İMES’TEN KADIN İŞÇİLER: ‘Asgari ücret insanca yaşayacağımız düzeyde belirlensin’
Yüzlerce işçinin çalıştığı İMES’te kadın işçilerle asgari ücret beklentilerini ve bu süreçte ne yapılması gerektiğini konuştuk.

Yeni asgari ücret bu ay belirlenecek. Asgari ücret tartışmalarının başladığı bu dönemde biz de yüzlerce işçinin çalıştığı İMES’te kadın işçilerle asgari ücret beklentilerini ve bu süreçte ne yapılması gerektiğini konuştuk.

4 yıldır İMES içinde yaklaşık 80 işçinin çalıştığı bir plastik ambalaj üretimi fabrikasında çalışan kadın işçilerden biri asgari ücret ne kadar olmalı, beklentiniz nedir sorularımıza öfkeyle yanıt veriyor: “Bir şey olacağı yok, bari bizi kullanarak yapmasınlar. Tüm sanayi sitelerinde makine operatörü, CNC operatörleri hariç hepimiz asgari ücrete talimiz. Asgari ücret belirlendikten sonra iki ay geçmeden ücretimiz açlık sınırı altına düşüyor. Bir işçi ailesinin asgari geçim standardı hesaba katılmıyor. Kozmetik sanayine sert plastik kaplar üretiyoruz. 10-12 saat çalışmak zorunda kalıyoruz. Ücretimiz artsın diye mesaiye kalıyoruz. Sendika yok. Çalışma koşullarının ağırlığından ayrılan çok arkadaşımız oluyor. Asgari ücretin 25-30 bin lira olmasını ve vergi dışı tutulmasını istiyoruz. Sancaktepe’de, Ümraniye'de ev kiraları uçmuş. Bizim aldığımız ücretler fazla mesailerle en fazla 16-17 bin lira. Bu her iş yerinde de değil tabii. İMES’te kuralsızlık var, vicdan yok, sömürüde sınır yok. Artık ne hükümetin ne de konfederasyonların yalanlarına inanıyoruz.”

‘BATTANİYE SARARAK OTURUYORUZ’

Aynı işyerinde 3 yıldır çalışan başka bir kadın işçi alıyor sözü, “Çalışma Bakanı, konfederasyon başkanları bir masa etrafında toplanıp günün şartlarında bir işçi ailesi ne yer ne içer, kirası nedir, kaç çocuğu var, aylık eğitim masrafı nedir, kaç lira fatura ödüyor diye hesap yapmazlar. Onlar reis ne emretmişse onu dillendirmekle kalıyor” diyor. İşçi sözlerine şöyle devam ediyor: “İnsanca yaşayacak bir ücret talebi ancak güçlü örgütlülükle, grev ve direnişlerle olur. İMES’te iş güvenliğimiz patronun iki dudağı arasında. Öğle yemeği yiyoruz, yol ücreti, sağlık harcamaları bize ait. Yıllık zamları, sosyal haklarımızın tam ödenmesini veya artışın olmasını biz belirlemiyoruz. Kadın işçiler olarak daha kötü koşullarda çalışıyoruz. Soyunma odalarında, iş elbisesi değiştirirken, otobüs duraklarında hep tedirginiz ve tacizlerin hedefi oluyoruz. Ücretimiz artsın diye cumartesileri bile çalışmak durumunda kalıyoruz. Kiramızı zor ödüyor, çocuklarımız yarı aç yarı tok okula gidiyor. Havalar soğudu battaniye sararak oturuyoruz. Kombi yakamıyoruz. Hep borçluyuz. O yüzden talebimiz asgari ücretin 25-30 bin lira olması.”

‘ŞİRECİ İŞÇİLERİ GİBİ DİRENMEMİZ GEREK’

Motor üreten bir fabrikada 3 yıldır çalışan bir işçi kadın ise üretim, paketleme ve ambalajlama bölümünde çay, yemek molalarının dışında hep yoğun çalıştıklarını belirterek “Adeta yarı açık cezaevi hayatı yaşıyoruz. Eğilip kalkmaktan, ağır paketleri yüklemekten dolayı bel, diz ve boyun ağrıları çekiyoruz. Asgari ücreti ancak fazla mesaiye kalarak, hatta hafta sonları çalışarak ancak artırabiliyoruz. Yemek parası olarak verilen ücreti harcamayıp evden yemek getiriyoruz. Elektrik, su, doğal gaz faturalarını, günde 4 ekmek parasını nasıl çıkaracağımızı kara kara düşünüyoruz. Ne hükümet ne reis ne de sendika başkanları işçinin neyle geçineceğini hesaba katıyor. Reis basın önünde ‘Bu da benden’ deyip şovunu yapıyor. Oy zamanı vaatte bulunmak bedava. Gaziantep’teki Şireci işçileri gibi direnmez, İMES çapında iş bırakmazsak bizi ciddiye almazlar.”

‘KOMİSYONDA İŞÇİLERİN TEMSİLİ İŞÇİLER OLMALI’

“İşçinin işçiden başka dostu yoktur” diyen bir yemek fabrikasında çalışan bir kadın işçi asgari ücret tespit toplantılarında işçileri temsil eden birkaç işçinin olması gerektiğine dikkat çekiyor. “Asgari ücret belirlemesi Türk-İş’ten, Hak-İş’ten oluşan heyetle olmaz. İşçileri savunup tavır koyamıyorlar. Ayrıca işçilerin hayatından kopuklar. İşçi mesailerle en fazla 15-17 bin lira alıyor. Ben çocuğuma beslenme için bir şey koyamıyorum. Her gün iki poğaça ya da bir simit almakta bile zorlanıyorum. Çocuğumun beslenmesine makarna, bulgur pilavı koyuyorum. Kira ve borç ödüyorum, ay sonuna kadar borçlu yaşıyorum. Bizimki hayat değil. Asgari ücret artışı için bizim mücadele etmemiz gerekiyor. Aksi halde 2-3 bin lira artış yapar bizi açlığa mahkum etmeye devam ederler.”

15 BİNİN 13 BİNİ KİRAYA GİDİYOR

10 yıldır Basınçlı Alüminyum Döküm, Metal Enjeksiyon ve Fason Kaplama uygulamaları yapan bir metal fabrikasının emaye tencere bölümünde çalışan bir kadın işçi ise şunları anlatıyor: “Kadın olarak metal sanayi ağır bir iş kolu ama mecburum burada çalışmaya. Metal tozları yutuyoruz, kimyasal gazların arasında çalışıyoruz. İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri uygulanmıyor. Fazla mesailerle ancak 15 bin lira alıyorum. 13 bin lira kira veriyorum. Bin 500 lira fatura parası ödüyorum. Et yüzü göremez olduk. Pazarda gram hesabı yapıyoruz. En ucuz sebze-meyveyi arıyoruz. Asgari ücret geçinebildiğimiz düzeyde açıklanmalıdır. Yoksa gerisi lafı güzaftır.” 

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
2024’te güvencemiz örgütlü mücadele!

Yoksullaşmayı, vergi yükünü artırmaya dönük önümüze konan bu politikaların kadınlar için de özel son...

Ekmek kavgasının yanında yaşam mücadelesi

İnsanlar geçim derdine düşünce kadın cinayetleri daha da görünmez oldu. Kadınlar ekmek kavgasının ya...

‘Fabrika büyüyor biz ücretimizle kirayı ödeyemiyor...

Yorgunluktan, uykusuzluktan, üç vardiya sisteminden çocuklarımızdan, eşlerimizden, sosyal hayatımızd...