Bu neyin müjdesi?
Son dönemde sıkça dergilerde, yayınlarda da yer verilen, geleneksel çalışma yöntemlerinin karşısında bir model olarak tasvir edilen güvenceli esneklik kavramı ne ifade ediyor?

İktidarın çalışma yaşamına dair çıkardığı bütün düzenleme ve açıklanan programlarına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2024-2028 strateji planına şöyle bir göz attığımızda “güvenceli esneklik” kavramına çokça yer verildiğini görüyoruz. Peki son dönemde sıkça dergilerde, yayınlarda da yer verilen, geleneksel çalışma yöntemlerinin karşısında bir model olarak tasvir edilen güvenceli esneklik kavramı ne ifade ediyor?

12. Kalkınma Planı ile birlikte “istihdamı arttıracağız, nitelikli iş gücü ve verimli çalışmayı hedefliyoruz. Ücrette eşitlik ve istikrarlı büyümeyi gerçekleştireceğiz” ifadelerinin çözümünü “güvenceli esneklikte” bulan iktidar çalışma yaşamında daha fazla sömürüye işaret ediyor. Bir de utanmadan bunu bir müjde gibi sunuyorlar. İşçilerin güvencesi olan kazanılmış bütün hakları karşısında esnek çalışma, bütün bu hakların birer birer ortadan kaldırılmasını gözetiyor.

DÜNDEN BUGÜNE

90’lı yıllardan bu yana uluslararası alanda istihdamın esnekleşmesine dönük çeşitli tezler sunuldu ve sunulan tezlerde işsizlik sorununun önüne geçmenin kaçılmaz olarak güvenceli esneklik ile gerçekleşebileceğini savundular. Ve esnek çalışmayı hayata geçiren ise AKP iktidarı oldu. Patronların talebiyle yaptıkları düzenlemeler ile sözleşmeli, taşeron işçi uygulamalarını devreye soktular ve esnekliği derinleştirdiler. Kurulan özel istihdam bürolarından Orta Vadeli Programa, 12. Kalkınma Planına kadar yaptığı bütün düzenlemeleri hayata geçirmeyi tam anlamıyla başaramasa da önemli adımlar attığını da söylemek gerekir.

Yürütülen esneklik politikasına dair savununun en temel dayanağı ise işsizlik sorununun azalacağına ilişkin bir neden-sonuç ilişkisinin kurulmasıdır. AKP iktidarı boyunca yapılan düzenlemelere şöyle bir baksak yıllardan bu yana yürütülen ekonomi politikalar ve yapılan düzenlemeler sonucu işsizlik tam tersi olarak her geçen yıl artmış, güvencesiz çalışma ise daha fazla sektörde yaygınlaşarak süregelmiştir.

Sermayenin temel mantığı; “Patron işçiyi daha fazla nasıl sömürülebilir?” sorusuna cevap aramaktır. Esnekliğin işçiler açısından karşılığı ise daha fazla güvencesiz çalışma ve yaşam koşullarının oluşmasıdır.

GERÇEKTEN NE DEMEK BU ESNEK ÇALIŞMA?

Esnek çalışmada bahsedilen şey; patron işçiyi daha çok çalıştıracak, daha az ücret ödeyecek. Çok iş, az ücret, daha fazla sömürü. Fabrikalarda işçi başına düşen makine sayısının artması, artan günlük-saatlik sayı baskıları...

İşçinin alacağı ücret ya da primi esnek çalışma saati üzerinden belirlenecek. Emekli olmanın şu haliyle bile hayal olduğu ülkemizde esnek denen çalışma tarzı ile sigorta priminin yatırılması daha da azalacak ve emeklilik hayal olmaktan bile çıkacak. Özellikle zaten emeklilik primini doldurmakta en çok zorlanan kadınlar için bu, yaşlılıklarında da çalışmak zorunda kalmak ya da eşine, ailesine bağımlı hale gelmesi anlamına gelecek.

Bu esnek çalışma saatleri ile birlikte işçilerin kazanılmış hakkı olan kıdem tazminatı için tartışılan ise fona devredilmesi ve işçilere on bin parçaya bölünerek emekliliğinde geri verilmesi ya da belki verilmemesi... Bu fonlarla işçilerin parasının ceplerinden nasıl alınıp patronlara teşvik olarak akıtıldığını işsizlik fonundan biliyoruz.

KADINLARA BİÇİLEN ROL

Strateji planında özellikle kadınlara biçilen rol ise “kadınlar çalışma yaşamına girmesine girsin de; çocuk, hasta bakımı, ev işleri ve üzerine toplumsal olarak biçilen hiçbir görevini aksatmasın”dan öte bir yerde durmuyor. Buna da “aile ve iş yaşamının uyumu” diyorlar.

Esnek çalışmanın kadınlar açısından en can alıcı noktalarından biri ise ne zaman ve nerede çalışacağının belli olmaması olsa gerek. Fabrikada çalışan kadın işçiler, çocuklarının bakımından eğitimine bütün yük kendilerinin üzerine bırakıldığı için tam zamanlı, düzenli işlerde çalışmakta zorlanıyor.

Fabrikalarda kreşlerin olmaması veya kısıtlı olması bugün işçi kadınların hem insanca çalışma hem de insanca yaşama koşullarını set vurmaktadır. Vardiyalı çalışan işçiler açısından ise bu daha da çıkmaz halde bırakıyor. Kadın işçiler bunun karşısında, düzenli işlerden çıkıp günlük-yevmiyeli-parça başı işlere yöneliyor. Bu da kadın işçilerin emekli olma ihtimalini, güvenceli çalışma koşullarını ortadan kaldırıyor.

Sendikalı ya da kalifiye işlerde çalışan işçilerin, bu koşullardan güvencesiz işlere geçişinde ise daha düşük ücrete çalışması ise kaçınılmaz oluyor.

Bununla birlikte kadınların hem çalışma yaşamındaki zorlukları hem de yükümlü bırakıldığı ev-çocuk bakımı karşısında şiddet sarmalı büyüyerek devam ediyor. Eşinden şiddet gördüğü için boşanmak isteyen kadın işçi, kendisinin de çocuğunun da yaşamını kurma yolundaki en temel ekonomik adımlarında bin bir zorluk ile uğraşıyor. İktidarın kadınların özellikle de kadın işçilerin çalışma ve yaşam koşulları karşısındaki tutumu da işte güvencesiz olan “güvenceli esneklik”. Bu zorlaşan koşullarda fazlası ise kadın işçilerin çalışma ve yaşam mücadelesinde.

ÇALIŞMA YAŞAM KOŞULLARIMIZIN İYİLEŞTİRİLMESİ İÇİN 1 MAYIS’A

Bunun karşısında sözümüz; çalışma sürelerinin işçilerin ücret ve sosyal haklarında herhangi bir kayba gidilmeyecek şekilde azaltılması olmalıdır. İnsanca çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ise daha fazla birlik ve örgütlü mücadele ile mümkün olabilir. Güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına karşı; haydi kadınlar insanca çalışmak ve insanca yaşamak için 1 Mayıs’ta birliğimiz, dayanışmamız ve örgütlü mücadelemiz ile sahnenin sahipleri olarak kolları sıvayalım!


Bize ‘müjdelenen’ kendimizi kaybetmemiz
Hayat çok zor. Evin borcu var. Pazara markete gidemez hale geldik. Mecburen çocukları evde babaları ile bırakıp gece işe gidiyorum. 700 lira yevmiye alıyorum, markete gidiyorum günlük ihtiyaçları ancak alıyorum.
Geçim zorluğundan gece işlerine gitmek zorunda kaldım. Çocukların biri 3, biri 5 buçuk yaşında. Eşim mesaiye kaldığında ben de işe gidemiyorum. Geçen hafta yedi gün gittim işe. Canım çıkmıştı. Sigortası yok. Çalışma saatlerimiz uzun. Uzun süre ayakta kalıyorsun, uykusuz kalıyorsun. İşe gitmediğinde evdeki birikmiş işleri yapıyorsun.
Bir taraftan ev kadınısın, bir taraftan annesin, bir taraftan iş kadını, bir taraftan eşsin. Ama kendim olarak bir hayatım yok. Kadın olarak hiç yokum. Kendimizden çoktan geçmişiz. Tamamen çocuklarım sağlıklı beslensin diye, gözü bir şeyde kalmasın diye uğraşıyorum. Gece işteyken aklım evde çocuklarda kalıyor.
Sırtımızda evin işleri, sırtımızda çocuğun eğitimi, sağlıklı beslenmesi, geçim derdi… Bize müjdelenen bu.
Leyla
Küçükçekmece- İstanbul

‘İş ağırlaşsa da ücreti değişmiyor’
Merhaba, ben Güzeltepe’de oturan bir taşeron firmasında çalışan 44 yaşında bir işçiyim. Çalışma koşullarım iş öğretilene kadar iyiydi. Ama işin iç yüzü, işi öğrendikten bir süre sonra ortaya çıkıyor. Eleştirenin, sesini yükseltenin düzeni bozuyor gerekçesiyle işine direkt son veriliyor. Asgari ücret, yol ve yemek dışında bayramlarda hiçbir şey verilmez. Resmi tatillerde çalışınca yevmiyenin çift olması gerekiyor. Ama öyle bir şey yok.
Sabah evden çıkıyorsun, otobüs gelir mi, geç kalır mıyım, bugün kimin yanına verilirim... Daha evden çıkmadan stres başlıyor. Geç kalırsan uyarı alıyorsun.
Çalışma alanlarımız çok farklı. Kiminin işi hafif, kiminin orta. Kimi çok ağır şartlarda çalışıyor ama hepsinin aldığı maaş aynı. Bu nedenle işçi konuştuğu an işine son veriliyor, düzeni bozuyor gerekçesiyle. Ben 5 yıldır orada çalışıyorum. İş ağır, giden gelen belli değil. Asgari ücrete kimse çalışmak istemiyor. Ben de bu yaştan sonra beni kimse işe almaz, onlar da tazminat sebebiyle işten çıkarmazlar diye orada çalışmaya devam ediyorum.
Hasta olsan, cenazen olsa izin istemeye çekinerek gidilir. Çünkü izin istemek büyük sorun yapılıyor. Burada sağır, dilsiz olacaksın. Görmeyeceksin, yorum yapmayacaksın. Sadece işini yapacaksın.
İşçiye yapacağı işi gösterip başında beklemeyecek. İşçiyi rahat bırak ki strese girmeden işini yapsın. En önemlisi onun geçim sıkıntısı olmadan iyi maaş alması. Emeğimin karşılığını almayı her işçi gibi ben de istiyorum.
1 Mayıs dünyada kutlanan işçi ve emekçi bayramıdır. 1 Mayıs işçilerin dayanışmasıdır. İşçilerin din, dil, ırk, mezhep, sendika gözetmeksizin mücadeleleriyle kazanılmış bir gündür. Bu amaçla toplanan işçiler çeşitli etkinlikler yaparlar. İşçiler haklarını dile getirir. O gün toplanılan alanlarda bayram coşkusuyla, heyecanla kutlarlar.
İşçi bir kadın
Eyüp- İstanbul