GÜNÜN PORTRESİ: Vera Figner
Çarlık Rusya’sında Avrupa’ya üniversiteye giden kadınlardan biriydi Vera Figner... O eğitimini yarıda bırakıp Rusya'ya dönerek devrimci faaliyet yürüten birçok kadından biriydi aynı zamanda...

Sınıf mücadelesinin uzun tarihinde, örgütçü ve militan olarak yer almış sayısız kadın arasında, komünist olmayan, ama sınırsız bir arayışla kendilerini ezilen sınıfların ve kendi cinslerinin kurtuluşu mücadelesine adamış öncüler vardır. Bu kadın öncülerin mensup oldukları akımlar ve eylemleri, Marksizm-Leninizm tarafından eleştirilmiş olmakla birlikte, gene bizzat Marx ve Lenin tarafından daima saygıyla anılmışlardır. 

Onlara saygı; sınırsız fedakârlık ve cesaretle "daha güzel bir dünya" yaratmak üzere egemen sınıflara karşı mücadele etmiş herkesi, kendi geçmişinin bir parçası olarak gören devrimci komünizmin bir özelliğidir. Sınıf mücadelesinin Marksizm-Leninizm ışığında yürütülme düzeyine ulaşmasında, onların keskin eleştirici düşüncelerinin, hatalarla dolu olsa da mücadelelerinin ve deneylerinin büyük payı vardır. Dünya devrim tarihinde haklı bir yer edinmiş olan bu savaşçıları tanımak, aynı zamanda onların yaşadıkları dönemin temel özelliklerini anlamaya ve devrimin karmaşık ve zengin içeriğini görmeye yardım edecektir. İşte o kadınlardan biri Vera Figner...

"Benim sözüm ve eylemim birdir"


Eylemi ona kimliğini kazandırdı ve adını tarihe yazdırdı. Vera Figner, çar rejiminin karşısına dikilen ve bu devrimci mücadelede kahramanlık destanları yazan yüzlerce kadından biriydi. 19. yüzyılın yetmişli yıllarında, topraklarının yanı başındaki Avrupa'da ardı ardına cereyan eden burjuva devrimlerini, 1848'den beri burjuvaziden koparak bağımsız bir sınıf karakteri kazanmaya başlayan proletaryanın iktidar mücadelesinin fırtınasını; yenilmiş de olsa, işçi sınıfı iktidarını ilk kez gerçeklik olarak sergileyen Komün günlerinin dehşetini; yüzyılın başından beri sayısız köylü ayaklanmalarıyla sarsılmış olmaktan gelen korkuyla izleyen çarlık rejimine karşı savaş açmış yüzlerce kadından biri.

Figner'in bir Narodnik aktivist olarak çarlık rejimine karşı mücadeleye katıldığı dönem, Marx'ın 1882'de, dünya devriminin merkezinin Rusya'ya kaydığı saptamasını yaptığı, oldukça geniş bir coğrafyada Rusya'nın kendisini devrimci bir faktör olarak ortaya koyduğu bir dönemdi. Bir süre sonra, Narodniklerin eylemlerinden ve Rusya'da gelişmekte ve devrimci bir nitelik kazanmakta olan işçi sınıfının gözlenmesinden çıkarılan bu öngörü doğrulanacak, Narodniklerin köylü bir içerik vererek tanımladıkları ve yönlendirdikleri çarlığa karşı mücadelelerin devamı, ama aynı zamanda da bunun reddi olan proletaryanın mücadelesi sosyalizmin kurulmasını başaracaktır.

Rusya, bir önceki yüzyılın son yıllarında, Pugaçev ve Stenka Razin'in önderlik ettiği köylü ayaklanmalarına sahne olmuştur ve 1812'de çarlığın moral olarak kendini en iyi hissedebileceği bir zamanda, Fransa'yla yapılan savaştan tam galip çıkılmışken Decambristlerin isyanı patlamıştır. Ordu içinde bir grup subay ve askerle, yüksek sınıflara mensup aydınların içinde yer aldığı isyan, çok geçmeden büyüyerek kitleselleşecek, geniş halk yığınlarını da sararak çarlığa karşı verilen ilk kitlesel ayaklanma olma niteliğini kazanacaktır.

Decambrist isyanın faturası, yüzlerce ölü, sayısız isyancının hapsedilmesi, bundan sonra tutuklanan siyasilerin uzun yıllarını geçirecekleri Sibirya sürgünlerinin başlaması, 1. Nikola'nın iktidara gelmesiyle başlayan istibdat yılları ve yıllar süren moral bozukluğudur. Meşruti monarşi siyasal talebiyle ayağa kalkan, ancak kararsızlıklarının bedelini oldukça pahalıya ödeyen decambrist isyancılar, hezimete uğrayıp dağılmış olsalar da Rusya için yeni bir dönem başlamıştır artık. Onların yiğit başkaldırıları kendilerinden sonra gelen kadın ve erkek devrimcilerin eylemlerine esin ve moral kaynağı olacaktır.

VERA’NIN ZOR KARARI
Vera Figner ve arkadaşları, Decambristlerin ardından başlayan popülist ve devrimci edebiyatın, üniversite öğrencilerini, üst sınıflara mensup aydınları, çarın liberalleşmeye başlayan bürokratlarını etkileyip genel bir hoşnutsuzluk ve muhalefet ortamını besleyerek onların çıkışlarını kolaylaştırıp eylemlerine zemin hazırladığı bir dönemin ardından tarih sahnesine çıktılar. Herzen, Belinsky ve Çernişevski gibi ütopik sosyalistler, popülist devrimcilerin öncelleri ve ideologları olarak, yazdıkları eserlerde, yayınladıkları gazetelerde, çarlık rejimine karşı verilecek mücadelenin ahlaki bakımdan meşruiyet zeminini hazırlamışlardı. Bu aydınlar, her türlü entelektüel muhalif faaliyete müdahale edildiği, uzun hapis cezalarının verildiği, zorba bir sansür sisteminin uygulandığı Rusya'da, defalarca kovuşturmaya uğramışlar ve sonra da faaliyetlerini sürdürmek için başka olanak kalmadığını düşünerek Avrupa'ya dağılmışlardı.

Ama onların yurda gizlice ulaşan yapıtları ve yayınları elden ele dolaşarak çok sayıda genç insanı "halk için bir şeyler yapmaya" hazır hale getirdi. Belinsky'nin Gogol'e yazdığı bir mektubu elden ele dağıtan Dostoyevski'nin idama mahkûm edildiği düşünülürse yurtdışından gelen bu yayınları okumak için katlanılan zorlukların ve ödenen bedellerin ne kadar ağır olduğu anlaşılacaktır.

Rusya'da devrimin koşulları entelektüel bakımdan mayalanırken kadınlar için, bu atmosferi soluyabilmenin olanakları oldukça kısıtlıydı. 19. yüzyılın sonlarında kadınların öğrenim görmeleri hâlâ yasaktı, diploma ya da sertifika vermeyen bazı öğrenim kurumlan ise az sayıda ayrıcalıklı kız öğrenciyi barındırıyor ama öğrenim sonunda kadınlar meslek sahibi olamıyorlardı. Diğer yandan, birçok aristokrat-liberal aile, kızlarını Avrupa’daki üniversitelere kaydettirebiliyordu. Çoğu tıp eğitimi gören bu genç kadınlar arasından eğitimini yarıda bırakıp Rusya'ya dönerek devrimci faaliyet yürüten birçok kadın çıktı. Onlardan biri de Figner'di.

Figner, varlıklı ve aristokrat kökenli bir ailenin çocuğuydu ve o dönemde birçok genç insanın yaptığı gibi, eğitimini, mezuniyetine az bir zaman kala bırakarak ülkeye dönmüş ve İsviçre'de tanıştığı devrimci fikirlerini pratiğe geçirmek için halkçı "Toprak ve Özgürlük" örgütüne katılmıştı.

Hiç kuşkusuz, üst sınıflardan gelen bu genç kadının köylülere devrimci propaganda yapmak üzere kendi sınıfını ve ayrıcalıklarını reddetmesi çok kolay olmamıştı. Anılarında yaşadığı çelişkileri şöyle anlatıyordu: "Bir kez daha sormak zorunda kalıyordum, yaşamımı nasıl sürdürmeliydim. Birden bire diplomanın benim için ne kadar değerli olduğunu fark ettim; beni ayartmış ve kendine bağlamıştı. 0, bilgimi resmi olarak onaylayacak, başladığım işi bitirdiğimi, bunca yıldır uğrunda büyük bir enerji, metanet ve öz disiplinle çalıştığım değişmez amaca ulaştığımı kanıtlayacaktı. Şimdi nasıl vazgeçebilir, programı bitirmeden nasıl terk edebilirdim... Ne var ki, diğer yanda da benim enerjime gereksinim duyulduğu söylenen devrim davası vardı! Hücrelere kapatılıp elleri kolları bağlanan arkadaşlarım, beni yardıma çağırıyorlardı. Şimdi onlara aldırmayıp tercihimi lanet olası kibrimden yana yapabilir miydim? Buna yanıtım hayırdı, ancak bu çok zordu; üniversiteyi terk etmek acı vericiydi. Benim, Vera Figner'in hiçbir zaman tıp doktoru imzasını kullanma hakkına sahip olamaması acı vericiydi" (Beş Kız Kardeş, Ataol Yay,1992, s. 58)
Figner'in iç hesaplaşması devrimi tercih etmesiyle sona erdiğinde, köylülere propaganda yapmak için Rusya'ya doğru yola çıkacak ve onu döneminin Narodnik liderlerinden biri haline getirecek süreç başlayacaktı.

"Toprak ve Özgürlük" örgütünde yer alan halkçı devrimcilerin politik tasavvurları yoktu, yeni kurulan 1. Enternasyonal’in yayınlarını izliyorlar ve mevcut düzeni yıkmanın tek yolunun toplumsal bir devrimle olacağını kavrıyorlardı. Ama bu devrimin nasıl olacağı hakkında, Rus köylülerinin ayaklanmaya hazır olduklarını söylemekten başka bir şey söyleyemiyorlardı; nasıl bir toplumsal düzen için mücadele ettikleri de çok önemli değildi onlar için. Yalnızca, bütün kurumların yıkılmasını ve halk kitlelerinin özgürleşmesini istiyorlardı. Çar 1. Nikola'dan sonra iktidara gelen Çar 2. Aleksandr, bazı reformlar gerçekleştirmiş ve serfliği kaldırdığını ilan etmişti, ama bunun, köylülerin özgürleştiği anlamına gelmediğini görmüşlerdi. Ancak, serfliğin kaldırılmasıyla birlikte topraktan koparılan binlerce yoksul köylünün ücretli işçi haline gelerek gelişmekte olan sanayinin dişlilerine katıldığını ve Rusya'da gelişmekte olan kapitalizmle birlikte devrime önderlik edebilecek, geniş halk kitlelerinin demokratik özlemlerine yanıt verebilecek bir politikayı sonuna kadar götürebilecek tek sınıf olan proletaryanın da ortaya çıktığını görememişlerdi. Onlara göre Rusya'da kapitalizm henüz yoktu ve bu nedenle kapitalizmin üstünden atlanıp sosyalizme varılabilirdi.


ÇAR ÖLDÜRÜLÜYOR AMA...
Rusya'daki köylü komünlerine dayanan bir sosyalizm tasarlıyorlardı ve halkı bu türden bir sosyalizme doğru götürecek olan devrim, aydınların önderliğinde gerçekleşecekti. Aydınların şimdiki görevi; kırsal alanlara giderek köylüleri davaya kazanmak için propaganda yapmaktı.

"Fourier'in komünleri" diyordu Vera Figner, "beni büyütüyordu. Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre formülü, üretim, tüketim ve örgütlenmeyle ilgili bütün karmaşık sorunlar için harikulade bir çözüm gibi geliyordu. Fabrikalardaki ve işliklerdeki emekçiler, her zamanki işlerini sürdürecekler, emeklerinin ürünlerini kamu mağazalarına getireceklerdi. Bu arada köylüler, soylulardan alınıp ortak mülkiyet haline getirilen topraklan önceden olduğu gibi işleyecek ve mahsulü halk ambarlarına getireceklerdi. Sonra fabrika ve tarım ürünleri kooperatifleri, ürünleri, harcanan emek miktarına göre değerlendirerek trampa etmeye başlayacaktı. Bütün bu kooperatifler özgür komünler federasyonunu biçimlendirecekti- Bakuninci anarşizmin ideali."

Figner, popülist devrimcilerin ideolojik esin kaynağının Bakunin olduğunu söylüyordu. Her şeyin, bütün çarlık kurumlarının yıkılmasını isteyen ve felsefi olarak nihilizme yatkın olan bu aktivistlerin, anarşizan yöntemlerinin kaynağı da Bakunin'di.

"Toprak ve Özgürlük" örgütü, kentli üst sınıf kökenli aydınların kırsal alanda sürdürdükleri propaganda faaliyetinin beklenen sonucu vermemesi üzerine -ki köylü giysileri giyerek köylere giden, daha önce hiçbir fiziksel faaliyette bulunmayan bu misyoner gençleri köylüler dikkate almıyorlardı- yöntem olarak şiddetin ve bireysel terör hareketlerinin kabul edilmesinin tercih edilip edilmeyeceğinin tartışıldığı Voronezh toplantısında ikiye bölündü. Vera Figner bu ayrışmada "Halkın iradesi" (Narodnaya Volva) adını alan ve bireysel terör eylemlerini, propaganda ve eylem biçimi olarak saptayan örgütte yer aldı. İkinci örgütün adı "Kara Paylaşım" (ya da Kara Bölüşüm)'dı. Bir başka Vera; Vera Zasulich, Kara Paylaşım örgütünde kaldı. Zasulich yaşadığı dönemde ve sonradan Narodniklerin sembolü olacaktı. Zasulich, bir siyasi tutukluyu kırbaçlattıran General Trepov'a kendi makamında ateş etmiş, bu eylemden dolayı yargılandığı mahkeme Narodniklere ün ve kendisine de sempati kazandırmıştı. Ancak artık bireysel terör eylemlerini doğru bulmuyordu.

Vera Figner ise, bu kongreden sonra yeraltına geçecek ve içinde yer aldığı örgütün bütün dikkatini yoğunlaştırdığı çarın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek için çalışacaktır. Ve artık, "Halkın iradesi" örgütünün Yürütme Komitesi üyesidir. Parti, kendisini aydınlar arasında propaganda yapmak üzere görevlendirmek isterken o, "kişisel tatmin peşinde koşmakla" eleştirilmesine karşın, şiddet eylemlerinde yer alma konusunda diretecek ve diretmesinin gerekçeleri hakkında sonradan "Ben kişinin sözü ve eylemi birbiriyle bağdaşan tutarlı biri olmasına önem vermişimdir. Bu nedenle teoride bir kez şiddeti benimsedikten sonra, katıldığım örgütün gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinde yer almayı ahlaki bir yükümlülük saydım... Desteklediğim bir eylem için yalnızca ahlaki bir sorumluluk taşıma, arkadaşlarımı en ağır cezalarla tehdit eden bir cürümle hiçbir maddi role sahip olmama durumu benim için kabul edilemezdi" diye yazacaktır.

Birçok kez denendikten sonra Çar 2. Aleksandr, "Halkın iradesi" örgütü militanları tarafından öldürüldü. Bu eylemin ardından sayısız Narodnik militan polisler tarafından yakalandı ve bu, örgütün dağılmasına neden oldu. İçlerinde en son yakalanan Figner'di ve iki yıl sonra yakalanıncaya kadar "Halkın İradesi”'nin tek önderi olarak örgütü ayakta tutmaya çalıştı. Yakalandıktan sonra önce ölüm cezasına çarptırıldı, sonra bu ceza yaşam boyu hapse çevrildi. Yirmi yıl kadar hapis yattıktan sonra 1905 devrimi sırasında serbest bırakıldı.

Narodnikler, çarın öldürülmesini çok önemli bir dönüm noktası olarak tasarlamışlardı. Çünkü yüzyılın başından itibaren defalarca ayaklanmış bulunan Rus köylüsünün bu siyasi komploya bağlı olarak yeniden harekete geçeceğini ve Narodniklerin yol göstermesiyle de devrimi yapacağını düşünüyorlardı. Şu anda uykuda olan bu dev, böyle bir komployla sarsılacak ve ayağa kalkacaktı.

Ancak, bu çok zor olan ve dikkatli bir hazırlık gerektiren komployu gerçekleştirmek, popülist devrimci eylemin ve Narodniklerin en büyük politik hedeflerine ulaşmış olmaları bakımından zirveye çıktığını gösterirken aynı zamanda da halk için ve halk adına verilen ama siyasal iktidarı hedefleyen bir mücadelenin taktik bir parçası olarak değil de kendisi olarak görülen komplo ve bireysel terör yöntemleriyle "devrim" yapma şansının olmadığını bir kez daha kanıtlaması bakımından bir çözülüşe de işaret etti. "Halkın İradesi" örgütü çok geçmeden dağıldı.

"Mutlakıyetçi yönetim biçiminin yıkılması programımızın en yaşamsal maddesi ve benim için en büyük öneme sahip olan görevdi. Varolan rejimin yerine cumhuriyetin mi yoksa anayasal monarşinin mi geçeceğine gerçekten aldırmıyordum" diyordu Figner. Gerçekten de Narodniklerin devrimci eylemlerinin sonucu hakkında bir tasarımları hiçbir zaman olmadı.

Narodnizmin, tarihsel misyonunu tamamlayarak geri çekildiği ve işçi sınıfı örgütlerinin ortaya çıktığı bir süre sonraki zaman diliminde, geçmişte burjuva-demokratik bir içerik taşıyan bu eylem, artık gerici bir karakter kazanmış oluyordu. Lenin, 1895'te yazdığı "Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Mücadele Ederler?" başlıklı makalesinde, popülist devrimcilerin 1890'lı yıllardaki ardıllarının politikalarını ve programlarını eleştirdi. "Rus kapitalist toplumuna özgü olan sınıf çelişkisinin yetersiz gelişimi küçük burjuvazinin bu ideologlarının teorisinin genel olarak emeğin çıkarlarının temsilcisi olarak ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir" ( Lenin, Seçme Eserler, Cilt 1, Inter yay. 1993, s.446) diyordu.

Küçük burjuva ihtilalcilik, işçi sınıfı mücadelesinin zayıflığının doğurduğu bir boşlukta ortaya çıkmıştı.

Bu saptamayla birlikte ilk Narodniklerin militan mücadelelerini ve kahramanlıklarını teslim ederken, politikalarının işçi sınıfı politikasının karşısında karşıdevrimci bir nitelik kazandığını nedenleriyle birlikte ortaya koyuyordu.


GENÇ AYDINLARIN ÜTOPYALARINI GERÇEĞE RUS PROLETARYASI ÇEVİRİYOR
Narodnikler, çara karşı mücadele veriyorlardı ama sınıf mücadelesini ve devletin bu sınıf mücadelesinin sonucu ya da ürünü olduğunu kavrayamıyorlardı. Oysa ki, 1860'lı yıllardan itibaren Rusya'da sayısı giderek artan işçi sınıfı, grevler yapmaya başlamış, 1870-1879 yılları arasında 79 000 işçi grevle tanışmıştı. En önemli devrimci güç, nüfusun o dönem yüzde seksenini oluşturan ve Rusya'ya küçük burjuva bir ülke karakteri veren köylülüktü. Narodniklere göre, onları ihtilal için gözü pek bir kararlılıkla mücadele eden aydın öncüler uyandıracaktı. Birebir propaganda ve siyasi komplolar (daha sonra Narodniklerin bir başka grubu ekonomik sabotajları savunacak; fabrikalara ve ekonomik kurumlara sabotajlar düzenleyeceklerdi) bu devrimci mücadelede kullanılan iki biçimdi.

Geçen yüzyılın "romantik" ütopikleri; Vera Figner ve Halkın iradesi örgütündeki yoldaşlarıyla, diğer Narodnik örgüt "Kara Paylaşımındaki popülistler, bütün özel yaşamlarını ve kişisel tutkularını inandıkları dava için terk ederek örgüte gelmişlerdi. Bu söz, örgüte katılan her devrimcinin taahhüt etmesi gereken fedakârlığı ifade ediyordu. Devrimci eylemi bir çoğu, bir ahlaki aksiyon olarak yaşadılar.

Bu gözü pek kadın ve erkekler, bütün kişisel nazlarını ve kurulu düzenlerini, çoğu ayrıcalıklı ailelerden geldikleri halde servetlerini, dahası yaşamlarını "halk" için seve seve feda ettiler. Toprak ağası ailelere mensup kadınlar köylüleri uyandırmak için "halka gidiş" hareketinin en etkili militanları oldular. Böylece bunlar, Rusya'da kurulacak olan yeni toplumu hazırlayan sosyalist militanların prototipleri olurken, devrimci eylem için sakınmasızca kullandıkları şiddet eylemleri Rus toprağında önemli bir altüst oluşa da neden oldu. Çoğu tutuklanıp Sibirya'ya sürüldü, içlerinden bazıları idam edildi. Ama tutuklu bulundukları her yerde ilk işleri, çarlık polislerini atlatarak nasıl kaçabileceklerini düşünmek oldu. Sürgünde, karşılarına çıkan ilk kaçma fırsatını değerlendirerek Sibirya'nın dondurucu soğuğunda yollara düşen, yeniden mücadeleye katılmak amacıyla örgüte ulaşmak için olağanüstü gayret gösteren sayısız kadın ve erkek devrimciye bu gücü, işte bu kararlılıkları verdi.

"1 Nisan'da Isaev eve gelmedi. Parti evlerinde kalan insanların önceden haber vermeksizin geceyi dışarıda geçirmemelerini kararlaştırmıştık. Bu nedenle, o gün gece saat on ikiye kadar dönmeyen Isaev'in tutuklandığı kesindi... Çeşitli nedenlerden dolayı bizim ev depo haline gelmişti: Matbaa ve diğer basım araçları, bütün kap kaçaklar ve dinamit stoku, pasaport bölümünün yarısı ve parti yayınları vs. bunların polisin eline geçmesine izin verilemezdi" diye yazıyordu Figner, kaldığı konutu tasvir ederken sözünü ettiği malzemelerin çokluğu, sayıları bir avucu geçmeyen Narodniklerin her birinin ne kadar yoğun sorumluluklar altında olduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir. Çarın istibdadı altında geliştirdikleri disiplin ilkeleri, örgütlenmede uyguladıkları gizlilik yöntemleri, örgüt birimlerinin biçimleri ve birbirleriyle olan bağları; bütün bunlar Rus komünistlerinin devralıp geliştirecekleri, yetkinleştirecekleri deneyler olacaktı.

Figner, böyle bir eylemci kuşak içinde yer aldı. Örgüte gelmeden önce, burjuva devrimci hareketin geliştiği her ülkede olduğu gibi, Rusya'da da ortaya çıkan burjuva kadın hareketiyle tanışmış ve Narodnik örgüte buradan geçmişti. Kadınların, kocalarının ve babalarının mülkü olarak kabul edildikleri bir ülkede Figner ve diğer kadın arkadaşları önlerine çıkan birçok toplumsal ve hukuki engelle dövüşerek ve kendi kendileriyle hesaplaşarak bir ütopyanın ardına düştüler.

Bu genç aydınların ütopyalarını gerçeğe Rus proletaryası çevirdi. Bu, artık, onların uğruna dövüştükleri düşe benzemiyordu. Rusya işçi sınıfı, ütopik sosyalizmin Slav versiyonunu Marksizm ve Leninizm'le eleştirip aşarak iktidarı ele geçirdi, böylece dünyanın ilk sosyalizm deneyi yaşanmaya başladı. Dünyanın ilk sosyalist devletini kuran, Bolşevik Partisi saflarında örgütlenmiş Rusya işçi sınıfı, bir kaç on yıl önce ortaya çıkmış gözü pek, Narodnik kadın ve erkek eylemcilerin devrimci ruhunu, moral değerlerini, ideallerine duydukları bağlılığı, kendi geçmişinin olumlu değerleri olarak devraldı yetkinleştirerek korudu. Vera Figner ve kadın arkadaşlarının onurlu yaşamlarından çıkarılan dersler ise sosyalizm için dövüşen genç kadınlar için bir yaşam rehberi oldu.


İlgili haberler
Ekim Devrimi’nin kadın portreleri

Emeği, özverisi, çalışkanlığı ve militanlığı hayranlık uyandıracak devrimin kadın karakterlerinden K...

GÜNÜN KADINI: Cecilia Payne-Gaposchkin

Yasağa rağmen yıldızlara dair 3 milyondan fazla gözlemde bulundu, güneşin maddesel içeriğini keşfett...

GÜNÜN PORTRESİ: Sofya Kovalevskaya

Cinsiyetinin ve politik kimliğinin getirdiği bitmek bilmez engellere rağmen Avrupa’da bir üniversite...