DERGİMİZDEN

Oturup sohbet etmek, birbirimizden güç almak iyi geliyorsa, neden birbirimize sırtımızı dayayıp kaygılarımızı ortadan kaldırmak için çabalamayalım ki? Bugün üç dört kişi…Yarın neden on kişi olmayalım?

Uzun yıllar boyunca zorlu bir hayatı ve çocuğunun sorumluluğunu tek başına yüklenip, boşanma sürecinde şiddet riski yüzünden nafaka alamayan bir kadının isyanı…

Aynı sorunları yaşayan aynı dertlere sahip akşama pişirecek aş bulmakta zorlanan kadınların söz konusu siyaset olunca birbirlerine kinle bakmalarının nedenini okumaya buyurun.

Tıp öğrencisi kadınlar gelecek kaygısına ek olarak şiddet, taciz, mobbing korkusu da yaşıyor. Geleceklerini kazanmak için neler tartışıyorlar, ne talep ediyorlar. Selin anlatıyor…

17 yıllık bir hemşire anlatıyor: ‘Darp, küfür, ölüm biz sağlıkçılarla birlikte anılan durumlar oldu. Mesleğimizi güven içerisinde yaptığımız, işimize saygı duyulduğu bir ortam istiyoruz.’

Sağlık emekçisi kadınlar sendikalarına öfkeli: Ekonomik talepleri dile getiriyoruz cevap yok, özlük haklarını dile getiriyoruz cevap yok.

Mesleğe başladığı andan itibaren neymiş hemşirelerin yaşadıkları, pandemide ‘kahraman’ ilan edilenlere reva görülenler, onları başka ülkelere göçe zorlayan koşullar... Genç bir hemşire anlatıyor…

Kadınları ve sağlıkçıları koruyan, şiddetin tekerrür etmeyeceği bir adalet düzeni istiyoruz.

İşe gidip gelirken kadınların sohbetlerine kulak misafiri oluyorum, yaşadıkları ekonomik sıkıntıyı anlatıyorlar. Herkesin ortak derdi geçim sıkıntısı… Bir an önce zamlar geri alınmalı.

10 yıllık zor bir evliliği geride bırakmanın zorluğu, üstüne aile baskısına rağmen kendi olmayı seçen bir kadının yeni hayatı için duyduğu heyecan ve yaptığı planlar…

Böylesi bir yoksulluk tablosu karşısında isteklerimiz de çok büyük değil; çocuklarımız için güvenceli bir gelecek, temel ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz güvenceli bir iş, insanca bir yaşam...

Her kriz döneminde ‘zengin olma’ yolu olarak bir nevi moda gibi ortaya sürülen oyunlar şimdi de revaçta… Zamanında bankerlere para kaptıran nesil vardı, borsa oyunları, piyangolar, şimdi kripto para…

Kirke, yalnızlığa mahkûm edilmiş bir kadının kendi gücünün farkına varmasının, çalışarak büyütmesinin ve zorluklar karşısında yılmadan mücadele ederek kendini yoktan var etmesinin öyküsü…

Yeni yılın ilk sayısında Ekmek ve Gül'de kadınlar yoksulluk ve her gün artan zamlar karşısında yaşadıklarını anlatırken mücadele çağrısı yapıyor.

Bu ay ülkenin dört bir yanında ve her alanda haklarımızı savunmak ve daha fazlasını talep etmek için yan yana gelmeye, fırtınanın önüne geçmeye çağırıyoruz hepinizi.

İkilem basit: Sürünerek hayatta kalmak mı, insanca yaşamak mı? İlk seçenek her gün daha fazla yoksulluğa ve giderek açlığa adapte olma kabiliyeti gerektiriyor. İnsan bedeni, insan gibi yaşamak istiyor

İMES’te çalışan kadın işçiler kötü çalışma koşullarının yanı sıra tacizden de bıkmış durumda. Tüm zorluklara karşın mücadele ve yan yana gelmek kadın işçiler için artık tek çıkış yolu olarak görülüyor

Metal işçisi Semra’nın evinde soba tütmüyor, evi de iş yeri de ısınmıyor… İzin yapmak, dinlenebilmek, esnek çalışmanın bunca yoğun olduğu yerde hayal. Çocuğuna ayıramadığı vakit kursağında bir düğüm.

Parça başı işle her hane neredeyse dumanı tüten bir fabrikaya dönüşüyor. Kocaeli’de tekstil atölyelerine parça başı çalışan kadınlar 10 kuruşa 100 liralık sütyen yapıyor…

‘Simiti, pastayı, böreği, galetayı, peksimeti üreten bizler bunları yemeyecek duruma gelmişsek daha ne duracağız. Sönen kadınların hayatı olmasın.’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.