Birbirimizin direncinden çiçeklendiğimiz günler için…
Baharın fısıldayıcısı cemre zamanı şimdi. Alı al, moru mor yapacak baharın… Zor geçirilmiş koca bir yılın ardından güzel günlere varacağımızın umudunu getiren cemrelerle kapısı açılan baharın…

Mevsimlerin de düzeni şaştı düzen baştan bozuk olunca… İklim değişikliği mi deriz adına, dünyayı kasıp kavuran pandemiyi yaratan kapitalist politikaların sonucu mu… Ağaçlar, çiçekler bile şaşırdı zamanlamayı. Pencere önü güzelleri zamansız açtı çiçeklerini, kimi zamanından önce, kimi zamanından sonra… Ağaçlarda tomurcuklar patladı. Kuruyan dalların, kendini salan yaprakların, bozuk kahve toprağın haline bakıp da bunların coşmuş deli çiçeklerle bezenip dalına renk, yaprağına can geleceğini düşünemiyor insan bazen. Ama çiçek açmanın zamanı geliyor muhakkak. Hep gelir. Nerede bir can varsa, er veya geç doğanın ritmini yakalamak için ayaklanacağını, kendi yöntemince hükmünü süreceğini, yeri göğü şenlendireceğini hatırlatır bize doğa. Şaşırtır. Çıkmamış canda umut vardır, umudunuzu asla kesmeyin, der, bağıra çağıra.

Baharın fısıldayıcısı cemre zamanı şimdi. Alı al, moru mor yapacak baharın… Kuru dalı çiçeklendirecek, boz toprağı renklendirecek baharın… Zor geçirilmiş koca bir yılın ardından güzel günlere varacağımızın umudunu getiren cemrelerle kapısı açılan baharın…

Bu bahar başka umutlar da taşıyor bize bugünlerde. Belediye işçilerinin hakları için verdiği kararlı mücadelenin kimin kimin yanında durduğunu apaçık göstermesi gibi. Memleketin dört bir yanında bütün baskılara rağmen irili ufaklı direnişlerle, grev ve eylemlerle uyanma saatinin alarmının sesini arttıran işçilerin kararlılığı gibi. Bugün ülkenin ve dünyanın dört bir yanında şiddete, eşitsizliğe, işsizliğe, yoksulluğa, hak gasplarına karşı insanca bir yaşam talebiyle sokaklara çıkmaya hazırlanan kadınların heyecanı gibi… Mart, kadınların mücadelesinin güneşinin bir bahar gibi içimizi ısıttığı ay…

Bu ay dergimizde 8 Mart’a giderken farklı işkollarından yüzlerce kadınla yaptığımız buluşmalardan çıkardığımız sonuçlar, izlenim ve değerlendirmelerle karşılıyoruz sizi.

Dergimizde ayrıca pandemi sürecinde yaşamları pahasına tüm emeğini ortaya koyan asistan hekimler, yaşlı bakım merkezi çalışanları, hemşireler ayrımcılığın ve çalışma koşullarının yarattığı tükenmişliği dile getiriyor.

Pandemi koşullarından en fazla etkilenenler arasında olan kız çocuklarının sırtına yüklenen yüklerin örneklerini gösteriyor bir diğer yazımız.

Ankara Sincan’dan gelen yazımızı okurken, yoksul kadınların birbirini ayakta tutmak için nasıl büyük bir dayanışma ağı ördüklerini görünce, yüzünüze umut dolu bir gülümseme yayılacağına inanıyoruz.

Cevriye Aydın, hükümetin ortağı MHP ile birlikte ortaya attığı yeni anayasa tartışmalarına “Yeni anayasa kimin ihtiyacı?” sorusuna yanıtlar verip, hep birlikte yanıtlamamız gereken esas soruyu da koyuyor önümüze; “Halkın anayasası nasıl olmalı?”

Seçil Sinanoğlu, Kadıköy Belediyesi işçilerinin grevinden çıkan sonuçları, yaşanan deneyimlerle birlikte aktarıyor. Yine insanca yaşanacak bir ücret için grevde olan, grevi kırma hamlelerine kararlılıkla göğüs geren Maltepe Belediyesi işçilerinden birinin eşi olan Fidan da bu grevlerin işçi ailelerinin hepsinin grevi olduğunu hatırlatıyor hepimize.

Olcay Geridönmez, 8 Mart’ı 8 Mart yapan tarihi, emekçi kadınların mücadelesinin tüm dünya kadınlarına mirasını, bu köklü geçmişin arkasındaki sınıf mücadelesinin dinamiklerini aktarıyor.

Son dönemin en direngen kesimini oluşturan üniversiteli genç kadınlar, 7 üniversiteden 8 kadın topluluğunun gerçekleştirdiği forumdan notlar aktarıyorlar bize.

Sınırların ötesine uzanıp kadınların en temel hakkı olan sağlık hakkına ilişkin bir kazanımın arka planını, ve ataerkiye ateşler salan Meksikalı kadınların son eylemini okuyoruz.

Elif Turgut, son günlerde kadın hareketi içinde oldukça gündem olan “özsavunma” tartışmasına ilişkin bir giriş yapıyor. Yazı, bu konudaki perspektifimizi anlatmayı sürdüreceğimiz yazıların ilki, devamı gelecek.

Sağlık sayfamız başımızın derdi PMS’yi, hani şu her regl öncesinde üstümüze üstümüze gelen şeylerin üstüne bağıra çağıra gitme istediğimizin, adı epey geç konulmuş halini konuşuyoruz.

Adı epey geç konulmak deyince; Filiz Gür, adını oldukça geç öğrendiğimiz, dünyada bilinen ve bulunan ilk mısraların sahibi Enhedunna ile tanıştırıyor bizleri.

Salgını fırsat bilenlerin her fırsatta işçileri işten atmakla tehdit ettiğini anlatan işçi mektupları, Kod 29’un patronların elinde adeta bir silaha dönüşmesini anlatıyor.

Elena Ferrante’nin Napoli Romanları serisinde anlatılan kadın dostluğunun türlü hallerini Gülşah İmrek’in özlediğimiz kaleminden okuyoruz.

Birbirimizin direncinden çiçeklendiğimiz günler için, iş, ekmek, özgürlük, eşitlik ve adalet için 8 Mart’ta her yerde buluşalım!

8 Mart kutlu olsun…

Çizim: Beril Berber

İlgili haberler
8 Mart: Hesabımızı yaptık, hesabını soracağız!

Bu 8 Mart’ta ortak taleplerimizle bulunduğumuz her yerde haklarımız ve hayatımız için buluşuyoruz.

8 Mart: Her ‘tarih’in bir tarihi vardır!

8 Mart’ı 8 Mart yapan tarihi, emekçi kadınların mücadelesinin tüm dünya kadınlarına mirasını, bu kök...

Napoli Romanları’nda kadınlar arası dostluğa dair

Elena Ferrante’nin Napoli Romanları serisinde anlatılan kadın dostluğunun türlü hallerini Gülşah İmr...