklenecek

Halk bu kadar borçlanarak yaşamını sürdürmeye çalışırken “tasarruf planları” sürüyor. Yıllık program ile halkın tasarruf oranını yüzde 30,4’ten 30,6’ya çıkarmak hedefleniyor. Halkın geçim sıkıntısını kabullenmesi için “Aile bütçesi yönetimi, tasarruf ve yatırım araçları ile risk yönetimi konularında danışmanlık ve eğitimlerin” yaygınlaştırılması planlanıyor.

Kız çocuklarının okullaşma oranında düşüş!

Geçim sıkıntısı çocukların eğitimine de yansıyor. Yıllık programlarda yer alan “Okul öncesi eğitimde ihtiyaç duyulan dersliklerin yapımına devam edilecektir” ifadesinin ise somut bir karşılığı yok. Verilere göre, 4-5 yaş net okullaşma oranı 2024’te yüzde 65,1 iken, 2025 sonunda yüzde 61,7’ye düşmesi öngörülüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, okul öncesi eğitimi çocukların gelişimi için bir zorunluluk olarak değil, ailelerin karşılayabileceği bir lüks olarak görüyor. Okul öncesi eğitimi “katkı payı” uygulamasıyla resmen paralı hale getirmelerinin yanı sıra, bu alana bütçe ayırmak yerine “hayırseverlerin” desteğine güveniyorlar: “Hayırseverlerden ve özel sektörden gelen desteklerin öncelikle okul öncesi eğitim alanına yönlendirilmesi için tüm valiliklere gerekli duyuru, bilgilendirme ve yönlendirme yapılacaktır.”

2023’te, okul öncesi eğitime sağlanan bir öğün ücretsiz yemek uygulaması sessizce kaldırılmıştı. Oysa Ekmek ve Gül’e konuşan kadınlar, bu bir öğün yemeğin çocuklarını okula göndermelerini büyük ölçüde kolaylaştırdığını söylüyordu.

Ayrıca 14-17 yaş arası kız çocuklarının okullaşma oranında da düşüş var. 2024’te yüzde 91,8 olan oran, 2025 sonunda yüzde 86,5’e düşecek, 2026’da ise yüzde 90’a çıkarılması hedefleniyor. Ancak bu düşüşe karşı somut bir önlem ya da plan bulunmuyor. Üstelik zorunlu eğitim süresini “4+4+2” modeliyle kısaltma planı gündemdeyken, kız çocuklarının okullaşma oranını yükseltmek nasıl mümkün olacak? Görünen o ki, bu oranı düşürecek politikalar hız kesmeden hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Çocukların karnını öğütlerle doyuramazlar

Çocukların okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek verilmesine bütçe ayırma gibi bir planları yok. Ama yıllık programda çocukların karınlarını öğütlerle doyurmayı planlıyorlar: “Okulumda Sağlıklı Besleniyorum Programı kapsamında öğrenci ve velilere sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve obezite ile mücadele konularında eğitimler verilecektir. Seçmeli ders programlarında sağlık, ilk yardım, beslenme, finansal okuryazarlık, teknoloji, hukuk ve sosyal medya okuryazarlığı becerilerine yer verilmesi sağlanacaktır.”

‘Ailede merkezi role sahip kadınların hak ettiği kıymet…’

Kadına sadece aile içerisinde yer veren program kadınların güçlendirilmesini şöyle tarif ediyor: “Ailede merkezi role sahip kadınların hak ettiği üstün kıymeti görmesi ve kalkınmamıza ivme kazandırılması için…”

Bu zaten bütçeye de yansıdı. 2026 bütçesinde kadının güçlendirilmesine bir kadın için günde 51 kuruş ayrıldı. Ailenin korunması” için ayrılan bütçe “Kadının güçlenmesine” ayrılan bütçeyi bu yıl da geçen yıl olduğu gibi neredeyse üçe katladı. İronik bir şekilde programda “kadın erkek eşitliğine duyarlı bütçeleme projesine ilişkin izleme çalışmaları gerçekleştirileceği” söyleniyor.

Program eğitimlerden geçilmiyor: aile eğitimleri, şiddete karşı eğitimler… Aile eğitimleri ve evlilik öncesi eğitimlerin yaygınlaştırılması planlanıyor.

Şiddete karşı ne var ne yok?
-2026-2030 dönemini kapsayacak kadına yönelik şiddetle mücadele eylem planı hazırlanacak.
-Programda, Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Araştırması’nın tamamlandığı ve yayımlandığı bilgisi yer alıyor. Oysa araştırmanın tam metnine hâlâ ulaşılamıyor. Araştırmaya dair TÜİK’in sadece seçmece verilerinden oluşan bir haber bülteni yayımlandı. Araştırma raporunun tamamı hâlâ ortalıkta yok. TÜİK’in haber bülteninde ise, şiddet faillerinin kim olduğu gizleniyor, bu bilginin üzerinden atlanmaya çalışılıyor.
-Faili önceleyen tutum iktidar açısından pek çok uygulamada Şiddet uygulayanlara yönelik sosyal hizmet modeli üzerinde çalışmaların süreceği belirtiliyor. Ancak şiddete maruz kalan kadınlara yönelik bütüncül bir sosyal destek sisteminin nasıl güçlendirileceğine dair somut bir plan yer almıyor.
-Nüfusun yoğun olduğu illerde Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) yaygınlaştırılacağı ifade ediliyor. Bu kaç tane olur, buna dair bir bilgi ve hedef Aile Bakanlığı bütçe teklifi belgesinde yer almıyor.
-Kadın sığınmaevlerinin “ihtisas kuruluşuna dönüştürülmesi” yönünde çalışmaların devam edeceği belirtiliyor programda. 2026 yılı içinse yalnızca bir yeni sığınmaevi açılması planlanıyor.
-“Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Modüler Eğitim Programı” kapsamında erkeklere yönelik farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırılacağı belirtiliyor.
-Koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkin sunumu için ilçe jandarma komutanlıklarında aile içi şiddetle mücadele birimlerinin artırılacağı da programda yer alıyor. Ancak bugün şiddete karşı koruma mekanizmaların ve yasaların etkin uygulanmasına ihtiyaç var. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından uzaklaştırma kararları daha zor verilir oldu, koruma tedbirleri uygulanmadığı, şiddet failleri cezalandırılmadığı için kadınlar öldürüldü.
Doğurganlık seviyesi için hukuki düzenleme ne demek?

2025 yılı aile yılı adı altında uygulanan politikaların temeline doğum hızının düşüşü konmuştu. Doğurganlık oranlarının azalması bir “milli güvenlik sorunu” olarak ortaya konarak zora dayalı üreme politikaları karşısında duran, kadınların haklarına saldırılmasına karşı çıkanlar marjinalleştirilmeye çalışılmıştı. Bu yıllık programda ise buna dönük yasal değişikliklerin yapılacağı şöyle söyleniyor: “Mevcut hukuki düzenlemeler dinamik nüfus yapısını etkileyen gelişmeler çerçevesinde gözden geçirilecek, belirlenecek ihtiyaçlar doğrultusunda yeni hukuki düzenlemelere ilişkin çalışma yapılacaktır.” Bu ifade, kadınların kaç çocuk sahibi olabileceğine ilişkin kararı, kadınların üreme sağlığına ilişkin yasal düzenlemeler ve kamusal hizmetler yasal düzenlemeler nezdinde de hedef tahtasına konacağının bir işareti olarak okunabilir.

Fotoğraf: TBMM

İlgili haberler
Kadınlar 2026 bütçesinden ne bekliyor?

Bütçe taslakları komisyona sunulurken Kasım ayında Mecliste görüşülecek olan farklı Bakanlıkların bütçelerine ilişkin kadınların talebi net.

Bütçeden kadınların payına ne düştü?

Yeni Ekonomik Program’daki dengeleme sürecinin en temel destekçisi olarak söylenen bütçede, ‘Kadınların payına ne düştü?’ sorusuna HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ile cevap aradık.


Editörden