Sendika mı? O da ne?!
Metal fabrikasında çalışan Elif, Güler ve Rabia mesai iptal olunca fırsat bu fırsat deyip çay bahçesinde buluşuyorlar...

Kuru bir maaşla geçinemeyince mesai manyağı olduk. Hadi bir gün dinlenelim desek, bu defa da göze batıyorsun. Ustaların gözdesi, çok mesai yapan işçi oluyor. Fazla mesailerle 12 saati bulan çalışma saatleri aynı metal fabrikasında çalışan Elif ve Güler’i yıldırmış.

Fabrikada yaşanan elektrik kesintisinden dolayı mesaileri iptal olan kadınlar, yanlarına bir de Rabia’yı alıp servis güzergâhı üzerinde bir çay bahçesinde oturuyorlar. Sohbet dönüp dolaşıp fabrikadaki çalışma koşullarına geliyor.

Elif: O kadar mesai yaptım ama aldığım paradan yeniden kesinti yapmışlar

Güler: Mesaiye kalmanın hiçbir anlamı yok

Rabia: Mesaiye kaldığımız da zulüm kalmadığımız da. Hava zaten sıcak, klima da yok. Sıcaktan pişiyoruz. İçimiz soğusun diye bir soğuk suyu bile fazla görüyorlar. Sebilin fişini çekmişler! Böyle bir şey olabilir mi? Bu sıcakta resmen kaynar su içiyoruz. Ustaya sorduğumda, bir de utanmaz, ‘Ne güzel işte, yağların erir’ dedi. Şu geçim derdi olmasa o ustabaşına bir dakika boyun eğmem.

Elif: Ya kızlar size bir şey söyleyeceğim ama bana söyleyen kişiye kimseye demeyeceğime yemin ettim. Ama size söylemem lazım. Bizim A vardiyasındaki Necla abla var ya, o dedi ki ‘Biz bir grup işçi sendikaya üye olduk. Bu kötü koşullardan, parasızlıktan bıktık.’ Bana da çok güvenmiş, o yüzden anlattı.

‘Sonra konuşuruz’ dedim ama ben üye olmaktan çok korkuyorum. Duyulursa işimden olurum. Ama Necla abla, ‘Eğer sendikaya üye olursak maaşlarımız artacak, eğer istemezsek fazla mesaiye kalmayız’ diyor. Ben emin olamadım. Birkaç kişiyle olmaz, çok kişi olsa tamam diyor.

Rabia: He bir sendika kaldı sırtımızdan geçinmeyen! Ben üye olmam, çünkü sendika çok para kesiyormuş işçilerden. Bir de duyulduğunda işten atılıyorsak demek ki yasal bir durum değil?

Güler: Yok canım, sendikalar yasal aslında ama patronlar, işçilerin haklarını vermek zorunda kalmamak için sendikayı istemiyor. Sendika olmayınca patron ne derse o, ne yasaya uyup uymadığı kontrol ediliyor ne işçiye insan gibi davranıp davranmadığı… Baksana bir sürü işçi sendikalı olduğu için işten atılmış, fabrikalarının önünde işe geri alınmak istiyorlar.

Elif: Yok arkadaş, sendikalar patronların adamı gibi çalışıyor. Benim bir tanıdığım büyük bir fabrikada çalışıyor. Sendikası da var, evet çok iyi para da veriyorlar ama bir işçi korona zamanında ‘İşçiler neden çalışıyor, bizim canımız yok mu?’ dediği için işten çıkarıldı ve sendikası hiçbir şey yapmadı. Ben ne yapayım böyle sendikayı?

Güler: İşimiz ağır, asgari ücret yetmiyor, mesai yapa yapa nereye kadar? Eve gidiyoruz, evde de çalışıyoruz, bunun bir çaresi olmalı. Aslında sendikaya üye olsak ne olur ki?

Sendika işçinin sendikası değil mi? İşçiler izin vermezse sendika isterse patronun adamı olsun işçiden yana davranmak zorunda kalır.

Elif: En azından fabrikada birkaç kişiye daha sorsak. Ama çok dikkat etmemiz lazım

Rabia: Vay arkadaş, işçiler o kadar yalnız ki yasal bir yere üye olurken bile gizlemek zorundalar.

Rıza usta duysa anında yukarıya bildirir. Bir de bizim fabrikada birlik yok, kendimizi yakmayalım. Sendikanın ne olduğunu biz bile doğru dürüst bilmiyoruz. Şimdi biz sendikaya kaydolunca nasıl olacak, hem patron duymadan sendika getireceğiz hem de sendika haklarımızı koruyacak diyorsunuz. Benim kafa iyice yandı. Bu kadar gizli bir şey bizi nasıl koruyacak?

Güler: Fabrikada çoğu işçiyi sendikaya üye yaptıktan sonra zaten patron duyuyor.

Hem sendika olsa, ne o Rıza öyle laf edebilir ne de sebilin fişini çekebilirler, çeksin de göreyim! O zaman da işçiler Rıza’nın fişini çeker.

Rabia: İşte o zaman gerçekten içimin yağları erir.

Sağdan soldan edindikleri bilgilerle doğru yolu bulmaya çalışıyorlar.

Rabia: Peki ya o zaman soğuk su da içecek miyiz? Yemin ederim ılık su içmekten midem bulanıyor artık.

Elif: Kız Rabia geçenlerde okudum, İzmir’de bir metal fabrikasında işçiye kuyu suyu, patron ve müdürlere dolaplarda soğutulmuş şişe suyu veriyorlarmış, bir de şişelerin üzerine işçiler içmesin diye isim yazıyorlarmış. Sadece sendikanın adı yetmiş bu durumun değişmesine...

Zorluklar, işsizlik kaygısı, gelecek korkusu bir yandan sendikaya soru işaretleriyle yaklaşmalarına sebep olurken bir yandan da örgütlenme, sendikalı olmanın gerekliliğini de düşündürüyor onlara... Elif de Güler de Rabia da tartışmaya devam ederken Türkiye'nin farklı illerinde gerçekleşen işçi direnişlerinden de öğrenerek sorularına yanıt bulacaklar.