19. yüzyıl Türkiyesi’nde kaderine başkaldıran bir kadının hikayesi Gözyaşı Konağı, çaresiz ama umut dolu. 1876’da İstanbul’da geçiyor. Gayrimeşru bebeğini doğurmak üzere evin kadınlar bir ton sopa yedikten sonra evin erkeklerinden habersiz, kimselerin olmadığı, gözlerden, erkeklerden uzak adaya gönderilir daha 18 yaşında gencecik kadın. Ama bu sır öyle adanın dört tarafındaki büyük denizlere dahi sığabilecek bir sır değildir. Umudunu hiç kaybetmese de o 9 ayı hep mücadeleyle geçse de işler istediği gibi gitmez pek de. Ama kaybetmiş de denemez onun için. Asıl kaybeden kim hikayenin sonunda siz karar verin…
Abdulhamit döneminde geçen Şebnem İşigüzel’in İletişim Yayınlarından çıkan ‘Gözyaşı Konağı’ hem oldukça zengin bir arka plan sunuyor hem de bugüne ışık tutuyor. Türkiye’de kadınların yaşadıklarının arka planını ve bugününü anlamak için de oldukça iyi bir eser.
Oldukça akıcı ve sürükleyici romanı okurken kimi sevip kime kin duyacağınızı kestirmek de güç.
İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Kul
'Canım Mercan, yalnız değilsin, biz varız' deyip Mercan'ı bağrınıza basmak, memleketin kadınlık hali...
GÜNÜN KİTABI: Sakindi oranın şafakları
Savaşın insan doğasına, özellikle de kadın doğasına ne kadar zıt olduğunu, ama aynı zamanda faşizm k...
GÜNÜN KİTABI: Sanki eşittik!
1960-70’li yıllarda devrimci mücadelenin sorgusu... Sorular, cevaplar... Kadınlar “varoldukları” anc...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.