Birbirimizin hikayelerinden güç buluyoruz
'Bizim kendi içimizde değişmemiz, bir şeylere cesaret bulmamız da zaman alıyor. Ama böyle bir ortamda senin hikâyeni dinliyorum, onun hikâyesini duyuyorum… Güç buluyorum'

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününe giderken Bursa’da özel sektör öğretmeni kadınlar bir araya geldik. Sömürünün ve hak ihlallerinin en fazla yaşandığını özel okul ve kurumlarda çalışan öğretmenler, inanılmaz çalışma saatleriyle mobbinglere maruz kalarak çalışıyor.

'İNSAN KİTAP ALDIĞI İÇİN ÜZÜLÜR MÜ'

Sohbetimize Bursa’da bir özel okulda başlayan kadın öğretmenin yakınışlarıyla başladık. Kadın öğretmen, kendisi için en ufak bir şey yaptığında pişmanlık duyduğunu söylüyor: "Benim üniversite çağında oğlum var. Dışarıya çıkıp hiçbir şey yemese bile en az 200 lira para harcıyor. Ay sonuna hiçbir şey kalmıyor insanın elinde. İnsan kitap aldığı için üzülür mü? Uzun zaman sonra ilk defa kitap aldım ve kendime, ya ne yaptım ki diyorum."

Kadınlar, evli olunca eve iki maaş girmesinin, tek maaş girmesinden daha avantajlı olduğunu tartışırken bir kadın arkadaşımız, ‘’Eşim benden daha fazla kazanıyor ama yine de aynı olmuyor. Çok yoruluyorum ve gerçekten daha fazla çalışıyorum ama benim aldığım hiçbir şeye denk gelmiyor’’ diyor.

Kadınlar, erkeklerin her zaman kadın işçilere göre daha fazla ücret aldığından, ev geçindirme sorumluluğunun onlarda olduğu algısından dolayı erkeğin maaşının kadından fazla olması durumundan yakınıyor. Oysa hepimiz eşlerimizden daha fazla çalışıyor, daha fazla iş yükü ile hayatımızı devam ettirmek zorunda bırakılıyoruz. Tam burada, patronların ve işverenlerin iş hayatında yaptıkları cinsiyet ayrımına değiniyoruz kadınlarla.

Çalıştığı kurumda kendisi dışında 2 kadın öğretmenin evli olduğunu belirten bir başka öğretmen, ‘’Eğer kursta ekstra mesai yapılacaksa bunun faturası, sorgusuz sualsiz bana kesiliyor. Çünkü işveren evli olan arkadaşlara izin veriyor, eve erken gitmeleri gerektiğini düşünüyor. Bunun sebebi aslında onların iyiliğini düşünmesi değil, evde bekleyen erkeği düşünmesi. Hemcinsinin eve gittiğinde yemeğinin hazır bir şekilde onu bekliyor olmasını istediği için...’’ diye ekliyor.

Biz kadınları nasıl bir yere konumlandırdıklarını aslında çok iyi biliyoruz, bunları duydukça öfkemiz daha da artıyor. Laf arasında öfkemize bir anlık es verip, kitap alan öğretmen arkadaşımıza hangi kitabı aldığını soruyoruz, "Okuduktan sonra bizimle de paylaş mutlaka" diyerek gülüşüyoruz.

BİR ROBOT MUYUZ?

Sohbet arasında dayanamayıp söyleyiveriyoruz: "Eli kolu yok mu bu adamların? Ben robot muyum?" Gülerek cevap veriyor bir öğretmen arkadaşımız: " 'Hocam beni de evde kedim bekliyor. Ona mama vereceğim' deseydin’’ diyor. Sezen Aksu’nun bir şarkı nakaratında söylediği gibi bir tonda, "Bir kedim bile yok" diyerek gülüşüp sohbetimize devam ediyoruz. Aldığımız ücretin hiçbir şeye yetmediğini konuşurken kitap aldığı için pişmanlık duyan arkadaşımıza, başka bir öğretmen arkadaş ekleme yapıyor ‘’Maaşımı aldığımda kendime kişisel bakım ürünlerimi bile alamıyorum. Her ay ped alırken aynı duyguları paylaşıyorum seninle hocam. Bazen tek bir paket alabiliyorum, acaba yetecek mi bu ay diye söyleniyorum içimden." 

Bir öğretmen arkadaş, kullanırken rahat ettiği ve maliyetinin de daha az olduğu bir regl kilodundan bahsediyor. Gülüşüp "Hocam hemen bize link at" diyoruz hepimiz.

İş yerlerinin bizim hakkımızda verdikleri kararları konuşurken bir öğretmen arkadaşımız "Oluyor bunlar. Bizim kendi içimizde değişmemiz, bir şeylere cesaret bulmamız da zaman alıyor. Ama böyle bir ortamda senin hikâyeni dinliyorum, onun hikâyesini duyuyorum… Güç buluyorum.’’ diyor.

KESE ÖĞRETMENLER İÇİN KÜÇÜLÜYOR

Kurumların yeni dönem kayıt ücretleri en yukarıya çekildi. Bir öğrencinin bir senelik eğitimi neredeyse 300-400 bin lira. "E tabi o kadar parayı alınca bize zam yapmak yerine, velinin gözünü kayıt sırasında boyadığı için bizim çalışma süremizi artırıyor. Çalışma koşullarımızı ağırlaştırıyor. Ne yapacak ki başka?’’ diye kinayeli bir şekilde ifade ediyor durumu bir öğretmen arkadaş. Patronların kendi cebine girecek para için büyüttükleri keseler, ne hikmetse çalışana gelince küçülüyor.

Sohbetin sonuna doğru sendikaya üye olmakta çekinceli olmaktan konuşuyoruz. Kadınların burada daha önden ve aktif bir rol aldığını da es geçmiyoruz tabi. Öğretmen arkadaşlarımızdan biri sohbetimizi o güzel sözleriyle bitiriyor: "Hiçbir şey mücadele edilmeden kazanılmadı, kazanamayız da. İşte bir dönem eşit işe eşit ücret diyen kadınlar, tekstil işçileri çıkmamış olsaydı bugün bu durumda olmayacaktı kadınlar."

Bizim birliğimizden, umudumuzdan başka bir şey yok. Ancak yan yana durup, sırtımızı dönmek yerine birbirimize yaslanmamız bizi güçlü kılar. Geçirdiğimiz güzel zamanı ve sohbetin hepimize ne kadar iyi geldiğini konuşup 8 Mart’da Fomara’da yapılacak olan yürüyüşe gideceğimizi konuşuyoruz. "Beraber gidelim mutlaka" diyoruz. Bu güzel sohbetin verdiği güce güç katıp 8 Mart’ta da yan yana olacağız.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Özel sektör öğretmeni kadınlar: Taban maaş belirle...

Özel sektör öğretmeni kadınlar taleplerini Ekmek ve Gül'e anlattı.

Kadın özel sektör öğretmenleri: Cinsiyet ayrımcılı...

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası çağrısıyla özel sektörde çalışan öğretmenler Ankara'da buluştu. B...

Özel sektörde çalışan 4 kadından 1'i yöneticileri...

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, özel sektörde çalışan her 4 kadından...