‘Bir teselli ver’
Fabrikada çalışan bir stajyer kadının öğrendikleri; ‘Bir patron ne kadar acımasız olabilir? Bir işçiden ne kadar artı değer elde edilir? Asgari ücret neye yeter?’

Saat 05.00’da çalan alarmın sesiyle uyanırsınız. Günde sekiz saat çalışma, sigortalı, güvenceli işçilik, insanca çalışma ve yaşam koşulları için diyerek yola düşersiniz. On bir saat çalışıp, bunu ücretsiz yapıp, okulunuz tarafından yapılan sigorta ile evinize dönerken “bir teselli ver” parçasının dizeleri size eşlik eder. Arabesk müzik kültürü içinde yoğrulunca işte oldu, sizde artık bir işçisiniz! Okuduğunuz bu dizeler yaz tatilinin başından beri zorunlu staj yapmakta olan bazı öğrencilerin yaşadığı olası durumlar. Bizzat kendimde bunu deneyim ediyor, her sabah geç kalma telaşıyla koşturuyor, karga, köpek ve bazı işçilerle aynı yolu tepiyorum.
Staj yaptığım fabrikaya elbette bazı kaygılarla gittim bende. İlk gün kendi saatime göre kurulup gittim tabii. Daha kapıda karşılandım. Hemen üzerime bir önlük, doğru paketleme bölümüne. Akşama kadar paket yap, etiket yapıştır derken nasıl akşam oldu anlayamadım. Beklediğim stajyerlik tam olarak böyle bir şey değildi aslında. Kendime hatırlattım; asgari ücret, uzun çalışma saatleri, güvencesiz işçilik. Ne olacaktı? Bulunduğum bölümde iş yaparken bir yandan da sohbet ediyoruz, çalıştığımız yerde bir abla anlatıyor, “Geçenlerde hastaneye gittim B-12 eksikliği varmış bende, doktor güldü bana, et mamullerinde çalışıyorsun şu işe bak diye, ee alamıyoruz ki eve et yiyelim.” Oldukça normal bir durumdu, işveren belki üzerinizden milyarlarca lira kâr eder, ama size verdiği ücret yine asgari hep asgari! Güldük ettik derken, şef korkusuyla bir de azar yemeyelim diye döndük işimize.

“YAKARIM STAJINIZI”
İŞKUR tarafından çıkarılan bir yasayla fabrikaya bir miktar para ödenecek, işyeri üzerini tamamlayıp bize verecek. Verecek mi? “Para falan yok, iyiliğimizden aldık biz sizi.” dedi müdür. Bunu öğrenince tüm stajyerler öğle yemeğinde konuştuk ettik, yavaş çalışma kararı aldık. Ee bir yanda yılların deneyimli kan emici tayfası bir yanda biz zavallı stajyerler. Yavaş çalıştığımızı, geç giriş yaptığımızı görünce hemen bizi farklı bölümlere verdiler. Sen misin yavaş çalışan. Müdür kızmazsa şef, şef kızmazsa usta.
-Çabuk çalışın çabuk!
-E ama biz stajyeriz!
-Yakarım stajınızı!
Benim bulunduğum bölümde enternasyonal bir hava esiyor. Bir Suriyeli, bir Afganistanlı, bir Romanyalı işçinin bulunduğu imalat bölümünde birbirimizle anlaşmanın imkansızlığında nasıl çalışıyoruz hâla anlamış değilim. Afganistanlı işçi daha yeni, haliyle dil falan da bilmiyor. Şefe kendi halinde itirazları sonucu yediği azarla şunu öğrenmiş: “Sus be!” Ne söylersem “sus be” karşılığını alıyorum. Ne ben ona ne de o bana bir şey anlatabiliyoruz. Neredeyse çalışan her işçinin boyun borcu asgari ücret onları da karşılamış. Yine iyi diyorum, çok daha düşük ücretlerle çalıştırılan mülteci işçileri görünce.

ASGARİ ÜCRET NEYE YETER?
Patron ve varisi olan oğlu fabrikayı ziyaret turuna çıkıyorlar arada. Denetimin ardından stajyerlerden birisi, “Biz de okuyup mühendis olacağız diyoruz. Bir patron çocuğu olamadık ki.” Onlar ve biz sınırını çoktan çizmişler kafalarında. Oysa yeryüzünün en büyük varisi, biz işçiler. “Söyle patron, sen mi büyüksün yoksa biz mi?”
Adalet Yürüyüşü, 15 Temmuz derken fabrikada işçiler arasında ciddi bir politika ortamı da oluşuyor. Bundan biz de nasibimizi aldık tabii. Yürüyüşe gidecek misin diyenler, 15 Temmuz’da nereye gittin diyenler, yol yaptı köprü yaptı Tayyip iyi adam diyenler, Kılıçdaroğlu’nda liderlik vasfı yok diyenler... Hep aynı sonuca bağlandık, ne olacak bu bizim zam işi. Bu mesailer ne olacak? Bir de kendini öteki sayan ve bu şekilde soyutlanan bir kaç Alevi işçi. İşi bilmesek bizi buradan atarlar diyorlar. Ama bilmiyorlar ki onların birbirini ötekileştirmesi patronun işine gelir, oysa kendi talepleri söz konusu olunca tüm etnik ayrımlar ortadan kalkıyor bir araya gelmek mümkün oluyordu.
Staj elbette öğrenmek, birtakım deneyimler elde etmek için yapılır. Öğreniyoruz fakat bize öğretilen tüm gerçeklerden farklı şeyler. Öğrendiğimiz şeyler; ‘bir patron ne kadar acımasız olabilir? Bir işçiden ne kadar artı değer elde edilir? Asgari ücret neye yeter?’
Kapitalizm hem günümüz dünyasında hem de böyle ufak sayılabilecek fabrikalarda kendini gün yüzüne çıkarmış ve tüm kasvetiyle işçilerin üzerinde eserken dönüp baktığımızda bizi kurtaracak olanın kimliğimizden gelen ayrılıklar değil sınıf bilinci olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Kaynak: Genç Hayat

İlgili haberler
Bir metal işçisi kadının elleri

Bir metal işçisi kadının kendi kaleminden işçiliğini, yaptığı üretime yabancılığını, ellerini, beden...

Üniversiteden fabrikaya yaz

Üniversiteli genç bir kadının maddi sıkıntılar sebebiyle bir fabrikada çalışmaya başlamasını, çalışm...

Meris Tekstil işçisi kadınlar haklarını istiyor

Meris Tekstil işçileri, çalışma koşullarının düzeltilmesi için sendikaya üye oldu, patron 8 işçiyi i...