Bu ülke kız çocuklarının ‘cehennemi’ olmasın!
Günlerdir kayıp olan Müslüme'nin cansız bedenine ulaşıldı. Çocuklar, bugünde bile canlarından olurken, bu cehennemin ateşini harlayan adımları bir bir hatırlayalım...

20 Kasım Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabul edilmesinin yıl dönümü yani Dünya Çocuk Hakları Günü… Ancak bugünü günlerdir kayıp olan 3 yaşındaki Müslüme’nin cansız bedeninin bulunması ile karşılıyoruz. Memleket çocuklar için adeta cehennem, öyle ki ‘Çocuk Hakları Günü’nde dahi en basitinden yaşam haklarından bile oluyorlar… Cehenneme giden yolun taşları ise türlü hak gaspları, çocukların yoksullaştırılması, eğitimden mahrum kalması, istismara ve zorla evliliğe, adaletsizliğe her geçen gün daha da maruz kalmasıyla dolu bir yol… Hatırlayalım çocuklar için bir ‘cehennem’ olsun diye, bir bir hangi adımlar atıldı bugüne dek…

CEHENNEME GİDEN YOLUN TAŞLARI BÖYLE DÖŞENDİ!

- 2004 yılında yeni TCK hazırlanırken, kaldırılması için kadınların mücadele ettiği maddelerden biri de “tecavüz mağduru ile evlenmesi durumunda failin cezasız kalması”ydı. Bu madde kaldırıldı.

- Göreviyle bağlantılı olarak çocuk istismarını tespit edenlerin en çok sağlık emekçileri; başta psikolojik danışmanlar olmak üzere eğitim emekçileri ve sosyal hizmetler alanında çalışanlar. 2009’da Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından tüm sağlık kurumlarına gönderilen bir genelge ile sağlık çalışanlarının çocuk istismarını bildirim yükümlülüğü “15 yaşın altındaki çocuklara ilişkin istismar söz konusu olduğunda yetkili mercilere bildirin, 15 yaşın üstündeki çocuklar için sadece cebir, tehdit, hile mevcut ise bildirim yapın” denilerek kısıtlandı.

- 2009 Temmuzunda Milli Eğitim Bakanlığı yönetmelik değişikliğiyle lise ve ortaokul öğrencilerinin nişanlanmasını serbest bıraktı.

- 2012 yılında getirilen 4+4+4 sistemiyle örgün eğitimdeki kız çocuklarının sayısında ciddi düşüş yaşandı. İlk dört yıldan sonra kız çocuklarının okuldan alınmasının ve öğrenimlerine “açık öğretim” şeklinde devam etmelerinin önü açıldı. Örgün eğitim fiili olarak zorunlu olmaktan çıkarıldığı için kız çocukları okullardan alınıp din eğitimi adı altında çeşitli kurumlara gönderildi.

- Nisan 2012’de MEB, dini eğitim veren, yurt ve pansiyon açan kurumların denetiminden sorumlu olmaktan çıkarıldı, bu görev Diyanet’e verildi.

- 2013’te dini vakıf ve cemaatlerin açtığı kurs, yurt ve okullarda istismarlar ve sorunlar gündemdeyken, Türk Ceza Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle kanuna aykırı eğitim kurumu açmak ve işletmek tamamen suç olmaktan çıkarıldı.

- 2013’ün Eylül ayında evli öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesiyle lise çağlarında evliliğin önü açıldı.

- 2015’in Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören TCK maddesinin kaldırılmasına karar verdi. Bu hamle, “Çocuk yaşta evliliklerin ve çok eşliliğin önünü açan karar” olarak tarihe geçti.

- Kasım 2015’te Anayasa Mahkemesi yine bir yasa iptaliyle “Çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15’ten 12’ye indirilmesi”nin önünü açtı. Mahkemenin iptal gerekçelerinden biri “fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi ihtimali” idi. Yani “evlilik ihtimali” değerlendirilerek aslında bir cezasızlık öngörülmüştü.

- 2016 yılının Mayıs ayında Mecliste kurulan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu, hazırladığı raporla, çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyordu. Raporda ayrıca cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması önerisi de vardı. Yanı sıra şiddete karşı kadınların korunma hakkının sınırlandırılması, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka ve mal paylaşımı haklarının yok edilmesi, aile danışmanlığının, aile hukukunun dini temele oturtulması da komisyon önerileri arasındaydı.

- Temmuz 2016’da Anayasa Mahkemesi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen TCK’nin 103. maddesindeki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal etti. Bu iptale kadar, TCK’nin çocuk istismarını düzenleyen 103. maddesine göre, “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış”, cinsel istismar sayılıyordu.

- 2017’de yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle çocuk istismarlarını en çok açığa çıkaran meslek grubu olan rehberlik öğretmenlerinin görev tanımı değiştirildi.

- Çocuklara yönelik cinsel istismarın ve şiddetin önlenmesi amacıyla 23 Mayıs 2017’de HDP’nin Meclise sunduğu araştırma önergesi AKP’li vekillerin salonu boşaltması nedeniyle görüşülemedi. 24 Mayıs’ta bir kez daha Meclise sunuldu önerge, bu defa da AKP’li vekiller ret oyu kullandığı için reddedildi.

- Aynı günlerde Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneğinin çocuklara istismardan nasıl korunacaklarını anlatan broşürü yasaklandı, aynı derneğin cezaevindeki çocuk istismarına ilişkin raporunu açıklaması da OHAL gerekçesiyle yasaklandı.

- Müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi veren düzenleme tüm toplumsal tepkilere rağmen Aralık 2017’de Mecliste onaylanarak yürürlüğe girdi. Böylece din adamları aile hukukuna karışabilecek özneler haline getirildi. Toplumsal yaşamın ve aile yaşamının temel kurallarını içeren Medeni Hukuk “dini hassasiyetler” adına delindi. Aynı düzenlemede Nüfus Kanunu’na annenin yaşı önemsenmeyip evlilik dışı doğan çocukların nüfusa kaydedilmesi konusunda getirilen bildirim kolaylıkları da bir başka sorun oldu.

- 2018 yılının Şubat ayında Adana ve Antalya’da 5 yaşın altındaki iki çocuğun istismarının yarattığı büyük tepki üzerine, çocuk istismarında cezaların artırılması yeniden gündeme getirildi. Mart ayında CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun çocuk istismarı ile ilgili özel komisyon kurulması talebini “önerinin nitelikli olmadığı” gerekçesiyle reddeden Meclis Başkanı, konuyla ilgili çıkan haberlere ise erişim engeli getirdi.

- Mecliste çocuk istismarlarının araştırılması ve önlenmesine yönelik araştırma komisyonu kurulması için verilen önergeye tüm muhalefet partileri evet derken, öneri AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Çocuk istismarının önlenmesi talebi kamuoyunda büyüyünce, Erdoğan’ın talimatıyla bakanlıklar nezdinde Çocuk İstismarı Komisyonu kuruldu, Nisan 2018’de komisyonun hazırladığı yasa taslağı, özellikle hadım ve cezaların artırılması öne çıkarılarak reklam edildi. Yayın yasağı da getiren yasa taslağı, 24 Haziran erken seçim nedeniyle rafa kaldırıldı. 2018’in temmuz ayında yine üst üste çocuk istismarları gündem olduğunda tepkiler yeniden büyüyünce, iktidar taslağı raftan indirdi. Yasayla, küçük çocuklara yönelik tecavüz suçunun cezasının artırıldığı öne sürülse de 12 yaş kademelendirmesiyle “cinsel ilişkiye rıza yaşı” 12’ye düşürüldü. Bunun sonucu olarak kız çocuklarının zorla ve erken yaşta evlendirilmelerinin yasal yolu açıldı.

- Ekim 2019’da Adalet Bakanlığı çocuk istismarı ile ilgili verilerin yayımlanmasına son verdiğini açıkladı. Bakanlık 2018 yılına ait verilerinde, ‘insan ticareti, çocuk düşürtme, pornografi, 41 cinsel istismar’ gibi suç gruplarının istatistiklerini yayımlamadı; 2002 ve 2017 yılları arasındaki ayrıntılı verileri de erişime kapattı.

- 2020 yılında, bu zamana kadar atılan bu adımlarla fiilen meşru hale getirilen çocuk yaşta evlilik ve çocuk istismarına af 2. Yargı Paketi’nde yeniden gündeme getirildi. Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığının, çocuk istismarlarının açığa çıkarılmasında önemli dayanaklardan biri olan “Sağlık çalışanlarının bildirim yükümlülüğünü” ortadan kaldırmak için hazırlık yaptığı ortaya çıktı.

- Nisan 2020’de, koronavirüs salgını nedeniyle yapılan infaz düzenlemesi sırasında, çocuk istismarına evlilikle af tasarıya eklenmek istendi, kamuoyunun büyük tepkileri sonucu geri çekildi.

- 27 Mayıs 2021’de Kadına Yönelik Şiddetin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) adına davet edilen Başkan Süleyman Arslan; kadına yönelik şiddetin erkeklerin birbirine karşı şiddetinden farksız olduğunu ve 15 yaşındaki çocukların nikahının “insan hakkı" olduğunu savundu. Nikahsız beraberliklere “sapkın ilişkiler” nitelemesi yapan Arslan, şiddetin azalması için ise helal beslenmeye özen gösterilmesi ve anneliğin özendirilmesi önerisinde bulundu.

- 26 Nisan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine karar verildi. Karar, 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi ve kadına yönelik şiddeti önlemek için devlete önemli yükümlülükler veren sözleşmeden Türkiye böylelikle çekilmiş oldu. Bu karar, özellikle çocukların şiddetten korunması açısından da büyük sorunlara yol açacak.

- İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından, sözleşmeye yönelik saldırılar yürüten tarikat ve cemaat çevreleri, çocuk istismarına karşı önemli bir uluslararası sözleşme olan Lanzarote Sözleşmesi’nden de Türkiye’nin çekilmesi için kampanyalar sürdürmeye devam etti.

- 7 Temmuz 2021’de AKP’nin meclise getirdiği 4. Yargı Paketi’nde yer alan, tecavüz ve çocukların cinsel istismarı suçlarında tutuklama için somut delil aranması kriteri getiren madde TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Bu suçlarda tutuklama şartları arasında zaten “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgular” aranıyordu. Bu bahane ile cinsel suçlarda tutuklama ve mahkûmiyet kararı neredeyse sadece istisnai olarak veriliyordu. Şimdi de somut delil şartının altı kalın bir biçimde çizilerek, bu suçlarda tutuklama neredeyse imkansız hale getiriliyor. Cinsel suçlarda mevcudiyeti çok zor olan görüntü kaydı, ses kaydı gibi delillerin aranması ile bu suçlarda cezasızlığın önü tamamen açılıyor.

- Çocuk istismarında tutuklama için somut delil şartı getiren 4. Yargı Paketi tartışmaları sırasında 2016 ve 2020 yılında gündeme gelen çocuk istismarının evlilikle affedilmesine yönelik TCK 103. Madde değişikliği yeniden gündeme getirildi. AKP’li vekiller, TCK 103’teki çocukların cinsel istismarı suçundan cezaevlerinde bulunanların affı ile ilgili bir maddenin de pakete eklenmesini istedi.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar-csgorselarsivorg

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KIZ ÇOCUKLARI İÇİN DE HAYATİYDİ

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çekme kararı kız çocuklarının hayatı ve geleceği üzerinde büyük etkiler yaratacak.

Örneğin sözleşmenin 26.maddesinde aile içi herhangi bir şiddet olayının çocuk tanıklarının korunması ve kendilerine psiko-sosyal danışmanlık desteği sağlanması söz konusu iken, 32. maddesinde 18 yaş altındaki çocukların zorla evlendirilmeleri durumunda evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesi veya sona erdirilmesine dair tedbirlerin alınması yer alıyordu.

Sözleşme’nin esasında ise, şiddet mağduru kadının çocuğuyla birlikte desteklenmesi varken, hem kadına hem de çocuğa şiddet döngüsünün yeniden tekrarlamaması için gerekli sosyo-ekonomik ve psikolojik desteğin sağlanması şart koşuluyordu. Yani anneleri ve kız çocuklarını şiddet ortamında bir bütün olarak değerlendirip onları birlikte şiddetten korumayı ve kollamayı öngören bir sistem öngörülüyordu.

İstanbul Sözleşmesi’nin içerdiği hükümlerin uygulanması konusunda izleme ve denetleme komitesi GREVIO’ya sunulan iki yıllık raporlar, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi nedeniyle artık hazırlanmayacak. Yani şiddet ve istismar konusundaki verilerin toplanması artık daha zor, örneğin kaç çocuğun cinsel şiddete maruz bırakıldığı veya zorla evlendirildiği resmi verilerden öğrenilemeyecek.

ÇOCUK İSTİSMARIYLA MÜCADELE SÖZLEŞMESİNDEN NE İSTİYORSUNUZ?
İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesinin verdiği cesaretle çeşitli cemaat ve tarikat çevreleri, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması olarak da bilinen Lanzarote Sözleşmesi’nden de çıkılmasını talep etmeye başlamıştı. 2007 yılında kabul edilip 2010 yılında yürürlüğe giren, Türkiye dahil tüm Avrupa Konseyi üye devletleri tarafından imzalanan ve onaylanan bu sözleşme, çocuklara karşı cinsel suçların önlenmesi, faillerin kovuşturulması ve çocuk mağdurların korunmasını öngörüyor; çocuk pornografisi ve fuhuşun yasaklanması için her türlü tedbirin ele alınmasını talep ediyor; önleyici ve koruyucu bir ceza hukuku alanı oluşturuyor. Türkiye’de, 10 Eylül 2011 tarihinden beri söz konusu Sözleşme yürürlükte.
PANDEMİ VE UZAKTAN EĞİTİMİN GETİRDİKLERİ…

Yapılan araştırmalar, pandemi sürecinde çocuğa yönelik şiddetin yüzde 19.3 oranında arttığını gösteriyor. Okulların da kapanmasıyla birlikte ebeveynleri çalışan ailelerde ev içi işleri ve kardeşlere bakma sorumluluğu da çoğunlukla kız çocuklarına yüklendi. Zaten kız çocuklarının evdeki diğer çocukların bakımı ve ev işlerinin sorumluluğunun yüklenmesi çok yaygın bir sorunken, devlet pandemi sürecinde çocuklar için gerekli önlemleri almayarak bu sorunu derinleştirmiş oldu.

Aile içi cinsel şiddete maruz bırakılan çocuklar, uzun süre istismar failleriyle kapalı ortamda kalmaya mecbur bırakıldılar.

Fotoğraf: Evrensel

18 YILDA 542 BİN 821 ÇOCUK “ANNE” OLDU
2020 Temmuzunda Dünya Nüfus Günü dolayısıyla TÜİK tarafından yayınlanan bültende yer alan verilerine göre; Türkiye'de 2015 – 2019 yılları arasında evlendirilen kız çocuklarının sayısı: 120 bin 736. Bültende çocukların yaş grupları yer almıyor. Gerçek rakamların resmi kayıtlara yansıyanın çok üzerinde olduğu da bilinen bir gerçek.
Türkiye'de 2002-2020 yılları arasındaki 18 yılda 542 bin 821 kız çocuğu doğum yaptı. Bu çocukların 20 bin 392'si de 15 yaş altında. Bu rakamlar Türkiye'de pandemi öncesinde kız çocukları açısından durumun ne kadar ciddi olduğunu gösterirken, bir de bunun üzerine pandemi döneminin yarattığı sorunlar eklendi.
MÜLTECİ KIZ ÇOCUKLARINA ÖZEL DESTEK ŞART

Özellikle yoksul ailelerin çocukları yeterli imkânlara sahip olamadıkları için uzaktan eğitime erişimde güçlük çekiyorlar. Bu konuda en dezavantajlı grup ise mülteci kız çocukları. Çünkü EBA TV'ye erişim sağlanabilse bile dil desteğinin olmaması çocuğun okuldan uzaklaşmasına neden oluyor. Bu da beraberinde kız çocuğunun eğitim hakkının ihlal edilmesine ve sıklıkla karşılaşıldığı üzere erken yaşta evlendirilmesine yol açıyor. Bununla birlikte kız çocuklarına yönelik cinsel istismarın arttığı biliniyor. Ev içerisinde yeterli sosyal desteğe sahip olmayan kız çocukları, pandemi ile birlikte okul, öğretmen, arkadaş gibi en önemli sosyal destek kaynaklarını da kaybettiler. Bu durum çocukların erken yaşta evlilik başta olmak üzere uğradıkları ihmal ve istismar ile baş edebilmelerini zorlaştırıyor.

Birleşmiş Millet Nüfus Fonu, Covid-19 nedeniyle 2020 ile 2030 yılları arasında mevcut hesaplamalarına ek olarak 13 milyon çocuğun çocuk yaşta evlendirilebileceğini uyarısında bulundu.

Manşet Fotoğrafı: DHA

İlgili haberler
5 MADDEDE SAYIYORUZ: Çocuk istismarında gerçek önl...

Çocuklara cinsel istismar gündem olduğunda hissettiğimiz duyguların başında öfke ve çaresizlik geliy...

Sovyetler’de her çocuk eşit, her çocuk değerli!

Çocukların tüm ihtiyaçlarının karşılandığı, her türden istismarın önlenmesi için devletin seferber o...

Çocuk istismarı yasasına uzmanların da söyleyecekl...

Çocuk istismarı konusunda yasa hazırladıklarını, son aşamaya gelindiğini açıklayan hükümet uzmanları...