İHRAÇ EDİLEN KADINLAR: Özgürlüğümüz elimizden alındı!
Tekirdağ’da 1 yıl 9 ay önce 7 Şubat 2017’de 686 no’lu KHK ile işinden atılan kadın eğitimciler yaşadıkları süreci anlattı. Kadınların bu süreçte yaşadıklarını kendi anlatımlarıyla dinleyelim...

EMRİYE DEMİRKIR: İNANDIĞIM DEĞERLERİ YÜKSEK SESLE SAVUNDUM
Neden ihraç edildiğinizi düşünüyorsunuz?
Sanırım en özeti şu cümlede “İnsan; insanlığın acılarına, haksızlıklarına, yanlışlıklara ve çirkinliklere karşı tavır almazsa sahtekârdır”. Ben en başta kendime karşı dürüst ve tutarlı olabilmek için toplumsal muhalefetin içinde yer almayı bir sorumluluk olarak gördüm. Sonra da bu sorumluluk gereği sendikam Eğitim Sen’de örgütlüydüm ve çalışmalardaydım. Amaç kamu emekçilerinin örgütlü gücünü sindirmekti. Ben de hem meydanda hem de örgütlenme gezilerinde sürekli konuşan, eleştiren, sorgulayan sosyalist bir sendikacı olduğum için ihraç edildiğimi düşünüyorum. Tekirdağ’daki ihraç edilen tüm arkadaşlarımıza gerekçe 29 Aralık grevine katılmak olarak gösterildi. Bunun istisnası Kazım Ünlü (ışıklar içinde olsun, ne yazık ki kendisi bedenen artık aramızda değil), Hüseyin Tural ve benim. Bizim o gün örgütlenme günümüz olduğu için dersimiz yoktu, grev listesinde değildik bu yüzden. Üçümüz de yürütmedeydik. Belli ki birileri bizim adımızın özellikle eklenmesini istemiş.

Sanırım öğretmenler odasında ikili sohbetlerde ya da evde TV karşısında söylenerek eleştirseydim bugün mesleğime devam ediyor olacaktım. Ben tutarlı bir sosyalistin örgütsüz olmaması gerektiği bilinciyle sendikamla birlikte hareket ettim, inandığım değerleri yüksek sesle savundum, eleştirilerimi yüksek sesle dile getirdim.

İhraç edildiğinizi nasıl öğrendiniz?
O akşam ağabeyim ve annemle yemeği yedikten sonra, internette gezinirken yeni KHK çıktığını okudum. İhraç ve iadeler vardı. Ben hemen iade listesine baktım, KESK’liler var mı diye. Sonra alfabetik sırayla şehirlere bakmaya başladım ihraç listesine. İstanbul’da eşimin ablası ve eniştesinin adını gördüm önce. Anneme söyledim. “Hemen ara annesini, kim bilir nasıl üzülmüştür” dedi. Az sonra benim adımı da listede okuyacağımızdan habersizdik. Sonra patır patır sendikanın ilçe Whatsapp gruplarına mesajlar düşmeye başladı. Listede Tekirdağ’ı açıp bulduğumda kendi adımı ve arkadaşlarımın adlarını gördüm. Annem yaşlı ve tansiyon hastası olduğundan söyleyemedim bir süre, sonra ben okula gitmeyince anladı ve inkâr etmedim. En zoru ise İstanbul’da meme kanseri tedavisi gören kız kardeşime söylemekti... Onun moralinin bozulmasından, tedavisinin etkilemesinden korkuyordum. Bir hafta sonra Tekirdağ’a geldiğinde bir dostumuzun evinde söyledim. Neyse ki o “Faşizme de, kansere de direneceğiz!” diyerek dirayetli durdu ve bana hep moral aşıladı.

Bir kadın olarak hayatınızda neler değişti?
Çorlu’da Cumhurbaşkanlığı referandumu sonrası oylar çalındığı gerekçesiyle yapılan eylemler gerekçe gösterilerek polis tarafından ev baskınları yapıldı. Bunlardan biri de benim evimdi. Tesadüf eseri ben evde değildim. Yurt dışında yaşayan eşimi ziyarete gitmiştim. Baskın sonrası hakkımda yurt dışı çıkış yasağı konulunca ülkeye dönemedim.

Benim yaşadıklarım hem ihraç hem sürgünde mülteci olmanın zorlukları artık... En başta ekonomik özgürlüğümü kaybettim bir kadın emekçi olarak... Bir işçi ailesinde büyüdüm ve çocukluğum boyunca en çok istediğim şey okumak ve kendi ayaklarımın üzerinde durmak, kendime yetebilmekti... Şu an sendikamın, dostlarımın ve ailelerimizin desteğiyle ayakta durabiliyoruz. Bir işim yok, yabancı dil öğrenebilmek için çabalıyorum ve bedenim burada olsa da, aklım sürekli ülkede, geride bıraktıklarımda...

Bir kadın olarak öz güvenim, öz saygım zaman zaman çok sarsılıyor, oysa bunları yıllarca binbir emekle elde etmiştim ben... Kendime ait bir düzenim yok. Gelecek oldukça belirsiz ve bu durum kaygılarımı tetikliyor sürekli. Hiçbir plan yapamıyorum geleceğe dair, ülkeye dönebilecek miyim? Mesleğime dönebilecek miyim? Sevdiklerimi, dostlarımı tekrar görebilecek miyim? Muamma...

İşin kötüsü sadece kendinizin yaşadığı ekonomik sıkıntılar değil, hareket alanınızın daralması ekonominize bağlı olarak. Yani elinden geldiği kadar her yere yetişmeye çalışan ben ne herhangi birine dayanışma gösterebiliyorum, ne sokak hayvanlarına bakabiliyorum eskisi gibi, ne de bir çiçek, bir minik hediye alıp gönderebiliyorum birine. Bu “işe yaramazlık” duygusuyla, kendini atıl hissetme haliyle sürekli baş etmeye çalışmak çok yorucu.
Ama dünyanın neresinde olursam olayım aynı amaç için mücadele edeceğim bunu biliyorum. Burada da elimden geldiğince demokratik eylem ve etkinliklere katılıyorum. Düşüncelerim ve dostlarım beni hayata bağlıyor.

Yaşadıklarınızı tek bir kelimeyle söylemek isteseydiniz bu kelime ne olurdu?
‘Bedel.’


ÇİĞDEM GENÇ KELEŞ: HAYATIN HER ALANINDA FEDAKARLIK YAPIYORUM

Bir kadın olarak hayatınızda neler değişti?
Ekonomik özgürlüğüm elimden alındı bu da birçok şeyi etkiliyor. Kendime olan güvenim sarsıldı. Aslında en zor olanı ise öğretmenliği çok sevmeme rağmen bunu yapamamak. Birilerine bağımlı olmak çok zoruma gidiyor.
Okurken hep kendi ayaklarımın üstünde durmak gibi bir amacım vardı. Ve tabiî ki başardım ama haksız bir şekilde nedenini bilmediğim gerekçelerle bu elimden alındı.
Ekonomik nedenlerle şehir değiştirmek zorunda kaldık.
Taşınma sonrasında kızım hastalandı hastanelerde kimi zaman sabahlamak zorunda kaldık. Bu durum bir kaç aydan fazla sürdü.
Ben durumu anlamaya ve kendimi toparlanmaya çalışırken kızımda çok yıprandı ve çok hastalandı. Çok zor günlerdi bizim için.

Toplumda ihraç edilmiş bir kadın olarak yaşadığınız zorluklar neler?
Artık itibar edilemeyen biri olarak görünüyorum. Toplumda sözü dikkate alınmayan, öğretmenliğin hiçe sayıldığı bir durum söz konusu ve aslında en acısı da “Bir şey olmaz, kızını büyütüyorsun, çalışmasan da olur, eşin ne de olsa çalışıyor” gibi söylemler çok can yakıcı ve kırıcı.

Nasıl geçiniyorsunuz?
Ailemin desteğiyle, sendikanın maddî yardımı ve eşimin asgari ücretle çalışmasıyla yaşamaya çalıyoruz.

Nelerden fedakarlık yapıyorsunuz?
Hayatın her alanında fedakarlık yapıyorum. Bunu kişisel bakımdan tutun da yemek-içmek, kültür ve sanat, giyim, tatil, eğlence, eğitim gibi yaşamın her alanından kısmak zorunda kalıyoruz. Çünkü geçim sıkıntısı yaşıyoruz ve kızım anaokuluna başladı bu da masrafları ikiye katlıyor.

Ne yapmayı düşünüyorsunuz bundan sonrası için?
Geri dönüp bana-bize bu yaşatılanların hesabını sormak ve en önemlisi kızıma ve bütün çocuklara yaşanılabilir bir dünya bırakmak istiyorum.

HANDAN YELDA YAVUZ: İHRAÇ EDİLMENİN MAAŞ KAYBI OLARAK DÜŞÜNÜLMESİ RAHATSIZ EDİCİ
İhraç edildiğinizi nasıl öğrendiniz?
Öğrendiğim andaki halim her zaman komik gelmiştir. Ertesi gün gelecek arkadaşlar için dolma yaparken elim salçalı babamın telefonuna cevap verdim. Babam yoğun bakımdan çıkalı 15 gün olmuştu. Solunum ve yemek için iki makineye bağlı yaşıyordu. İhraç dalgaları çevremizdeki herkesi vurduğu için “Yine KHK var, bir bak bakalım” deyip kapattı. Listeyi incelerken dehşete düştük eşimle. İstanbul’dan tanıdık bir sürü insan vardı listede. Neden bilmiyorum adımın orada yazacağını düşünmeden bakıyordum bu yüzden epey şaşırdık. Daha sonra eşimin adını aradık taradık bulamayınca bir “Oh” dedik. Aklıma ilk gelen babama söylememek oldu ama bana haber verir vermez listeleri inceliyordu. Saklamanın faydası yoktu. Her an bir şey olabilir diye gözünün içine baktığım babama “Listede ben de varım” demek zorunda kaldım. Ve şu an babam yaşamıyor. Eğer iade edilirsem bunun haberini ona hiçbir zaman veremeyeceğim. Bu en büyük yürek sızımdır.

Hayatınızda neler değişti?
Galiba en zoru ekonomik özgürlük meselesi. Eşim benimle aynı düşüncede biri, kendimi kötü hissetmemem için bu süreçte elinden geleni yapıyor ama “elimin ekmek tutmaması” konusu var ya işte o derinden yaralıyor. Bir tartışmada ya da bir haklılığı savunurken sanki sesim daha az çıkıyor. Ev işlerinde keza, evde olduğum için sanki artık evin tüm işini ben yapmalıymışım gibi hissediyorum. Ev işlerinden yakınmaya artık hakkım yokmuş gibi hissediyorum. Diyorum ya eşim asla bütün bunların aklımdan geçmesine neden olacak bir şey yapmadığı halde böyle hissediyorum.

Nasıl zorluklar yaşadınız bu süreçte?
İhraç olduktan sonra iş aramama garip bakanlar oldu. Eşim çalışıyor diye evde olmam gerektiğini düşündü çevremiz. Kadın başımla bu siyaset işlerine (oysa sadece üç yıl sendika yönetiminde yer almıştım) girmemi kınayanlar oldu. En ateşli muhalifler, sendikacılığın bana göre olmadığını, bu işleri başkalarına bırakmam gerektiğini söylediler. Olmadık yerlerde elime para sıkıştıranlar oldu. Dostlarımız çok duyarlı sağ olsunlar ancak sendika genel merkez yardımı hariç bunları kabul etmedim. Belki durum hiç o kadar kötü olmadığından ama para verilmesi meselesi gururumu hep incitti, incitmeye de devam ediyor. Bir de tabii ihraç edilme meselesinin sadece maaş kaybı olarak düşünülmesi rahatsız edici. Ben küçüklüğümden beri öğretmen olmak istedim, öyle puanım yettiğinden değil yani mesleğimi hep çok severek yaptım. İhraç edilmek hayatta ki en sevdiğim şeyi elimden aldı. Bunu anlatamadım galiba.

Nelerden fedakarlık yapıyorsunuz?
Aslından her şeyden yapıyoruz. Giyim, gıda, kültür sanat, gezme her şey. En gözle görüleni benim yan flüt, eşimin de İngilizce kursunu bırakması. Daha küçülerek yaşıyoruz. Ama şunu fark ettik ki böyle de yaşanılıyor. Özel tiyatrolar yerine belediye tiyatroları, sıfır kitap yerine sahaflardan alışveriş, konforlu geziler yerine düşük bütçeli seyahatler, ihtiyaçlar dışında yeni bir kıyafet almama. Sadece bu süreçte kendimize ne olursa olsun kitap almayı bırakmayacağız diye bir söz vermiştik. Sanırım azaltmakla beraber bir tek bundan geri adım atmadık.

MELTEM KARAHAN: BOĞAZIMDA İKİ DÜĞÜM...
Bu süreç çevrenizdekiler nasıl etkilendi?
Okula gidip geldiğim 5. sınıf öğrencisi (şimdi 7. sınıf) bir yeğenim var. İhracımdan sonra bir hafta okula gitmeyi reddetti. Günlerce benim teyzem FETÖ’cü değil diye ağladı.

Toplumda ihraç edilmiş bir kadın olarak yaşadığınız zorluklar neler?
Bekar bir kadın olmak zorken bir de ihraç edilmiş bekar bir kadın olmak daha da zor, eve dair tüm sorumlulukları tek başına üstlenmek ve “Yıkılmadım ayaktayım” diyebilmek için kuyruğu hep dik tutma zorunluluğu... Ve sanırım kuyruğu dik tutmayı başarıyorum, bunu söyleyebiliyorum çünkü defalarca “Aaaaa çok iyi görünüyorsun!” sözünü duydum.

Nasıl geçiniyorsunuz?
Bulduğumda özel ders vererek geçiniyorum ama yaz tatili süreci ve sonraki 2 ay geçim oldukça zorlaşıyor. Ya hiç öğrenci çıkmazsa kaygısı uykularımı kaçırıyor. Bunun dışında bir gelirim yok, evim kirada, annem babama da destek olamaz hale gelmek çok üzücü... Kendimi onlara yük olarak hissettiğim çok oluyor.( Yeme içme işini onlarda hallediyorum.) 47 yaşında olduğum için yeni bir sektöre girmek, girişimler yapmak güç oluyor.

Nelerden fedakarlık yapıyorsunuz?
Koşulları daha kötü olan bir eve taşınmak zorunda kaldım, aileme destek olamıyorum, yaşam standardımı baya düşürmek zorunda kaldım, yaptığım harcamalarda arkadaşlarımdan “ihraç olduğunu unutma” uyarıları alıyorum... Yıllar önce bir Muzaffer İzgü hikayesi okumuştum, o hikayede sınıfta ayakkabısı yırtık bir öğrenciye ayakkabı hediye ediliyordu diğer öğrenciler tarafından. Fakat çocuk her futbol oynadığında, “Aman ayakkabına dikkat et!” uyarısı yapılıyordu bu öğrenciye. Çocuk bu uyarılardan bıktığı bir gün ayakkabıları fırlatıp, özgürce futbol oynamaya devam ediyordu. Ben de o çocuk gibi tüm gözleri üzerimde hissediyorum, yaptığım harcamaların bizimle dayanışan arkadaşların gözüne batıp batmadığının kaygısını çekiyorum.

Bu süreçte sizi en çok ne etkiledi?
Bu süreçte Tekirdağ özelinde iki büyük kayıp yaşadık; biri Kazım Ünlü hocamızı yitirmiş olmamız, günün birinde dönersek sevincimiz hep buruk olacak... Diğeri ise bir arkadaşımızın doğamamış bebeği... İkisi de KHK deyince boğazımda iki düğüm... Türkiye genelinde yaşanan intiharlar ya da KHK’lara bağlı can kayıplarını hepimiz biliyoruz, onları düşününce tüm kelimeler kifayetsiz kalıyor...


MAKBULE CİVELEK: EVE MAHKUM EDİLDİK
Bir kadın olarak hayatınızda neler değişti?
50 yaşında, 24 yıllık öğretmendim, 686 Sayılı KHK ile ihraç edildiğimde. 24 yıllık rutinin bozulması beni inanılmaz zorladı. Bunu bilen okuldaki arkadaşlarım beni her gün okula çağırdılar. Bu çağrılar, yıkıcı şok etkisini zamanla azalttı bende. Ayrıca ilk zamanlar toplumsal muhalefet, seçimlerin etkisiyle canlıydı. İhraç edilen arkadaşlarla hem alanlarda hem de hukuki mücadele için sürekli olarak bir aradaydık.

Görünürlüğü ve yıkıcılığı toplumsal olarak hissediyorduk. Zaman geçtikçe görünürlük azaldıkça yıkıcılığı bireysel olarak zihnimizde ve bedenimizde, psikolojik olarak da ruhumuzda yaşamaya başladık.

Sendikamız, ailemiz ve dostlarımızdan gelen maddi dayanışma bizi ekonomik olarak ayakta tutuyordu. Ama bir yandan da bu paraya ihtiyaç duymak beni çok üzdü. Sürekli olarak çalışamamak, mesleğini yapamamak ve eve mahkûm olmak, ekonomik olarak birilerine bağımlı olmak zorladı beni. Anne olarak ve kadın olarak temel ihtiyaçların dışında bir şey almamak farklı psikoloji yarattı.

İşimi kaybetmek zaman içerisinde aç kalmama, ayakta durma adına farkında olmadan istifçi ve stokçu davranış geliştirmeme yol açtı.

Bir de okulda giydiğim kıyafetleri giyememek, belki dönerim diye onlar dolapta bekletmek zorluyor beni. Bakımlı olmayı, giyinmeyi gezmeyi çok severdim. Okul olmayınca, bunlar anlamını yitirdi.

İşsiz olmak en büyük sorun. Bir yerde çalışamamak, çalışma yasağımızın olması, ev hanımı kalıplarına girmeme yol açtı. Bu rutinde yaşamaya mahkûm edilmiş olmamız, sosyal ve kültürel hayatımızın da neredeyse bitmesine yol açtı.

Yaşadıklarınızı bir tek kelime ile ifade etmek isteseydiniz bu kelime ne olurdu?
Zulüm- Hukuksuzluk.


NURŞEN AKÇAM: MÜCADELE EDECEĞİZ
Siz ihraca ilişkin ne söylemek istersiniz?
Yaşama sevincimizi tırpanladılar.. Ama yok öyle! Bunların hesabını vermeliler. Verecekler de... Hem kendimiz hem de kaybettiğimiz onlarca KHK’li arkadaşımızın hakkını alabilmek için daha mücadeleden başka çare yok.

İhraç edilmiş bir kadın olarak yaşadığınız zorluklar neler?
Arkadaşlarla bir kafede oturup sohbet etmek en sevdiğim şeylerdendi. İnsanlar aramaya çekinir oldu… KHK bulaşır diye korkuyorlar galiba… Gözlerini kaçırıyorlar bazen, selamlaşmaya korkanlar var. Yani toplumdan izole oluyorsunuz bir nevi.

Nelerden fedakarlık yapıyorsunuz?
Sosyal hayatım ciddi anlamda etkileniyor. Herhangi bir etkinliğe gitmek için birkaç defa düşünmek zorunda kalıyorum.

Rahmetli annem geliyor hep aklıma… Sürekli hesap kitap yapardı maaşını alınca... Oysa ben olmayan bir gelirin bütçesini yapıyorum… Hayat ne tuhaf…

Şu an hayatınızı ne ile dolduruyorsunuz?
Yine mesleğimle... İnadına öğretmeye çalışıyorum. Öğrenmek isteyenlere İngilizceyi, anlamak isteyenlere insanlığı.


HATİCE ARSLAN: EVET, ONLAR KÖTÜ İNSANLAR!
Neden ihraç edildiğinizi düşünüyorsunuz, ihraca ilişkin neler söylersiniz?
Haksızlıklara karşı çıkanların boyun eğmelerini sağlamak amacıyla insanlara göz dağı vermek bence ihraç. Beni de diğer arkadaşlarım gibi savaşa ‘hayır’ dediğim için 29 Aralık eylemine katılmamı bahane ederek ihraç ettiler.

Bir kadın olarak işsiz kaldım. Sadece maddi anlamda sıkıntılar çekmiyorum. Tabii ki ekonomik gelirimden mahrum kaldım. Günlük yaşantım , sosyal yaşantım... Birçok şeyden mahrum kaldım. Özgüvenimi kaybettim, gece uykularım kaçtı. Daha gergin ve öfkeli oldum. Çocuklarım için gelecek kurma umudum azaldı. Bazen de işe yaramazlık, değersizlik duygularını yaşıyorum.

İki oğlum var. İhraç edildiğimde biri 4.5 yaşında diğeri ise yaklaşık 3 yaşında idi. Uzun bir süre onların temel ihtiyaçlarını bile karşılayacak gücü kendimde bulamamıştım. Alıştıkları sosyal ortamdan taşınmak zorunda kalmamız onları zorladı. Eşimin uzun iş saatleri içinde çalışması, çocukların babalarını görmemesine neden oldu. Yakın bir zamanda artık onların isteklerine biraz sınır koymak amaçlı en azından büyük oğlumla konuştum. Büyük dediğim henüz 6.5 yaşında bile değil. Artık öğretmenlik yapamadığımızı yani çalışamadığımızı ve bize haksızlık yapıldığını söyledim. Onun takıldığı tek nokta “O zaman size haksızlık yapıldıysa onlar kötü insan mı” diye sordu. Cevap veremeden kaldım. Evet onların ne kadar kötü, vicdansız olduklarını o küçücük çocuğa anlatamazdım. Kısacası benimde mutsuzluğum, gerginliğim onlara yansıdı. Onlar da her anlamda bu süreçten olumsuz etkileniyorlar.

İlgili haberler
İyi ki ihraç edilen kadınlar eve kapanmadı!

Hasbiye Sol 17 yıllık hemşirelik mesleğinden KHK ile ihraç edildi. Ekonomik özgürlüğünün elinden alı...

İhraç edilen bir kadın anlatıyor: Dayanışma ile ay...

Olağanüstü halin 1 yılı geride kaldı. İhraçlar, KHK’lar, baskılar, mağduriyetler... Yüz binlerce ins...

15 Temmuz’un üzerinden 2 yıl geçti: İhraç edilen k...

KESK, ihraç edilen kadınların 2 yıldır yaşadıklarını ortaya çıkarabilmek için 232 KESK üyesi kadınla...