
Bir kadın, akşam vardiyasından çıkıp servissiz kaldığında, meselenin sadece ulaşım olmadığını hisseder. Gözleri, karanlık bir sokak lambasının yanmayan ampulüne takıldığında, hayatı için duyduğu kaygı bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Kadınların mekansal güvenlik talepleri, artan şiddet karşısında daha görünür hale gelmiştir. Servis hakkı, sokak aydınlatması gibi taleplerin politikleşmesi, kadınların yaşama hakkının gündelik pratikler üzerinden savunulmasının ifadesidir.
***
Üniversite kampüslerinde yaşanan taciz vakaları karşısında kurumsal mekanizmaların eksikliği, kadın öğrencilerin “yalnızlık hissini” derinleştirmektedir. Birçok üniversitede kurulan cinsel tacizle mücadele birimleri ya yetersiz kalmakta ya da kağıt üzerinde varlığını sürdürmektedir. Genç kadınların yan yana gelerek kurdukları dayanışma ağları, aslında devletin ve kurumların boş bıraktığı alanı doldurma çabasının sonucudur. Burada ortaya çıkan tablo, yalnızca hak kaybına karşı bir tepki değil; aynı zamanda yeni bir siyasal aktörlük biçimidir.
***
Kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin mevcut yasal çerçeve kağıt üzerinde güçlü bir koruma vadetse de uygulamada yaşanan zafiyetler kadınların şiddet karşısında hukuki güvenceden yoksun kalmasına yol açmaktadır. Kadın örgütlerinin raporları, bu yasaların uygulanma sürecinde polis, yargı ve idari mekanizmalarda dirençlerle karşılaşıldığını göstermektedir. Bu nedenle kadınlar artık yalnızca yasa talep etmiyor; aynı zamanda “etkin uygulama” ve “denetim mekanizması” talebiyle sahneye çıkıyor.
Edebi bir metaforla ifade etmek gerekirse: Kadınların sesi bir koro gibidir, fakat her bir sesin rengi farklıdır. İşyerinde servis isteyen kadınla, üniversitede mekanizma talep eden öğrenci ya da mahallesinde sokak aydınlatması bekleyen kadın… Her biri kendi özgün hikayesinden konuşur. Ama o hikayeler, birleştiğinde aynı nakaratı söyler: “Yaşamak istiyoruz.”
Kadına yönelik şiddetin artışı, kadınların yan yana gelişini soyut bir dayanışma çağrısından çıkarıp, somut bir politik programa dönüştürmüştür. Bu program, gündelik hayatın küçük ama belirleyici taleplerinden oluşmaktadır. Kadın hareketinin gücü, farklı deneyimleri ortak bir mücadele zeminine taşıyabilmesinde yatmaktadır. Bugün Türkiye’de kadınların mücadelesini anlamak için yalnızca büyük sloganlara değil; her gün yaşanan küçük, ama hayati ihtiyaçlara kulak vermek gerekir. Çünkü o küçük ihtiyaçların ardında, bir halkın yarısı için en büyük hak gizlidir: Yaşamak.
Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.