Bildirideki ‘dayanışma’ kelimesi, Nurcan’ın buluşma vesilesi
Şiddet dolu evlilik, zorlu boşanma süreci, üç çocukla hayata tutunma çabası. Geçinemeyince lisedeki oğlu okulu bırakıp çalışmaya başlayan Nurcan’ın tüm bu zor içinde tek dayanağı ise kadın dayanışması
“Bir yanda derinleşen yoksulluk diğer yanda artan kadına şiddet vakaları…” Son yıllarda ne zaman birkaç kadın bir araya gelsek veya kadına dair bir şeyler konuşmaya başlasak elde değil, böyle başlıyor cümlelerimiz. 25 Kasım vesilesiyle kasım ayı boyunca temas ettiğimiz her kadın kendi yoksulluk, şiddet, eşitsizlik deneyimlerini aktarıyor. Hepsi çok benzer, çok ağır, ama hepsi mücadele ve dayanışmaya bağlanıyor. Kadın mücadelesi umut olmaya devam ediyor.

“Pazarda dolaşırken elime bir kâğıt tutuşturdular.‘Bir yanda dolmayan pazar çantası, diğer yanda artan şiddet’ diyordu veren kadın. Merak ettim eve gelince okudum kâğıdı. Mücadele diyordu, dayanışma diyordu, yalnız değiliz, çaresiz değiliz diyordu. E dedim doğru! Sonra size ulaştım”, bu cümlelerle başlıyoruz Nurcan’la sohbete.Eskişehir Ekmek ve Gül Grubu olarak Kırmızıtoprak pazarında kadınları 25 Kasım eylemine çağırmak için dağıttığımız bildiriler vesile oldu tanışmamıza.

Üç çocuğuyla bir başına hayata tutunmaya çalıştığını anlatıyor Nurcan. Hem kendine hem çocuklarına yönelik şiddet dayanılmaz boyutlara ulaşınca boşanmak istediği ama boşanmak isteyince de şiddetin misliyle arttığı, şiddetten kurtulmak için defalarca şehir değiştirmek zorunda kaldığı zorlu boşanma sürecini anlatıyor önce. Sürekli şikâyet etmiş, koruma talep etmiş. Ama şiddetten korunması için devlet mekanizmaları hiçbir çözüm üretmemiş. Türlü tehditlere, hakaretlere rağmen bir şekilde başarmış boşanmayı. “Çocuklarımdan başka hiçbir istemiyorum” dediği için nafaka alamamış ama boşanmış ya o Nurcan’a yetmiş.

16 YAŞINDAKİ OĞLU HEM ÖĞRENCİ HEM İŞÇİ

Sonra Eskişehir’de sıfırdan bir hayat kurma mücadelesi başlıyor. “İlk ev tuttuğum mahallede muhtarım çok iyiydi. Kadındı. Çok yardım etti bana, çok destek oldu. Ama apartmanda komşularla sorun yaşadım. Aidat falan veremiyorum tabii, kiramı ödeyemiyorum ki nasıl aidat vereyim. Sıkıntı yaşadım çıkmak zorunda kaldım” diyerek anlatıyor Eskişehir’deki ilk zamanlarını. Şimdi yaşadığı mahalleye taşınmış sonra, muhtarın çok desteğini görememiş bu sefer. Erkek muhtar olduğu için onu anlamadığına bağlıyor bu durumu. 3 yıl boyunca bir temizlik şirketine bağlı olarak evlere, iş yerlerine temizliğe gitmiş. “O zamanlar iyiydi, çalışıyordum, çocuklarıma bakıyordum. Sonra küçük oğlan okula başlayınca bırakmak zorunda kaldım” diyor. İşi hemen bırakmak istememiş; “Çocuklar kendileri okula gidebilir, çalışmak zorundayım diye düşündüm. Öyle olmadı ama. Ortanca oğlum da altınca sınıfta. Özel eğitim öğrencisi bir de… Uyuyakalmışlar, okula gitmemişler, gittiklerinde okul malzemelerini almamışlar falan… Bir gün küçük oğlanın öğretmeni aradı. ‘Böyle devam ederse seni şikâyet ederiz, çocuklarını elinden alırlar, yurda verirler’ dedi. Nefesim kesildi. Çaresiz, bıraktım işi.” İşi bırakınca 16 yaşındaki büyük oğlu da okulu bırakmış. Çalışıp annesine ve kardeşlerine bakmak istemiş. Zaten pandemi sürecinde yüz yüze eğitimin yerine online eğitime geçince çocuklar hiçbir şekilde eğitime ulaşamamış. “Evde bilgisayar yok, internet yok. Çocuklar nasıl girsin online derse? Bir sürü yere başvurdum, hiçbirinden sonuç çıkmadı. Büyük oğlan, defter, kitap, okul, öğretmen görmeden lise ikiye geçti. Sonra da bize bakmak için bıraktı okulu zaten” diyerek pandemi sürecinde yaşanan eğitim hakkına ulaşamama durumunu anlatıyor Nurcan.

‘NEREDE YA BU DEVLET?’

16 yaşındaki “büyük” oğlu bir elektrik ustasının yanında, inşaatlarda, sigortasız başlamış çalışmaya. O yaşta bir çocuk için çalışma süreci de hiç kolay olmuyor kuşkusuz. Ustasının tacizine uğruyor. Nurcan için zorlu bir süreç daha başlıyor. Şikâyetler, davalar, adaletsizlik… “Benim oğluma o şeyi yaşatan adam 2 ay yattı çıktı. Ben artık devlet diye bir şey var mı gerçekten bilmiyorum. Nerede ya bu devlet? Ne beni ve çocuklarımı koruyor, ne çocuklarıma bir gelecek veriyor. ‘Oğlun küçük, çalışması yasak’ diyorlar, ‘Elinden alır, yurda veririz’ diye tehdit ediyorlar. ‘Devlet sana yardım ediyor’ diyorlar. Yardım dedikleri 2 ayda bir 250 lira. Küçük ve ortanca oğlanlar için de 45’er lira. Bunu kiraya mı vereyim, çocukların boğazından bir sıcak lokma mı geçireyim?” diyor Nurcan adeta isyan ederek. Taciz olayından sonra tacizcinin eşi, kardeşi, yakınları arayıp durmuşlar Nurcan’ı. Davadan vazgeçmesini istemişler, para teklif etmişler. “Durumumuz yok, zordayız ya düşkün görüyorlar bizi. Garibanız diye namusumuzu da parayla satarız sanıyorlar. Öyle yağma yok ama bırakır mıyım bu işin peşini” diyor.

Tüm bu yaşadıkları daha güçlü, daha özgüvenli olmasını sağlamış Nurcan’ın. “Artık kendime güveniyorum. Ben her şeyin altından kalkarım. Bu kadar şeyle baş ettim ya. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Mücadeleyse mücadele…” Son sözleri azim ve cesaretle dolu Nurcan’ın… Kadın dayanışması güç olacak hepimize, yan yana gelmeye ihtiyacımız var, ikimiz de biliyoruz…

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
‘Evde eşimden sokakta herhangi birinden korkar old...

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği 25 Kasım vesilesiyle serbest kürsü etkinliği yaptı, şiddeti k...

Mahalledeki eylemde fısıltım sese dönüştü, ben dön...

Emine Bulut’un katledilişini protesto etmek için bir araya geldiğimiz mahalle eylemi dernek ile tanı...

‘Bir sonrakinde herkes bir arkadaşını getirsin’ di...

Korkuya, baskıya, yok sayılmaya karşı ancak yan yana gelirsek ‘iyi oluyoruz’. Bir kez daha hissettik...