Çok yoğun geçen bir pazar gününün akşamına doğru, bir an önce ev işlerini bitirip dinlenmek isterken, bütün gün hiç susmayan telefonum yine çalıyor. Esengül aramış, “Fatoş, kızlarla sana kahve içmeye geleceğiz” diyor. Offf! “Ben bugün çok yoruldum, başka zaman gelin. Uğraşamam sizinle” diyorum. Misafirperverliğim bugün tartışma konusu olabilir ama konuyu tartışmaya açacak bile halim yok. “Olmaz. Kızlarla sana anlatacaklarımız, güzel haberlerimiz var” diyor. “İyi madem gelin ama çok oturmayın, kahvenizi için gidin” diyorum. Gülüyor, “İki saat sonra sendeyiz” deyip telefonu kapatıyor. Ay, kimse beni takmıyor ya!
***
Geldiler! Çaylar hazır, hop balkona geçiyoruz. “Eee, anlatın bakalım neler oldu?”
Gülten lafa giriyor: “Biz Sevim ile birlikte işe girdik, iki hafta oldu.” Önce şaşırdım sonra hemen kızmaya başladım. “Sakın bana o avizecide işe başladığınızı söylemeyin, çok kızarım” dedim. “Sabah 9 akşam 5, maaş 10 bin lira! Daha önce konuşmuştuk, sakın!” dedim. Güldüler: “Hayır, oraya girmedik be! Lokantaya girdik, ev yemekleri yapacağız. Senin dediğin gibi asgari ücretle işe başladık.” Geldiğimiz duruma bak asgari ücrete bile sevinme aşamasındayız. Neyse...
Çok seviniyorum. Gülten ve Sevim çok yakın arkadaşlar. İkisinin de eşi bir kamu kurumunda çalışıyorken 30 yıl önce eşleri sayesinde tanışıp arkadaş olmuşlar. Tabii kocalar da çok samimi. Arkadaş, neredeyse bir aile gibiler! Gülten’in üç çocuğu var, biri evli diğer ikisi okuyor. Sevim’in çocuğu yok. Eşi çocuk sahibi olmak istemediği için çok istediği halde çocuk yapmamış.
Gülten’in alt komşusu Meral’den ev yemekleri yapan bir lokantada çalışma teklifi gelince kabul etmişler. “Arada tanıdık biri vardı yoksa biz yine de cesaret edemezdik” diyorlar. Kızların ilk iş tecrübeleri olduğu için devam edip edemeyecekleri konusunda emin olamamışlar. Bir hafta boyunca evden işe gizlice gidip gelmişler. “Nasıl yaptınız? Eşleriniz emekli, evdeler. Nasıl anlamadılar?” diyorum. Gülüyorlar. “Aman, sabah uyanıp kahveye gidiyorlar, akşam geliyorlar. Evle ilgilendikleri mi var sanki! Hiç anlamadılar bile” diyorlar, öyle neşeliler ki. Bacılarıma bak ya ne cevval olmuşlar.
İlk haftanın sonunda hem iş yeri hem de kendileri devam edecekleri konusunda anlaşınca bunu evde nasıl açıklayacaklarını konuşup aynı akşam açıklamayı planlamışlar. Gülten alt komşusunu da çağırmış, “Gel birlikte söyleyelim” demiş. Meral ile birlikte açıklamışlar. Gülten açıklamış, hemen “Ben çay koyayım” deyip mutfağa koşmuş. O odadan çıkınca kocası, “Meral, Gülten bu işte çalışmaya devam ederse beni kesin boşar” demiş. Nasıl da bile bile eziyet ediyorlar kadınlara, nasıl olsa gidecek yerleri yok başka çareleri yok diye. Dönüyorum, “Sevim sen anlat bakalım seninki ne yaptı?” Sevim gülmekten anlatamıyor. Çaylar yenileniyor, belli ki burada mevzu daha uzun.
“Bizimkiler çok yakın arkadaşlar, mutlaka birbirlerine anlatırlar diye biz Gülten’le aynı gün açıklamaya karar verdik. O gün de işte o kadar yoruldum ki hiç halim yok. Eve geldim, apartmanın aşağı kapısından zile bastım, kapı açıldı. Eve çıktım baktım kapı kapalı, yine zile bastım. Halbuki anahtarım var, açabilirim ama açmadım. Benimki kapıyı açtı. ‘Bundan sonra kapıyı bana sen açacaksın çünkü ben artık çalışan bir kadınım’ dedim, içeri girdim.”
Kahkahalarımız sokağı inletti. Aslanım benim be!
“Adam şok oldu. ‘Ben bir lokantada işe girdim. Çok yorgunum daha fazla konuşamayacağım’ dedim. Gittim, yattım.”
Ertesi gün Sevim’in abisi aramış, “Kızım ne işine girdin? Ne gereği var? Sana en fazla bir hafta veriyoruz zaten çalışamazsın” diye bir sürü laf etmiş.
“Kimin kime haber uçurduğu da anlaşıldı. Ertesi gün eve gittim. ‘Bana bak, ben artık çalışan bir kadınım. Evi fazla dağıtma, düzenli kullan. Bulaşıkları da makineye koy’ dedim, yattım.”
Her gün biraz biraz ayar veriyor.
“Birkaç gün sonra ‘Ben artık çalışan bir kadınım. Çarşı pazar işlerini sen yapacaksın’ dedim. Ertesi günü abim yine aradı, bana bir şey demiyor abime aratıyor. Abim yine bir sürü laf etti, ‘Ben çalışacağım’ dedim. Bu sefer kız kardeşim aradı, ‘Abla sana ne oluyor böyle? Huyun suyun değişti, bu ne öz güven’ dedi. Ben de ‘Bir şey yok, 30 yıldır onun bana davrandığı gibi davranıyorum. Ben artık çalışan bir kadınım, bana karışmayın’ dedim. Kız kardeşim, ‘Abla sen böyle değildin. Hastalandığında sana bir sürü kan verdiler ondan mı huyun değişti senin’ dedi. ‘Saçmalama’ dedim, ‘On yıl önceydi o, ne alakası var.’”
Ekonomik özgürlüğün sağladığı o öz güven.
Böyle böyle iki haftayı bitirmişler. Önceleri çekingen olsalar da üç kadın birbirlerine destek olarak çalışmaya devam ediyorlar. Çok mutlular, maaşları ile ne yapacaklarını bilemiyorlar. Kimseye vermemeleri, kendi ihtiyaçlarına öncelik vererek harcamaları konusunda anlaşıyoruz. Funda’ya da “Sen de çalış. Çok güzel, kendimizi çok iyi hissediyoruz” falan diyorlar. Maaş günü yaklaşınca daha da heyecanlanıyorlar. Gülten’in eşi, “Ne kadar maaş alacaksınız” diye sormuş. Gülten “Sana ne, sen 30 yıl bana ne maaş aldığını söyledin mi?” demiş. Sevim, “Benimki bana hiç sormuyor. ‘Kaç kuruş verecekler ki” dedi, ben de ‘Zaten benim maaşım seni ilgilendirmez’ dedim” diyor.
Bacılarım ya sizinle gurur duyuyorum.
Kadınlar çalışmaya başlayıp ekonomik özgürlüklerini eline alınca boşanmalar artmadı. Kadın çalışmaya başlayınca para kazanabildiğini ve evdeki erkeğin para kazanmaktan başka vasfının olmadığını görünce, üstüne bir de kötü davranışlarına maruz kalınca boşanmak istiyor. Benimkiler tabii ki kocalarını boşamayacaklar ama yıllardır ezilmenin, yok sayılmanın da rövanşını da alacaklar. Ne demişler, ne ekersen onu biçersin.
Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı
İlgili haberler
Çalışan kadınların karşılaştığı ‘görünmez’ riskler*
Temizlik, hasta-yaşlı bakımı, hizmet sektörü gibi alanlarda çalışan kadınlar meslek hastalıklarını en derin, en sinsi biçimde yaşıyor. Ve bu hastalıklar gizli kalıyor.
Cam atölyesinde çalışan kadın işçiler: ‘Yevmiyemiz ürettiğimiz bir bardak kadar’
Dudullu OSB'de Paşabahçe 'ye fason üretim yapan kadın işçiler yevmiyelerinin ürettikleri bardak kadar olmadığını, geçim derdinin günden güne büyüdüğünü anlatıyor.
Çalışmakla ev içi şiddet arasında nasıl bir ilişki var?
Kadınların ekonomik özerkliğinin olmaması, ev içinde fiziksel ve ekonomik şiddete uğrama risklerini arttırıyor, yani ekonomik özerkliğe sahip olmak şiddet riskini azaltan bir etken.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN

























