Ankara’da bir akşam buluşması: Umudumuz baki, dayanışmamız var...
Ankara’da mesai sonrası bir araya gelen kadınlar şiddeti konuşurken, hayat mücadelelerini, kavgalarını ve umutlarını anlatıyorlar.

Ankara’da havalar soğudu. Pantolonu, montu, üstü başı yakan zamlar eşliğinde zorlu bir kışa hazırlanıyoruz. Doğukent’i bilenler bilir soğuğu bir başka. Ama bir cumartesi akşamı kadınlarla bir araya gelmek, dertleşmek, gülüşmek için bu soğukta yola düştük. İyi ki düşmüşüz.

Önce bir soğuktan buz kesmiş eli ayağı ısıtma faslı, sonra toparlanma, biraz hoş beş, çay, kek derken sohbet koyulaşıyor. “Doğal gaz yanıyor mu sizde?”, “Sabah kapat akşam yak daha çok harcıyor diyorlar.”, “Daha açabileni duymadım.” sözleri ise havada uçuşuyor.

BUGÜNKÜ EKONOMİK KRİZ, EN BÜYÜK ŞİDDET

Devamında evini bize açan, muazzam keklerin ustası arkadaşımız girizgah yapıyor. Mirabel Kardeşleri hatırlatıyor bizlere, sonra kadınların direncinden bahsediyor, şiddetin biçimlerini sıralıyor.

Herkesin ilk cümlesi “Bugünkü ekonomik krizde çektiğimiz stres en büyük şiddet.” Geçim sıkıntısı ile boğuşan ve akşamın bu saatinde işten dönen, yarı uykulu kadınlarla en çok ekonomik şiddetti konuşuyoruz. Dayanışmanın öneminden bahsederken bir arkadaşımız “Ya ben ne olursa olsun bir kadının yanında dururum. Ama mesela patronum bir kadın. Ha bugün şiddete uğrasa, zorda olsa hemen koşarım ama onun bana tavırları beni zorluyor mesela. Nasıl diyorum bu kadınla ben aynı olayım. Bizim hayatımız farklı bir kere” diyor.

EKMEK DERDİMİZ UMURLARINDA DEĞİL

İran’daki kadınların cesaretlerinden, hep dimdik duran kadınlardan bahsediyoruz. Bir kadının mücadelesini bir başkasına anlatmak bile suya atılan bir taşın halkası gibi yayılıyor.

“Biz eve ekmek alırken hesap yapıyoruz, ülke batıyor, muhalefet bile çıkmış başörtüsü diyor. İsteyen takar isteyen takmaz sana ne” diyor bir diğer arkadaşımız. Ama umutsuzluğunu da dile getiriyor. “Çok zor bir araya gelmemiz, bizim sayımız çok onlar az aslında ama işte beceremiyoruz bir türlü” diyor.

Arkadaşımızın asılan yüzüne karşı “Tamam, azız şimdi belki. Bu akşam bu eve altı kişi geldik ama hepimiz bir altı kişiye daha anlatsak, o altı kişi hiç bu masada olmasa da olur onlar da başkalarına anlatsa bak o zaman belki bir yol olur” diyor başka bir kadın arkadaş. “Ya hiçbir şey mi yapamıyorum diyorsun, Ekmek ve Gül al, oku, okut, bizlerin sesini duyuran bu derginin yayımlanmaya devam etmesine destek ol ki sesimiz hep duyulsun” diye ekliyor.

EKMEK VE GÜL İYİ Kİ VAR
Sonra saate bakıyoruz ki epey geç olmuş. Toparlanma faslı başlıyor daha sık buluşmaya hem sosyalleşmeye hem kendimizi geliştirmeye ihtiyacımız olduğunu söyleyerek kapı önü sohbetini sürdürüyoruz. Dışarı çıktığımızda hava yumuşamış biraz, Ankara bir kıyak yapmış sanki bize. Evi en yakın olanı bırakarak yürümeye devam ediyoruz.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nü geride bırakırken; her gün bir yerden belki de en yakınımızdan bir şiddet haberi duyduğumuz, belki kendimiz yaşadığımız, kadın cinayetlerinin sayısının birer rakam olmadığına birilerini ikna etmeye çalıştığımız bir yıl daha geçiyor. Umudumuz baki, dayanışmamız var. Ve Ekmek ve Gül iyi ki var.


İlgili haberler
Ankara'daki üniversitelerden kadın toplulukları bu...

ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu çağrısıyla Ankara'da bulunan üniversitelerin kadın top...

25 KASIM 2022 | Ankara’da kadınlar: Eşit ve adil b...

Ankara’da kadınlar Sakarya Caddesi’nde buluştu. ‘Kadınlar İtaat etmiyoruz, kırıntı değil hayatı isti...

Ankara Batıkent'te 'Şiddete itaat yok, isyan var!'

Ankara'da Batıkentli kadınlar kadına yönelik şiddete karşı ses çıkarmak için buluşacak!