UNO ve DFU’dan kadın işçiler anlatıyor: İş yeri değil adeta hapishane
UNO ve DFU’da çalışan kadın işçiler 12 saat çalışma koşullarına tepkili: Kronometreyle çalışıyoruz, hasta olduğumuzda baygınlık geçirmemize rağmen izin alamıyoruz.

Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde bulunan UNO Unlu mamul fabrikası (UMMAŞ AŞ) ve UNO’ya bağlı Donuk Fırıncılık’ta (DFU) toplam bin 200 işçi çalışıyor. Son dönemde her iki fabrikada da kadın işçi sayısı artmış durumda. UNO ve DFU da ayrım yapılmadan çocukları emzirme yaşında olan kadın işçiler de dahil günde 12 saat çalıştırılıyor. Haftada bir gün dinlenebilen kadın işçiler, ağır çalışma koşullarından dolayı zaman zaman baygınlık ve strese bağlı olarak uyku bozuklukları, iştahsızlık gibi sağlık sorunları yaşıyor. “Bu kadar aralıksız çalışmamı olur” itirazların karşısında ise tehdit içeren ifadelerle kadın işçiler karşı karşıya kalıyor. İşçiler, fabrikada işe girdikten birkaç ay sonra Öz Gıda-İş Sendikasına üye yapılıyor ve sendika aidatı kesiliyor. Zorunlu mesai veya zorla dayatılan mesai ücretlerinin bir kısmı fabrika hakkı, sendika hakkı adı altında gasbediliyor. Ağır çalışma koşullarına, kadın bedeninin aşırı yorgunluktan kaynaklı sağlık sorunlarına dönüşmesine Öz Gıda-İş Sendikasının en ufak bir itirazı yok. Bu mesele sendikanın patron sendikası olarak işçiler tarafından dillendirilmesine dönüşüyor. Erkek kadın fark etmez, hangi işçiye sorarsanız sorun “Öz Gıda-İş eşittir patron sendikası” der. Biz vardiya çıkışında oturdukları mahallelerde kadın işçilerle yüz yüze görüşmeler yaptık.

‘PATRON SENDİKASINA RAĞMEN KOŞULLARIMIZI BİZ DEĞİŞTİRECEĞİZ’

İşten atılma tehdidi nedeniyle isimlerini vermediğimiz kadın işçilerden biri çalışma koşullarını ve üyesi oldukları sendikanın tutumunu şöyle ifade ediyor: “3-4 yıllık işçiyim. Bu işi zor buldum ve benim için bir fabrikada işe girmek artık elzem olmuştu. Servisi var, SGK var, yemek ve ikramiye var diye bana cazip gelmişti. Üç yaşında çocuğum olduğu için ‘Beni sadece gündüz vardiyasına yazsanız olmaz mı’ dedim, bana ‘Kuralları sen koymuyorsun, fabrikanın çalışma düzenine uyacaksın’ dediler. Eşim o dönemde işsizdi. Pandemi adeta bizi mahvetmişti. Kredi ile ayakta kaldık, hâlâ kredi borcu ödüyoruz. İşe girdikten 2 ay sonra beni sendikaya üye yaptılar. İçimden ‘İyi haklara sahip oluruz, sendika bize sahip çıkar’ dedim. Yanılmışım. 8 saatlik iş günü UNO’nun iki fabrikasında da kalkmış durumda. Her gün aralıksız 12 saat hiç durmadan çalışıyoruz. Yemek molası, çay, sigara içme molaları sürekli kısaltılıyor. İtiraz ettiğimizde, ‘Küçük çocuğum var insaf edin’ dedikçe tutanak tutulacağı söyleniyor, birkaç kez aynı durum olursa iş akdimin feshedileceği ile tehdit ediliyorum. Güya sendikamız var. Taleplerimize kulak tıkayıp bakalım deyip bizi başlarından savıyorlar. Hasta olduğumuzda veya regl dönemlerinde baygınlık geçirmemize rağmen izin alamıyoruz en fazla bizi fabrika revirine götürüyorlar. Bu acımasızlık değil mi? Bir sendika ne yapar? İşte bu yüzden UNO ve DFU patron ve idari yöneticileri Öz Gıda-İş’i burada tutuyor. Bunun adı patron sendikası değil de nedir? Biz sendikal demokrasi hakkımızı kullanarak gerçek bir sendikayı iş yerine sokacağız. Bunun mücadelesi içinde her geçen gün birleşiyoruz. Öz Gıda-İş bunu iyi bilsin. Hangi beden aralıksız 12 saat çalışmaya dayanır?”

‘FAZLA MESAİ ÜCRETİMİZ FABRİKA HAKKI DİYE KESİLİYOR’
Görüştüğümüz başka bir kadın işçi ise, UNO ve DFU da sendika, patron ve insan kaynakları müdürü üçgeninde olup bitenleri şöyle özetliyor: “UNO ve DFU da işe girdiğinizde bir kapana takılmış gibi hissedersiniz. İki yaşındaki çocuğumu bırakıp hayat mücadelesi vermek, ev kirası ödemek, yiyecek almak ve fatura ödemek için mecburen işe başladım burada. Dışı modern görünüyor, içi ise kapalı bir cezaevi gibi. Fabrikanın kâr marjı artıyor, milyon dolar kazanıyor ama biz fazla mesai, ikramiyeler dahil olduğunda 16-17 bin lira anca alıyoruz. Fazla mesai ücretimizi fabrika hakkı, sendika hakkı diyerek kesiyorlar. Kadın işçiyiz diye bizi zayıf görüyor, her şeye boyun eğeceğimizi zannediyorlar. Yanılıyorlar. Öz Gıda-İş Sendikası da yanılıyor. 12 saat ağır çalışma düzenine dayanamayıp ayrılan, haksız hukuksuz ‘Senin performansın iyi değil, muhasebeye uğra, ilişkin kesildi’ diyerek işten çıkarılan işçiler varken sendikayı yanımızda görmedik”.
‘FABRİKADA ÇIKAN EKMEĞİ EVE GÖTÜRÜYORUM’

Üç çocuğu olduğunu, iki çocuğu ilkokulda okuduğu için UNO ve DFU’da işe girdiğini söyleyen başka bir kadın işçinin ise yaşadıkları şöyle: “Eğer işe girmeseydim çocuklarımı okula gönderemezdim. İnanın iki çocuğumun çantası, kırtasiye malzemesi, benim aldığım bir aylık ücretimin yarısından fazlasını götürdü. Hâlâ çocukların eksiği var. En ucuz çanta ve kırtasiye malzemesi aldım. Çok zoruma gitti. UNO’nun çıkardığı ekmekten eve götürüyorum. Çoğu zaman yemeklerden yemeyerek çocuklarımın beslenme çantasını hazırlıyorum. 17 yaşındaki oğlum ve eşim inşaatlarda çalışmasa belki de çocuklarımı okutamayacaktım. Bir sevinçle DFU’ya girdim. Ama hapishaneye girmiş gibiyim. 12 saat çalış, eve git, yemek hazırla, sonraki gün için hazırlık yap. İnanın makine olsa çelik motor olsa bozulur. Bitkin oluyoruz ve sosyal hayatımız tamamen yok oluyor. Fabrikamızda anti depresan kullanamayan kadın işçi yok”

‘BİR AYLIK MAAŞ OKUL MASRAFINA YETMEDİ’
İşçi kadınlar yakın zamanda kronometreyle çalıştırıldıklarını öfkeyle anlatıyor. Bir başka kadın işçi devam ediyor: “Emzirdiğim bebeğim var, bir de okuyan bir çocuğum. Emzirilecek çocuğumu bırakıp fabrikada çalışmak zorunda kalmam tamamen geçinemediğimiz içindir. 7 bin 500 lira kira ve faturalarla birlikte 10 bin lira gidiyor. Ne içip, yiyelim? Ortaokula giden çocuğumun kayıt parası, kıyafet ve ders araç ve gereçleri için 15 bin liranın üzerinde harcama yaptım. 1 aylık ücretim yetmedi. Evden yiyecek koyuyorum, fabrikadan yemek ve tatlı götürüyorum onu koyuyorum”.
Ona Ekmek ve Gül’ün başlattığı “Okullarda Bir Öğün Ücretsiz, Sağlıklı Yemek” Kampanyasını soruyorum. “Evet biliyorum fabrika önünde bildiriler dağıtılıyor, Ekmek ve Gül’ün kampanyasını, canı gönülden destekliyorum. Yanlarındayım. Elimden gelenide yapacağım” diye yanıt veriyor.

Görsel: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Taleplerimizi görmeyen sendikaya karşı kadın işçil...

Emzirme hakkımız, emzirme için özel oda ve izin talebimiz, regl iznimiz, ücretsiz kreş, gündüz tek v...

AKP’nin kadınlara vaadi: Gelecek vaadi ve güvences...

Annelik görevi(!), ekonomik politikaların bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Bunların karşılık bu...

Bize neden sürekli doğurun buyuruyorlar?

Hesap belli; bir işçi ailesinin sadece kendi üyelerinin, yani anne babanın yerine geçecek kadar işçi...