5 MADDEDE MANİFESTO: Kadınlara tek vaat ‘iktidarın yükünü taşımak’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadınlara bir tek vaat bile yok; ama kadınlardan her türlü fedakarlığı isteyen ve iktidarın geçmişinin-geleceğinin tüm yükünü sırtlanmalarını bekleyen bir ‘görev’ tayini var.

Erdoğan’ın “Ahid Manifestosu” üzerine çok yazılıp çizildi; Biz “kadın” başlığı altında söylenenlere bakalım...

1- Manifestoda “Her türlü ayrımcılıkla mücadele ederek önlerini açtığımız, çalışma hayatında görev bekleyen kadınlarımız var” diyerek kadınlar için “Yapılacak her şeyi yaptıklarını” ilan ediyor. Bunu da üstelik “Çalışıyorum diyen kadın annelikten imtina ediyor. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır” diyen kendisi değilmiş gibi söylüyor.
Kadınların yaşadığı herhangi bir soruna dair tek bir ibare yok, kadınlar ne yaşıyorsa onun devam edeceği iddiası var. Çalışan kadınlar kırpılan doğum ve süt izinleri nedeniyle anneliklerini bir vicdan azabı olarak yaşarken, kazandıkları para kreş parasına yetmediği için güvenemedikleri yerlere çocuklarını mecburiyetle bırakırken, ha bire patrondan ustabaşından aşağılamalar duyarken, işyerinde taciz-ayrımcılık kadınları bezdirirken, beklenen ne? Bu koşullara “görev” diyerek katlanmak...

2- “Eğitim-öğretimden istihdama, sağlıktan aileye kadar her alanda kadınları desteklemeye devam edeceğiz” diyor. Bugün Türkiye’de 16 milyondan fazla yoksul kadın var. Çalışan kadınların yüzde 64’ü çalışma koşullarından memnun değil. Her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalışıyor ve çalışan kadınların yarısı emekli olamayacak. 2015 yılından bu yana 1 milyon kadın, çocuk bakımı nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldı. Kız çocukları örgün eğitimden uzaklaştırılıyor. Okul öncesi eğitim tarikatların eline bırakıldı. Devam edecekleri tablo bu. Beklenen ne? Fedakarlık!..

3- “Kadına karşı istismar, şiddet ve taciz; insanlığa karşı işlenmiş büyük suçlardır. Bu ayıbı ülkemizden tamamen silene kadar bütün çabamız ve gayretimizle devam edeceğiz” diyor... Son 15 yılda 6 bin 546 kadın, en yakınları tarafından, bazıları devlet koruması altındayken öldürüldü. Bu cinayetlerin yüzde 50’sinden fazlası, olağanüstü “güvenlik önlemleri”nin alındığı söylenen OHAL sürecinde gerçekleşti. Çocuk istismarı son 10 yılda yüzde 700 arttı; adliyelerde 4 tecavüz davasından biri çocuklarla ilgili. Hele bir de çocuğa yönelik cinsel saldırıların sadece yüzde 5’inin ortaya çıktığını düşünün. Mecliste istismarın önlenmesi için değil, rıza yaşının 12’ye indirilmesi için, evlilikle istismarın aklanması için çabaladıklarını hatırlayın. Beklenen; bu korkunç tablonun yükünü beraber taşımak...

4- “Kadına karşı her türlü cahiliye adetini ayaklarımızın altına aldık ve alacağız. Kadınları bu ülkenin ve milletin, her türlü hakka eşit olarak sahip bireyleri haline getirene kadar bu mücadeleyi devam ettireceğiz” diyor... Sanki her vesileyle “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, fıtrata ters” diyen o değil. Kadının yaşamını evin içinde, erkeğin hizmetinde, çocuk, hasta, yaşlı bakımıyla sınırlı gören, kız çocuklarının okuldan alınmasının ve çocuk yaşta evlendirilmesinin önünü açan iktidarın başı olarak; “Kadınları her türlü hakka eşit olarak sahip bireyler haline getirmekten” dem vurmak boş laf.

5- “Türkiye’ye partimizin kadın kollarını etkinleştirerek büyük bir eşik atlattık”, “Sosyal hayatın bütün alanlarında ve karar mekanizmalarında kadınlarımızın varlığını, katkısını geleceğimiz için hayati gördük ve bu yönde adımlar attık. Bundan sonra da aynı anlayışla hareket edeceğiz” diyor. Evet, bu alanlarda kadınların varlığını gelecekleri için hayati gördükleri açık; tam da bu nedenle “Kendileri için makbul olmayan kadınlar” bu alanlardan ‘zorla’ uzaklaştırıldı. Türkiye’de onlarca kadın vekil, belediye eş başkanı, kadın siyasetçi cezaevinde. OHAL ile 11 kadın derneği kapatıldı. 25 bin kamu emekçisi kadın KHK’lerle işinden edildi. Nasıl ki pembe otobüsler, pembe AVM’lerle iktidar kadınları kendi dizayn ettiği “Sınırları belirli, cinselleştirilmiş, yaşamdan kopuk ve ayrımcı” kamusallığa mahkum ediyor, kadınların sosyal ve siyasal hayattaki tek varlık koşulunu da “AKP kadın kollarını etkinleştirmekle” tarif ediyor.

Erdoğan “Önümüzdeki tarihi dönemeçte yükü kadınlarımızla birlikte omuzlayacağız...” diyor. Kadınlara bir tek vaat bile yok; ama kadınlardan her türlü fedakarlığı isteyen ve iktidarın geçmişinin-geleceğinin tüm yükünü sırtlanmalarını bekleyen bir “görev” tayini var. Üstelik, Erdoğan kendisi için oluşacak her türlü olumsuzluğun faturasını da şimdiden kadınlara kesmek istiyor, “Yükü birlikte omuzlayacağız” diyerek.
Kadınların işsizliği, mahkum edildikleri yaşam ve çalışma koşulları, şiddet ve taciz, çocukların geleceğine ilişkin kaygılar ve korkular kadınların yürüyen geminin kızak köleleri olduğunu gösteriyor. Evde kocadan, işte patrondan, siyasette tek adamdan ha bire “fedakarlık” lafı işitenlere sorun; Bu yükü daha fazla sırtlanacak hal kaldı mı?

İlgili haberler
Ankara sahnesine ben de Erdoğan’la çıktım, 16 yıld...

İktidar, ekonomik sıkıntıların olumsuz sonuçlarından kaçmak adına, baskın seçime gitse de Kocaeli ve...

Seçim- geçim: Çelişkiler daha derin, sohbetler dah...

‘Erkek meselesi’ olarak görülen seçim tartışmalarına kadınların katılımı daha sınırlı. Bunu referand...

Kadın işçiler çocuklarına telefonla bakabiliyor

İşçi kadınların en büyük sorunlarından biri çocuk bakımı. Tuzla’da bir işçi kadın kreşe göndermediği...