İşten fırsat olursa sınava…Her fırsatta iş kovalamaya…
Baskının farklı yönlerini her daim konuştuğumuz bir süreci yaşıyoruz ancak bu sefer, gelecek kaygısı ve daha iyi yaşam koşulları için mücadele etmek sohbetlerimizin ana konusu olmuştu.

Acısı ve öfkesi bol olan bir sene geçirdik. Uğradığımız haksızlıklar, yaşadığımız olumsuz olaylar ve gün geçtikçe biriktirdiğimiz öfke yan yana durmamızı daha önemli kıldı.

İstanbul Aydın Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü olarak 1 Mayıs’a giderken yaptığımız etkinliklerde cinsiyet eşitsizliğinin kökenini farklı yönleriyle tartışma şansımız oldu. Beraber izlediğimiz filmden yaptığımız tartışma oturumlarına kadar pek çok etkinlikle hayatlarımızı daha yakından mercek altına alma şansımız oldu. Baskının farklı yönlerini her daim konuştuğumuz bir süreci yaşıyoruz ancak bu sefer, gelecek kaygısı ve daha iyi yaşam koşulları için mücadele etmek sohbetlerimizin ana konusu olmuştu.

‘ARTIK YETER DEDİĞİMİZ GÜNLER NE ZAMAN GELECEK?’

İrem, iletişim fakültesi öğrencisi bir arkadaşımız. Anlattıkları hayatlarımızın aynası gibiydi. “Küçük bir ilden okumak için İstanbul’a tek başıma geldim. Okul ve masraflar beni çalışmaya mecbur kıldı. Et ürünleri satan büyük bir mağazada çalışıyorum. Haftanın 6 günü sabahtan akşama uzun saatler işte oluyorum. Derslerime yetişmek benim için lüks, çünkü derse yetişmek diye bir şey kalmıyor bu hayat koşulları içinde. Hayatın zorlukları buraya gelme amacını bile baltalıyor. Pandemi olmasaydı nasıl olacaktı? Nasıl okula gidip çalışacaktım? Biz gençlerin okulla bağının en zayıf olduğu dönemdeyiz hem hayat koşullarından dolayı hem eğitimin niteliğinden dolayı. Ramazan ayı boyunca izinsiz çalışmaya mecburum. Uzun iş saatleri sınavlarıma denk gelse de arada sadece sınava girip geleceğim deyip tekrar o kasanın başına dönüyorum. Aldığım para elime gelmeden bitmiş oluyor. Kira, fatura, okul taksidi, yeme içme derken bitiyor. Bu parayla insanlar nasıl aile geçindiriyor diye hep soruyorum kendime, benim en temel ihtiyaçlarıma yetmiyorken. Yorgunluk içinde akşam geç saatlerde eve dönüyorum, tüm bu zor koşullar yetmezmiş gibi dönerken ya başıma bir şey gelirse diye her gün stresle eve atıyorum kendimi. Artık yeter dediğimiz günler ne zaman gelecek bilmiyorum ama bizler bir şey yapmazsak böyle olmaya devam edecek.”

‘EN UFAK BİR NORMALLEŞMEDE İŞ BULMAYA ÇALIŞIYORUM’

İrem hem okuyup hem de çalışan arkadaşlarımızdan biri. Pandemiyle birlikte birçok arkadaşımız okumak için zor koşullarda virüs, hastalık demeden izin belgeleriyle çalışmaya mecbur kaldı. Kendi memleketine ve ailenin yarattığı baskı ortamına dönmemek için uğraş verdi arkadaşlarımız. Ailesiyle aynı ilde olan birçok arkadaşımız ise hayatın gitgide zorlu bir hal almasıyla farklı yerlerde çalışmaya başladı. Bazı arkadaşlarımız yaş sınırından dolayı evde kalmaları gerektiği halde işyerinden aldıkları belgelerle çalışmaya devam etmek zorunda kalmışlardı. Bazılarının da anne babası bu süreçte işten çıkarıldığı için zor zamanlar geçiriyorlardı.

Derya’nın anlattıkları ise yaşadıklarımızın bir diğer yönüydü: “Zor koşul deyince ne kadar zor? Babam ücretsiz izinde ve annem el işçiliği yapıyor yani bildiğiniz boncuk işlemesi falan. Bir de ekleyin 3 kardeş. ‘Bu aile nasıl geçinecek?’ sorusuna mantıklı cevap veren çıkar mı sizce! Aile içi şiddeti de tetikleyen en önemli noktalardan biri bu zaten. Kiraya para yok, evde ders için doğru düzgün ekipman yok, stres çok… Tüm bu baskılar psikolojik olarak da herkeste öfke birikimine neden oluyor.

En ufak bir normalleşmede iş bulmaya çalışıyordum. Kafeler açılınca iş var, kapanınca yine iş yok. İşsizlik o kadar arttı ki herhangi bir hak arayışında patron, nasılsa işsiz ordusu kapıda bekliyor diye seni işten kovabilir. Uğradığımız sözlü ve bazen fiziksel tacizlere susmak zorunda kalıyoruz çünkü ailemiz elimize bakıyor. Sonra sustuğumuz için kendimizden nefret etmeye başlıyoruz. Yani zor koşullar dediğimiz ne, eminim daha kötü durumda olan çok.”
Arkadaşlarımızın anlattıklarının ortak noktaları o kadar çok ki. Bu 1 Mayıs’ta pandemiden dolayı alanlarda olamadık belki ama taleplerimizi daha gür bir sesle dile getireceğimiz günler bizi bekliyor.

İllüstrasyon: Freepik

İlgili haberler
Öfkeye yakışan umutsuzluk değil, örgütlü mücadele

Umutsuzluk ve öfke bir arada ne işe yarar? Öfke yakıp yıkabilir, evet ama ardında umutsuzluğun pusud...

Hayatın aktığı her yerde…

Hayatımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeme mücadelemizin biriken öfkeyle birlikte değiştirici bir güce...

73 yaşındayım, hâlâ çalışıyorum…

‘Bu ekonomik kriz hayatımızdan hiç gitmedi ama hayata bir şekilde tutundum. Hâlâ merdiven temizliğin...