DERGİMİZDEN
‘Umarım bu yeni yıl, düşlediğimiz günlere gebedir. Umarım 2026, daha eşit, daha adil, daha özgür ve insanca bir yaşamın kapısını aralar.’
Dergimizin yıl sonu envanter sayısına katkı olması dileğiyle kaleme alınan bu mektup, bireysel mutsuzluğun toplumsal bir bunaltı çağına dönüştüğü bir yılın muhasebesini yapıyor.
Bu trajediye neden olan koşulların bir kader olmadığı ve tek mecburiyetimizin dayanışma olduğu gerçeği, hayatları birbirine benzeyen işçilerin hikayelerinde gizli.
Smart Solar işçisi Birgül Ünsal, düşük ücret dayatmasına karşı grevde özgürlük ve adalet için direnen kadınların sesi oluyor: ‘Korkmamız gereken tek şey, hakkımızı aramamak.’
İşçi sınıfının geçmiş kuşaklarının mücadele mirasını devralmanın, büyütmenin ve sonraki kuşağa devretmenin bir aracı olarak emeğin edebiyatına ihtiyacımız var...
Astım ve bronşit hastası olmasına rağmen çalışmaya devam eden işçi, boşanma sonrası tek başına ayakta durma mücadelesini, borç batağını ve çocuklarının güvencesizliğini dile getiriyor.
Tekstil işçisi Fatma Çelik, Tokat'taki Şık Makas fabrikasındaki 9 yıllık çalışma hayatında yaşadığı baskıyı, zorbalığı anlatıyor...
BİRTEK-SEN Malatya Temsilcisi Halime Sancak’ın aktardığı veriler ve saha deneyimleri, Malatya’da kadın işçilerin karşılaştığı derin sorunları gözler önüne seriyor.
Tüm bu koşturma, yorgunluk ve sinir, sadece bir gerçeği gösterdi: Sorun 5 bin lira değil, kaşıkla verip kepçeyle alan düzende. İşte bu yüzden, tüm bu yaşananlar anlatılmaya değer.
‘Neden her şeyin fiyatı yükselirken bizim aldığımız maaş aynı kalıyor?’
‘Hem aç kalmamızı istiyorlar hem de onları desteklememizi istiyorlar. Kusura bakmasınlar, yok öyle. Düştüğümde, aç kaldığımda beni kaldırmayan bu devleti destekleyemem.’
‘Annelerin gözyaşının, çocukların açlığının normalleştirildiği bu düzene razı değilim, razı olmayacağım. Ekmek de bizim, gül de bizim.’
‘Yapılması etkili olacak tek hareket birlik olmak, el ele olmak ve ses çıkarmaktır.’
‘Son yıllarda beslenme yetersizliği ve sağlıklı besine ulaşamama, B12 eksikliğinde rol oynamaktadır.’
Çocuklarının eğitim hakkını yok etmeye çalışan MEB'e açtığımız dava ile hep birlikte Bakanlığa ‘görevini yap’ diyoruz. Görevini yapıncaya kadar da mücadeleye devam edeceğiz...
Bu sayımızda şiddeti hem kullanan hem de sürekli yeniden yaratan sermayenin şiddetine mercek tutuyoruz...
Gücümüzü, parçası olduğumuz sınıfın tarihsel dönüştürücü gücünde bulacağız. Korkusuz, güvenceli bir hayatın da yolunun bunun adımlarını atmaktan geçtiğini bileceğiz...
Düşmanlarımızın dost olup safları sıkılaştırdığı dönemde 25 Kasım, emeğimiz, yaşamımız ve özgürlüğümüz için mücadelemizi ortaya koyacağımız günlerden biri olmalı.
25 Kasım’a giderken bugün şiddetin temelindeki unsurları incelemek ve önümüze mücadele rotamızı güçlendirmek amacıyla bu dosyayı hazırladık.
Bugün kadınlara yönelik baskıların, eşitsizliklerin ve sömürünün kaynağı üretimin ve yaşamın nasıl örgütlendiğiyle ilgili. Kapitalizmde kadının yükü bir “rol” değil, bir zorunluluk.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN










































