EMEP'li Karaca Bornova’da kadınlarla buluştu: 'Faşizme geçit vermeyecek olan bizim örgütlü mücadelemiz'
EMEP Milletvekili Sevda Karaca, Bornova’da kadınlarla bir araya gelerek savaş, kriz, maden yasası, Kürt sorununda 'çözüm' tartışmaları ve yaklaşan 25 Kasım’a dair değerlendirmelerde bulundu.

Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Bornova’da kadınlarla bir araya gelerek savaş, kriz, maden yasası, Kürt sorununda “çözüm” tartışmaları ve yaklaşan 25 Kasım’a dair değerlendirmelerde bulundu. Karaca, “Bu düzenin bize reva gördüğü bütün kötülüklere karşı attığımız en küçük adım, dünyanın dört bir tarafında ‘Yeter artık’ diyen kadınların mücadelesine ekleniyor. Faşizme geçit vermeyecek olan bizim örgütlü mücadelemiz” dedi.

Dersimliler Derneği Bornova Şube binasında düzenlenen kahvaltı buluşmasına belediyede, özel sektörde çalışan, işsiz ve eğitimci kadınlar katıldı. Emek Partisi’nin “faşizme geçit yok” diyerek başlattığı sürece ilişkin konuşan Karaca, bugünkü dönemin “ya faşist karanlığa sürüklenme ya da emekçilerin birleşik mücadelesiyle başka bir yolu açma” dönemi olduğuna dikkat çekti.

'Küçük buluşmalar, dünya çapındaki kadın mücadelesinin halkası'

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü arifesinde olduklarını hatırlatan Karaca, Bornova’daki buluşma gibi yerel toplantıların önemine vurgu yaptı.

Karaca, “Mahallede üç kadınla, iş yerinde beş kadınla yaptığımız her sohbet, dünyanın her yerinde şiddete, yoksulluğa, savaşa karşı mücadele eden kadınların emeğine eklenen küçük ama çok kıymetli halkalar. ‘Bu kadar mıyız?’ diye umutsuzluğa kapılmayalım; büyük bir mücadele zincirinin halkalarıyız” dedi.

Medyanın sürekli şiddet, felaket ve çaresizlik görüntüleriyle insanları “içe kapanmaya” ittiğini belirten Karaca, “Haber izlememek, gazeteden uzaklaşmak, ‘Evimle, çocuğumla uğraşayım, başka şeye gücüm yok’ duygusunu besliyor. Oysa tam da böyle dönemlerde yan yana gelmeye daha çok ihtiyacımız var” diye konuştu.

Konuşmasında dünyadaki genel gidişata dair değerlendirmeler yapan Karaca, Ortadoğu’dan Kafkaslara, Afrika’dan Latin Amerika’ya uzanan savaş ve çatışma ortamının tesadüf olmadığını, kapitalist krizin ürünü olduğunu vurguladı.

Enerji krizinin faturasının halka çıkarıldığını söyleyen Karaca, “Bize ‘duşu kısalt, ışığı kapat’ diyorlar. Bugünkü enerji krizinin sebebi kadınların bulaşığı 5 dakika yerine 10 dakikada yıkaması olabilir mi? Mesele, enerji yolları ve yeraltı-yerüstü kaynakları üzerinde büyük tekellerin kavgası” dedi.

'Bu memleketi katalog yapıp pazarlıyorlar'

Meclisten geçirilen maden yasasını hatırlatan Karaca, Akbelen’deki zeytinlikler üzerinden yürüyen tartışmanın ötesine dikkat çekti. Karaca, “Biz Emek Partisi olarak başından beri söyledik: Bu sadece Akbelen meselesi değil. Bu yasa, Türkiye’nin bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerini uluslararası tekellere sınırsızca peşkeş çekmenin önünü açıyor. Enerji Bakanlığının yayınladığı kataloglarla memleket parsel parsel pazarlanıyor: ‘Şurada altın var, burada krom var, gelin çıkarın, bize de yüzde iki pay verin, ucuz işçimiz ve doğuracak kadınlarımız var’ diyorlar adeta” dedi.

Bu politikaların sadece AKP’ye ve Erdoğan’a indirgenemeyeceğini söyleyen Karaca, “Mesele sadece Erdoğan değil. Dünyanın her yerinde işçi ve kadın düşmanı, savaş yanlısı iktidarlar aynı programı uyguluyor” diye ekledi.

'Üç-beş çocuk dayatması sermaye düzeninin bilinçli politikasıdır'

İktidarın “aile” vurgusunu ve kadınlara yönelik üç-beş çocuk çağrılarını da sermaye programının bir parçası olarak değerlendiren Karaca, şunları kaydetti:

“Kadınlara ‘üç çocuk, beş çocuk’ diyorlar, boşanmayı zorlaştırıyorlar, aileyi tek sığınılacak liman gibi gösteriyorlar. Çünkü eğitimden sağlığa, sosyal hizmetlerden bakım yüküne kadar her şeyi kadının sırtına yıkmak istiyorlar. Evde ücretsiz bakım emeğiyle yeni nesil ucuz işgücü yetiştirmemizi bekliyorlar. Bu sadece ‘gericilik’ değil, sermaye düzeninin bilinçli politikasıdır.”

Kadınların ağır yoksulluk, şiddet ve güvencesizlik koşullarında eve kapanmaya zorlandığını belirten Karaca, “Bizim görevimiz, tam tersine, evin dışına, sokağa, iş yerine, sendikaya, partiye, dayanışma ağlarına çıkmak” dedi.

'Gezi’de de 19 Mart’ta da eksik olan işçi sınıfının örgütlü gücüydü'

Kadınların “korku ortamında bir şey yapmanın zor olduğu” yönündeki sözleri üzerine Karaca, yakın dönemde yaşanan kitlesel hareketlere işaret etti. Gezi Direnişi ve 19 Mart sürecinde ülkenin dört bir yanında büyük eylemler yaşandığını hatırlatan Karaca, şöyle devam etti:

“Bu memleket son 20 yılda iki büyük kalkışma yaşadı: Biri Gezi, biri 19 Mart. İkisinde de milyonlar sokağa çıktı. Gençler barikatları yıktı, kadınlar en önde yer aldı. Ama ikisinde de eksik olan, işçi sınıfının üretimden gelen gücüyle, kendi örgütleriyle sahneye çıkmamasıydı.”

Bu nedenle çözümün sandığa indirgenemeyeceğini vurgulayan Karaca, “Beş yılda bir kullanılan oy tek başına güç değildir. Eğer o oyun arkasında örgütlü bir işçi ve halk hareketi yoksa, sandıktan kim çıkarsa çıksın bu düzenin çarkı dönmeye devam eder” dedi.

Bugün parlamentonun büyük çoğunluğunun patronlardan ve onların temsilcilerinden oluştuğunu söyleyen Karaca, “Bu meclisten emekçilerin lehine bir adım çıkacaksa, bu ancak aşağıda kurduğumuz basınçla, örgütlü güçle olur” değerlendirmesini yaptı.

'Çözüm işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanmasıdır'

Emek Partisi’nin yayımladığı “faşizme geçit yok” bildirgesini hatırlatan Karaca, Türkiye’nin tarihsel bir yol ayrımında olduğunu vurguladı. Karaca, “Ya bu tek adam rejiminin daha da hızlanan faşist gidişine boyun eğeceğiz ya da işçiler, kadınlar, gençler, Kürt emekçileri bir araya gelip bu gidişe dur diyecek. Seçim elbette tamamen önemsiz değil ama tek başına çözüm değil. Çözüm, işçi sınıfının üretimden gelen gücünü harekete geçirdiği, halkın bir bütün olarak örgütlendiği bir mücadele çizgisi. Bu ülkede faşizme geçit vermeyecek olan, korku zincirini kırıp örgütlü mücadeleyi büyütecek olan biziz, işçiler, kadınlar, gençler. Başka kimse değil” dedi.

Fotoğraf: Evrensel


Editörden