‘Acının içinden filizlenen mücadelemiz’
10 Ekim'de yitirdiğimiz Mesut Mak’ın eşi Evrim Mak’tan mektubumuz var: ‘Biliyorduk ki adalet arayışımız yalnızca bizim değil, gelecek nesillerin de davasıdır.’

Bugün size kalbimin en derininden yazıyorum. Biliyorum ki bu satırları okuyan her bir kadının yüreğinde, benim yaşadığım acılara benzeyen izler vardır. Biliyorum ki benim kederim bu satırlara sığmayacak kadar derin; kelimeler ne kadar çoğalsa da yüreğimdeki boşluğu anlatmaya yetmeyecek kadar ağırdır. Ama yine de kalemime sarılıyorum çünkü acılar paylaştıkça hafifler, yüzleşildikçe iyileşir; suskunluk ise sadece yarayı derinleştirir.

Ben Evrim Pınar Mak. 2015 yılında Ankara Gar Katliamı’nda yaşamını yitiren 103 barış şehidinden biri olan Mesut Mak’ın eşiyim. Mesut barış, demokrasi, emek için oradaydı. O gün ülkenin başkentinin ortasında iki bomba patladı ve benim hayatım altüst oldu. Kızım babasını, ben ise hayat arkadaşımı kaybettim.

İlk günlerde hayata nasıl tutunduğumu anlatmam güç. Küçücük kızım, korkuyla gözlerimin içine bakıp, “Anne, sana da bir şey olursa ben ne yaparım?” diye sorduğunda anladım: Güçlü olmak benim tercihim değil, yazgımdı. O günden bu yana geçen on yıl, ardımızda eksik bayram sofraları, yarım kalan okul törenleri, yalnız geçirilen günlerle doldu. Hiçbir şey o boşluğu doldurmadı, dolduramayacak da. Ama biz yine de hayata sırt çevirmedik; birbirimize tutunarak ayağa kalktık. Çünkü biliyorduk ki yaşamak ve direnmek, Mesut’un hayalini kurduğu barışa sahip çıkmanın tek yoluydu.

Bu yıllar bana bir gerçeği öğretti: Biz kadınlar, savaşların, şiddetin ve yoksulluğun en ağır yükünü taşıyanlarız. Kaybeden hep biz oluruz ama hayatı yeniden kurmayı da en çok biz biliriz. Bugün Ortadoğu’da hâlâ süren savaşın kadınların ve çocukların hayatında açtığı derin yaraları gördükçe, acımın sadece bana ait olmadığını, tüm kadınların ortak kaderi olduğunu daha derinden hissediyorum.

Daha yasımızı tutamadan adalet için mahkeme salonlarına koştuk. Katillerle aynı havayı soluduk, acımıza sırt dönenlerle göz göze geldik. Öfkemizi yuttuk ama başımızı eğmedik. Çünkü biliyorduk ki adalet arayışımız yalnızca bizim değil, gelecek nesillerin de davası.

Bugün, on yıl sonra acım hâlâ taze. Ama bu acının içinden filizlenen şey mücadelemizdir. Çünkü biz kadınlar susmadığımızda, birbirimizin ellerini tuttuğumuzda, örgütlendiğimizde daha güçlü oluyoruz. Barışın kalıcı olması için kadınların sesi, kadınların iradesi şarttır.

Bu satırları yalnızca kendi hikayemi anlatmak için yazmıyorum. Sizlere şunu hatırlatmak için yazıyorum: Gücünüzün farkına varın. Çünkü biz yan yana geldiğimizde, hiçbir savaş, hiçbir zulüm, hiçbir adaletsizlik karşısında duramaz. Ekmek de bizimdir, gül de. Biz hem yaşamı ayakta tutacağız hem de eşit, özgür ve barış dolu bir dünya kuracağız. Mesut’un ve tüm barış şehitlerinin anısı bu yolda yaşamaya devam edecek. Kalbimle, dayanışmayla, sevgiyle…

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
10 Ekim'i kadınlar anlatıyor

10 Ekim Ankara Katliamında eşlerini, çocuklarını, yakınlarını kaybeden kadınlar anlatıyor. Acımız hâlâ taze, adalet istiyoruz!

10 Ekim davasında karar: 9 sanığa 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet

Kamu görevlilerinin yargılanmadığı, adaletsizlikler dolu 10 Ekim davasında sona gelindi. Yargılanan 9 sanık 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı.

1 hafta sonrasına ertelenen 10 Ekim davasında anneler mahkeme heyetine tepki gösterdi

10 Ekim davasının 9. duruşmasında adalet istiyorum diyen kayıp yakını salondan çıkarılmak istendi. Tepki üzerine mahkeme salonunu terk eden heyet duruşmayı 1 hafta sonraya erteledi.


Editörden