
2024 yılından bu yana imalat sanayi ve petrokimyanın farklı bölümlerinde devlet “yoğun istihdam” müjdeleri vermeye devam ediyor. Ancak müjdelerin aslı başka. Türkiye’de işsizlik ve işten atmalar kadınların görece daha az yer aldığı iş kolları açısından da gözlemleniyor.
Türkiye’de metal iş kolu, sanayinin en büyük ve en yoğun emek gerektiren alanlarından biri olarak bilinir. Bu alanda çalışan kadınların sayısı az olmakla birlikte son yıllarda artış gösteriyor. 2023 yılı itibarıyla MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) kapsamındaki fabrikalarda yaklaşık 15 bin kadın işçi çalışıyor, bu da toplam çalışanların yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyor. Ancak burada önemli olan bir çelişkiyi de ortaya sermek lazım: TÜİK’in 2025 ilk çeyrek verilerine göre sanayideki istihdam kaybının tamamı kadınlardan geldi. Son üç ayda 81 bin kadın sanayi istihdamından ayrıldı.
Kadın işçiler ağırlıklı olarak otomotiv yan sanayi, montaj, kalite kontrol ve paketleme gibi bölümlerde işe alınıyor, bazı durumlarda ağır pres makinelerinde de çalışıyor. Bu bir yandan özellikle otomotivde “küçük ellere” ihtiyaç duyulan işlerde kadınlar işe alınıyor. Türkiye’de 2024 yılından bu yana kadınların sanayide, özellikle metal ve genel sanayi sektöründe istihdamının artırılmasına yönelik pek çok devlet teşvikine şahit olduk, hatırlayalım:
Kadın İstihdamı İçin Pozitif Projesi ile patronlara, imalat sanayide çalışan her kadın işçi için aylık 25 bin liraya kadar prim, vergi ve ücret desteği sağlanıyor .
SGK Prim Teşvikleri (İŞKUR & genel istihdam politikaları), 18–29 yaş arası gençler ve tüm yaş grubundaki kadınları istihdam eden patronlara SGK prim desteği uygulanıyor. Patronun maliyeti azalıyor, kadın işçi alımı artıyor.
Sanayi taşınıyor, ya işçiler?
Teşviklerin özellikle bölgeye göre planlandığı da gözden kaçmıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın mayıs ayında verdiği demeçte, “Yatırım kredilerinde 11,5 ila 18,4 puan faiz/kâr payı desteği ile yatırım tutarının yüzde 20’sine ve 240 milyon liraya varan teşvikler sunacağız. 6. bölge illeri en yoğun istihdam teşviklerinden yararlanan yerler olacak. Buralardaki OSB’lerde çalışanların SGK primi patron paylarını 14 yıl, çalışan paylarını on yıl hükümetimiz karşılayacak. 1. Bölgedeki makine ve teçhizatın, 4., 5. ve 6. Bölgeye taşınması ile gerçekleşen yatırımlar için taşındıkları bölgedeki istihdam teşviklerini uygulayacağız. Böylelikle sanayi tesislerinin özellikle Marmara Bölgesinden, Anadolu şehirlerine taşınmasını sağlayacağız” demişti. Burada kadın istihdamına özel olarak bir parantez de açılıyor.
Bir diğer Yatırım Teşvik Sistemi kapsamında yapılan sanayi yatırımlarında, yatırımın SGK patron payı prim desteği, vergi indirimi ve makine-donanım desteği yer alıyor.
Ancak bu müjde silsilesinin içinde gerçeklik başka. 2024 sonrasında Türkiye'de kadınların sanayiye katılımı için çeşitli teşvik programları yürürlüğe girdi. SGK prim desteği, ücret sübvansiyonu, İŞKUR üzerinden sağlanan maaş destekleri gibi mekanizmalarla patronların kadın işçi çalıştırması kolaylaştırıldı. Ancak uygulamada bu desteklerin asıl faydasının kadın işçilere değil, sermayedarlara gittiği ortaya çıkıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının “İş Pozitif” gibi programlarında yüz binlerce kadın iş gücüne kazandırılmış gibi görünse de bu rakamlar genellikle geçici ve teşvik süresine bağlı istihdamları yansıtıyor. Örneğin İŞKUR’un ücretini karşıladığı işbaşı eğitim programları sona erdiğinde birçok kadın işçi işten çıkarılıyor. Teşvik bitince iş bitiyor. Patron kısa vadeli teşviklerden yararlanıyor, işçi maliyetini düşürüyor ancak bu istihdam sürdürülebilir olmuyor.
İŞKUR’un gerçek yüzü: Kıdemli işçi kıyımı
Bunun en gerçek ve temel örneklerinden biri İstanbul’da bulunan Salcomp fabrikası. 1500 kişinin çalıştığı fabrikada çoğunlukla kadın işçiler çalışıyor. Yılda 5 milyon akıllı telefon üretiyor. SGK prim muafiyeti, gümrük vergisi muafiyeti ve gelir vergisi indirimi gibi destekler devlet tarafından bu fabrikaya verildiği biliniyor. 2022 yılında “daralma gerekçesiyle” 110 işçinin işten çıkarıldığı işçilere bildirildi. Oysa fabrika işe alımlar için devlet teşviklerinden yararlanmıştı. Patron bu teşvikleri elde ederken sendikal girişimde bulunan kadın işçiler hedef alınmıştı. Hem daha sonra sendikanın faaliyeti ve tutumu hem işçilerin içerideki örgütlenmesinin düzeyi apayrı tartışmalara muhtaç ancak bugün gelinen noktada Salcomp’un yine devlet teşvikleriyle adeta işçi kıyımına devam ettiğini anlatıyordu kadın işçiler.
Daha birkaç ay önce işten atılan işçi Serpil şunları söylemişti: “Bir tutturmuşlar kadın istihdamı diye. Bu model kadın istihdamı ancak patronlara yarıyor. İŞKUR üzerinden işçi alıp altı ay dolunca, sorgusuz sualsiz işten atıldı bir sürü arkadaşımız. Sözleşmeli olmayan arkadaşlarımızı da attılar topluca kaç kez.”
İşten atma süreçlerinde takım liderlerinin raporlarının önemli olduğunu söyleyen bir kadın işçi ise “İşten atmalar ekonomik durum gerekçe gösterilerek yapılıyordu veya küstahca, ‘Sizin burada çalıştığınız süre uzuyor ve tazminatınız artıyor o yüzden işten çıkarıyoruz’ deniliyordu. Ama işten çıkarma önceliği çalışma süresinin uzunluğu, yaş ve asıl olarak fabrikanın içinde kim haksızlıklara karşı ses çıkarıyorsa ona göre düzenleniyor" diyordu.
İşten çıkarma, üretim alanlarının kaydırılmasına bağlı olarak hak gaspları ve mecburi işten çıkmalar bir yandan önümüzdeki dönem yoğunlaşarak devam edecek. Koç Holding’in Gebze Çayırova’da bulunan Arçelik fabrikasını Manisa’ya taşıma kararı ise bu örneklerden biri. Bu taşınma faaliyeti, fabrikada çalışan 3 bin işçinin kazanılmış haklarını gasbetmek ve onları Manisa’daki fabrikada daha düşük ücretle, daha kötü koşullarda sömürmek üzere bir fırsata dönüşecektir. Keza bu süreçte 700 işçi birden işten atıldı.
Yine mayıs ayında Koç Holding’e ait Beko Eskişehir Buzdolabı ve Kompresör Fabrikasında 150’ye yakın işçi işten çıkartıldı. İşten çıkarılan işçilere “Performans düşüklüğü, devamsızlık, rapor kullanımı, üretimin gerekliliklerini yerine getirememe” bahane edildi.
Adöksan’da işçi kadınlara yıldırma politikası devrede
Daralma bahaneleri, üretimin farklı alanlara taşınması, kaymaklı teşvikler bütün bir süreci ve kadın işçilerin geleceğini birbirine bağlayarak devam ediyor. Daralma bahanesiyle işten atmaların bugünlerin parlayan yıldızlarının biri de Adöksan. İstanbul Tuzla BOSB bölgesinde iki ana tesis, ayrıca toplam dört fabrikası var (İki döküm tesisi, CNC‑kaplama‑montaj tesisleri ve 2024’te açılan yeni büyük döküm tesisi). Adöksan’ın kendi sitesinde yer alan bilgiler yeni tesisle döküm kapasitesi üç kat arttırıldı ve son on yıldaki bileşik yıllık büyüme oranı yüzde 15. İhracat odaklı bir üretim modeliyle büyümeye devam ediyor ve 2023’te yaklaşık 60 milyon Euro ihracat gerçekleştirdi. Adöksan’da yaklaşık bin işçi çalışıyor. Ağırlıklı olarak kadın işçi çalışmasının nedenlerinden biri de otomotiv parçaları üretiliyor olması. Fabrikada yaş sınırı yok. Dolayısıyla farklı yaş gruplarından kadınlar bu fabrikada çalışıyor.
“Arçelik taşındı, siparişler azaldı” bahanesiyle daralmaya gittiğini söyleyen fabrika yönetimi, işçilerin tazminatını vermemek için de türlü oyunlar çeviriyor işçilerin söylediklerine göre. Ücret düşük, mobbing had safhada. Yıllarca tek vardiya çalışan fabrika şimdi iki vardiyaya geçiş yaptı, ağırlıklı kadın işçilerin çalıştığı bu fabrikada -özellikle bakım yükünün kadının sırtında olduğu gerçeği de göz önünde bulundurursak- gece vardiyası tam bir eziyet. İşçi kadınlar eziyet politikalarının onların haklarından vazgeçip tazminatsız işten çıkarılmaları için uygulandığının altını çiziyor.
Fabrikada zorunlu tatil dayatması
Fabrikada çalışan kadın işçi B., “Fabrikamızda bu sıcakta tek bir havalandırma ve klima sistemi yok. Bu sıcakta ter döküyoruz ama her meselede bize kapı gösteriliyor. Burada en çok kadın işçiler çalışıyor. Bir kısmı boşanmış, tek başına çocuk büyütüyor. O yüzden işten atılma tehdidi sopa gibi üzerimizde dönüyor. Fabrika 23- 31 Ağustos tarihleri arasında zorunlu tatile giriyor. Yıllık iznimizi o arada yapmak zorundayız, iznini daha önce kullananın da o bir hafta maaşından kesilecek. Bir haftalık tatil bizim kararımız değil ama bize dayatılıyor. Sözde ‘aileyiz’ ama gerçeklik başka” diyor.
Konveyör’de benzer tablo
Bir diğer parlayan yıldız ise Konveyör. Firma beyaz eşya ve otomotiv yan sanayi ürünleri (evaporatör, kondanser, bağlantı boruları, klima kitleri vb.) üretiyor. Konveyör bugün İstanbul, Eskişehir, Manisa ve Polonya'da toplam 6 fabrika ile üretim yapıyor. Tüm tesislerinde yaklaşık 4 bin çalışan var, bunun yaklaşık 800'ü İstanbul’daki fabrikada çalışıyor. Kadın ve erkek oranı İstanbul fabrikasında neredeyse eşit. Konveyör İSO 500’de, geçen seneye göre dokuz basamak ilerleyip 360. sırada yer almış, 2024’te üretimden satışlarda elde ettiği gelir ise 5 milyar 825 milyon 782 bin lira. Bu ihtişamlı tablonun karşısında kadın işçiler asgari ücretin yakalaşık 3-4 bin lira üstünde alıyor. Konveyör’de Arçelik bahanesini kullanan yerlerden biri. Özelikle işten atmalar gündemde. Konveyör daha önce de yılı dolmadan, tazminat hakkı olmasın diye işçileri işten çıkartmasıyla gündeme geliyordu.
Bahsettiğimiz iki fabrikanın da ortak bir diğer yönü var: Yetkili sendikaları yok.
Birleşik Metal- İş Genel Başkanı Özkan Atar: 'Kadınlar kat be kat daha baskıya maruz kalıyor'
MESS kapsamında kadın işçilere yönelik bazı yasal haklar tanımlanmış olsa da (kreş, süt izni, doğum izni vb.) bunların uygulanması sınırlı. Birçok fabrikada kreş hizmeti ya hiç yok ya da yetersizdir. Ücretler ise genellikle asgari ücretin çok az üzerinde kalıyor.
Ekmek ve Gül’e konuşan Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, özellikle kadınların çeşitli sorunlar nedeniyle sendikalarda daha az örgütlü olduğunu söylüyor. Atar, sendikaya genel üye sayısının 38 bin 799 olduğunu ve kadın üye sayısının ise genel üye sayısının yüzde 12'si yani 4 bin 655 kişi olduğunu ifade ediyor. Sadece bu yıl sendikaya üye olan 213 kadının işine son verildiğini ifade ediyor Atar.
Yasaklar, barajlar, yetki itirazları, baskılar ve işten atmalar sendikalaşmanın önündeki engeller ama Özkan Atar, Mehmet Şimşek programının bir sonucu olarak esnek, güvencesiz ve sendikasız çalışmanın özellikle kadınlara dayatıldığını belirtiyor. Atar, kadınlara yüklenen ev içi angaryanın da kadınların örgütlü olmasında etkili olduğunu ifade ediyor: “Şiddet ve taciz kadınları evde, sokakta, yolda, her yerde bulabiliyor. Maalesef iş yerlerinde de karşımıza çıkabiliyor. Şiddet ve tacize karşı kadınları koruyan yasalar etkin şekilde uygulanmıyor bu ülkede. ILO 190 gibi sözleşmeler onaylanmıyor. Çalışma yaşamının şiddetten, tacizden, mobbingden arındırılması için, ILO 190’ın onaylanması için bizler de mücadele ediyoruz. Çünkü işçi kadınlar iş yerinde mobbing ve şiddetle de sindirilmeye çalışılıyor, tazminatsız işten atma ve yıldırma politikaları daha çok kadınlar üzerinde uygulanıyor. Keza iş yerlerinde genellikle kreş, emzirme odaları olmadığı için de kadınlar çok daha fazla baskıyla karşılaşabiliyor. Dolayısıyla bugün en elzem mesele sendikalaşmak ve kadın işçileri bu sendikal mücadelenin bir parçası haline getirmek için mücadele etmek.”
Petrokimyada daralma kadınları da etkiliyor
Kadınlar açısından yazının başında belirttiğimiz üzere özellikle imalat sanayide güvencesiz, süreli işe alımlar müjde olarak veriliyor.
Petrokimya sektöründe kadın işçi oranı yaklaşık yüzde 12 civarında; sendikalı kadın oranı ise sadece yüzde 4–5 seviyesinde. Kadınlar daha çok tüketici kimyasalları (sabun, deterjan, kozmetik), plastik/kauçuk üretimi ve ilaç endüstrisi (paketleme, kalite kontrol, laboratuvar) da çalışıyor. Kimyasallara maruziyet, solunum ve cilt problemleri, ergonomik zorlanmalar gibi sağlık riskleri kadın işçiler için hâlâ büyük bir tehdit ve örgütlülük oranının düşük olması bu gibi sorunların çözümünü imkansız hale getiriyor.
Ekmek ve Gül’e konuşan Petrol-İş Sendikasında Örgütlenme Uzmanı Utku Özveri, bu alanda kadın işçi istihdamının az olduğunu, sektörde daralma olduğunu ve doların baskılanmasıyla bunun ücretlere de yansıdığını ifade ediyor. Özveri, işçi kadınların da bu süreçten bağımsız olmadığının altını çiziyor.
Hizmet iş kolunda güvencesizlik had safhada
İş kolları açısından hizmet sektörü başlı başına farklı bir dosya başlığı konusu olabilir. Ancak esneklik, güvencesizlik, çat diye işten çıkarma denilince de hizmet iş kolunu es geçmek olmaz. Türkiye’de kadınların yaklaşık yüzde 50–53’ü hizmet sektöründe istihdam ediliyor. 2024’te turizm sektöründe kadınların oranı yaklaşık yüzde 40’a ulaştı. Konaklamada bu oran yüzde 37.2 seviyesinde. Ağır çalışma koşulları ve uzun mesailer, eşitsiz ücretler, sendikasız, güvencesiz çalışma ise işten atmaları çok kolay hale getiriyor.
İstanbul Esenyurt’ta konuştuğumuz Derya’nın sekiz yaşında bir kız çocuğu var. Eşinden şiddet gördüğü için boşanmış. Zorluklarla kızını büyütmeye çalışıyor. Hizmet sektöründe ise iş bulmak, uzun süreli çalışmak ona göre hiç kolay değil, ayrıca iş bulma sürecinde türlü tacizlerle burun buruna geliyor kadınlar: “Son dokuz ay boyunca bir şirkette çalıştım. Günde on saat çalışıp sadece 23 bin lira maaş alıyordum. Artan market fiyatları, okul giderleri derken bu para tek başına bir kadına ve çocuğuna yetmiyor. Yaz dönemi olduğu için şimdilik doğalgaz faturası ve okul servisi gibi giderler yok. Ama okulların açılmasına bir buçuk ay kaldı. Servis ücreti, okul kıyafeti, kırtasiye, beslenme derken masraflar katlanacak. Bu şartlarda çocuğuma yeterince destek olamayacağımı fark ettiğim için çalıştığım işten ayrıldım.
Şimdi yeniden iş arıyorum ama bu süreçte yaşadıklarım hem çok yıpratıcı hem çok öfkelendirici. Yakınımdaki iş ilanlarına başvurduğumda, önce CV istiyorlar, sonra da telefonla evli mi bekar mı olduğumu soruyorlar. “Bekarım” dediğimde görüşmeye çağırıyorlar. Özellikle sahibinden.com üzerinden yayınlanan iş ilanlarına dikkat edin; ben bu platform üzerinden görüştüğüm beş işin ikisinde açıkça tacize uğradım.
Geçimini sağlamak, ayakta kalmak isteyen bir kadının yalnızlığı, bu sistemde istismar ediliyor. Bekar bir kadın olduğumuzda sanki insan olmaktan çıkıyoruz. Bu nasıl bir bakış açısı? İnsanca yaşamak, çalışmak, çocuğuna bakmak isteyen kadınların önü neden hep bu şekilde kesiliyor? Ben yıllardır tek başıma bir kız çocuğuyla bu sisteme karşı mücadele veriyorum ve bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğim. Ama şunu da biliyorum: Bu düzen ancak biz kadınların dayanışmasıyla güçlendikçe değişecek."
İlgili haberler
Kadınlara müjdenin işten çıkarma yüzü-1 | Tekstil...
Dosyamızın ilk yazısında kadınların yoğunlukla istihdam edildiği tekstil ve gıda sektöründe "Şimşek"...
Yazın gölgesi: İşsizlik ve kaygı
'Yaz mevsimiyle birlikte işten çıkarmaların haberi birçok kentte olduğu gibi Bursa’daki fabrikalarda...
İşsizlik kapıda, işçi kadınlar tedirgin
İşsiz kalma korkusu kadınların en çok gündeme getirdiği meselelerden biri. Denizli’de sendikalaşma m...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.