Eğitim Sen 3. Kadın Kurultayı'na giderken: 'Örgütlülüğümüz önündeki engelleri birlikte aşalım'
'Bir araya geldiğimiz her bir kadınla yaşadığımız bu zorlukları konuşarak, tartışarak ve sorunlarımızı ancak örgütlü bir mücadeleyle biraya gelerek aşabileceğimiz gerçeği ile buluşturmamız gerekiyor.'

Eğitim Senli kadınlar, 3. Kadın Kurultayı'na hazırlanıyor. Bu süreçte biz de Eskişehir Eğitim Sen Şube üyesi kadınlar olarak bir çalışma grubu oluşturduk. Sendika üyesi kadınların sendikal mücadeleye katılımı önündeki engeller ve çözüm önerilerini içeren bir anketle, iş yerlerinde farklı sendika üye ve sendikasız 50 kadınla bir araya geldik. Anket sonuçlarına göre kadınların sendikal mücadeleye katılımı önündeki engellerden öne çıkan başlıca noktalar şunlar oldu:

    • Ev, çocuk ve eş sorumlulukları (%67,4)

    • Yoğun mesleki iş yükü (%30.2)

    • Sendikalarda erkek egemen yapı (%18.6)

    • Sendika içi gruplaşmalar/partiküler çıkarlar (%14.0)

    • Sendikalara güvensizlik veya sendikaların çözüm üretmeme algısı (~%11–1).

Kadın eğitim emekçileri, sendikal etkinliklere katılmalarını engelleyen en önemli faktörü “ev işi, çocuk bakımı, vakit yok” şeklinde belirtiyorlar. Okul içi iş yoğunluğu ve mesai dışı ek işlerin (ev-iş çakışması) sendikal faaliyetlere katılımı azalttığını söylüyorlar. “Erkek egemenliği”, “kadınların etkisiz görülmesi”, “erkeklerin tercih edilmesi” gibi vurgular kadın eğitim emekçileri arasında daha sık tekrar ediyor ve kimi kadın eğitim emekçileri sendikal faaliyetlerden “sendikalar gruplaşmış”, “çözüm üretmez” gibi algılar nedeniyle uzak durduklarını belirtiyor. Sendika üyesi olan kadın eğitim emekçilerinin önemli bir kısmı yine de sendika yönetiminde aktif rol almak istemiyor. Bu durum, sendikaya zaten mesafeli olan kadın eğitim emekçilerinin yönetim süreçlerine dahil olmayı düşünmediğini ortaya koyuyor.

Sendikaya üye olanlar arasında kadınların karşılaştığı engelleri daha fazla fark eden bir eğilim görülüyor. Yani sendika içinde yer alan kadınlar, pratikteki erkek egemen yapıyı ve kadınların yaşadığı güçlükleri daha yakından gözlemliyorlar. Üye olmayan kadınlarda ise “engel yoktur” veya “fikrim yok” yanıtları daha sık görülüyor. Bu durum, sendika dışındaki kadınların konuya dair daha soyut bir değerlendirme yaptığını düşündürüyor.

Eşitlik politikalarını güçlendirme potansiyeli var

Sendikaya üye olan kadın eğitim emekçilerinin bir kısmı sendikanın haklarını koruduğunu düşünse de önemli bir kesim “yeterli değil” görüşünde. Üye olmayan kadın eğitim emekçilerinde ise daha çok güvensizlik ve “sendikal faaliyetler zaten işe yaramıyor” algısı öne çıkıyor. Üye olan kadınların verdiği cevaplarda “kadın komisyonlarının güçlendirilmesi” ve “aktif katılımın desteklenmesi” gibi daha somut öneriler görülüyor. Üye olmayan kadınlar ise bu konuda daha az detaylı ya da yüzeysel cevaplar veriyor sorulara. Sendika üyesi olan kadın eğitim emekçilerinin sendikayı içeriden tanıdıkları için hem avantajları (dayanışma, bilgiye erişim) hem de dezavantajları (erkek egemen yapılar, sınırlı etkinlik) daha net ifade ettikleri görülüyor. Üye olmayan kadın eğitim emekçileri ise daha çok algısal değerlendirmelerde bulunmakta, bu nedenle yanıtları sendika üyesi olan kadın eğitim emekçilerine nazaran yüzeysel kalmakta. Kadın eğitim emekçilerinin sendikalara aktif katılımının önündeki engeller konusunda özellikle üyeler arasında farkındalık bulunması, sendikaların toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını güçlendirme potansiyelini de gösteriyor.

Sonuçlar bize, örgütlenmeyi kadınların sorun ve ihtiyaçlarına göre, günlük hayatlarının akışını gözeterek şekillendirmeyi düşünmek gerektiğini de hatırlatıyor. Eğitim iş kolunda kadın eğitim emekçilerinin örgütlenmelerinin önündeki en büyük engelin, ev içi bakım sorumlulukları ve kadınların zaman yükü olduğu görülüyor. Bunu iş yoğunluğu, aile, eş faktörü ve erkek egemen örgüt kültürü takip ediyor. Bizler bu çalışmayı yaparken aslında kadınların hayata dair birçok sorumluluğu yüklendiğini ve bu omuzladıkları sorumluluklarla, bir araya gelip mücadele etme isteği olsa bile bir sorumluluk daha almak istemediklerini sıkça duyduk.

İş yerlerimizde kadın arkadaşlarımız bırakın sendikal eylemleri, çok istekli oldukları bir sosyal, kültürel etkinliğe bile davet ettiğimizde mutlaka çocuk bakımı başta olmak üzere ev içi sorumlulukları engel olarak sunabiliyorlar. Buradan bakıldığında eğitim emekçisi kadınların da çalışan tüm kadınlar gibi üstlendikleri ya da üzerilerine kalan sorumlulukların ağırlığının farklı olmadığını söyleyebiliriz.

Bu anketle de bir kere daha gördük ki bugün kadın emekçileri örgütlü bir mücadeleye katma, onları yaşamın her alanında etkin kılma gibi bir sorumlukla hareket etmemiz önümüzde görev olarak duruyor. Sistemin kadın üzerine yüklediği toplumsal cinsiyet rolleri biliyoruz ki birçok kadının çalışma hayatına girmesi önünde engel teşkil ederken, çalışan kadınları da çalışma zamanından kalan sürede ev içi yüklere hapsediyor. İş yerlerimiz başta olmak üzere bir araya geldiğimiz her bir kadınla yaşadığımız bu zorlukları konuşarak, tartışarak ve sorunlarımızı ancak örgütlü bir mücadeleyle biraya gelerek aşabileceğimiz gerçeği ile buluşturmamız gerekiyor. Ancak bunu yaparsak kadın emekçilerin kendileri adına birilerinin bir şeyleri değiştireceği algısını dağıtmış olacağız. Sendikaları kadınlarla tartışmadan, iş yerlerinde kadınların öncelikli taleplerini konuşmadan mücadele veren bir yapı olmaktan çıkartmak, sendikaları, kadınların birlikte mücadele edecekleri bir şekle çevirmeyi önümüzdeki süreçte vereceğimiz mücadelemiz belirleyecek.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Eğitim Sen Kurultayına anket çalışması: Kadınların çoğu sendikalarda görev alamıyor

'Parasız ve ulaşılabilir eğitim, sağlık, çocuk-yaşlı bakımı, yemek vs gibi kamusal hizmetleri talep eden bir sendikal mücadeleye daha fazla ihtiyaç var. '

Eğitim Sen Kadın Kurultayına giderken: Mülteci öğrenciler görünmez kılınıyor

Sanırım bu süreçte bizi en çok değiştiren şey, yıllardır mülteci öğrencilerle çalıştığımız halde aslında bu konuda çok da yeterli bilgiye sahip olmadığımız gerçeğiyle karşılaşmaktı.


Editörden