Mülteci Köprüsü: Van
Binbir umutlarla çıkılan yolculukların bazen bir geçiş noktası, bazen de son durağı olan Van'ın mülteciler açısından durumunu Hazal Kara yazdı.

Van: Mültecilerin daha iyi yaşam koşullarına ulaşmak için çıktığı yolculuğun köprüsü… Mültecilerin kimisi bu köprüde durup günlerce ya da aylarca dinlenmek zorunda kalırken kimisinin burada yıllarca kalması gerekiyor. Tabi vatandaşı olduğu ülkeden göç etmeyi kafasına koyan her insanın yolculuğu buralarda uzun süre devam etmiyor. Çünkü Van bin bir umutla çıkılan yolculukların son durağı olabiliyor. Bu durak bazen Van Gölünün dibi, bazen metrelerce yağan karın altı, bazen de nefes dahi alınamayan bir minibüsün içi oluyor.

Sokak aralarında veya hastane acillerinde denk geldiğimiz kadarıyla Van’da yabancı uyruklu olarak en çok Afganların bulunduğunu biliyoruz. Türkiye’de son üç yılda uluslararası koruma talebinde bulunanların sayısı azalsa da Afganlar ülkede ikamet izni ile bulunan ilk 10 uyruk arasında 8. sırada ve 2021 yılının sonuna kadar 21 bin 926 kişiyle en çok koruma talebinde bulunanlar. Ne yazık ki yine Afganlar Türkiye sınırları içinde yakalanan düzensiz göçmenlerin ilk sırasında yer alıyor.*

Ancak sayıca çok olsalar da Van yalnızca Afgan mülteciler için geçiş noktası değil. Suriyeliler, Türkmenler veya Özbekler için de alternatif bir şehir konumunda yer alıyor. Geçici koruma talebiyle Van’da bulunan Suriyeli sayısının resmi rakamlara göre 2 bin 169 olduğu biliniyor.* TÜİK’in geçtiğimiz Şubat ayında yayınladığı illere ve cinsiyete göre yabancı nüfus verilerinde ise Van’daki yabancı nüfus sayısı 2020 yılında 4 bin 63’ken 2021 yılında 4 bin 983’e yükseliyor. Bunlardan 2020 yılında 1936’sının 2021 yılında ise 2 bin 313’ünün kadın olduğu görülüyor.

Van, son zamanlarda adı medyada mültecilerle daha sık anılan bir il olsa da mülteciler için yeni bir yer değil. Aksine 25 yıldır mültecileri barındıran bir il. Özellikle 2000 yılının başında komşu ülke İran’dan önemli oranda Van’a geçişlerin olduğu söyleniyor. 10 yıl sonrasında ise İranlı mültecilerin yerini Afganlar alıyor. Yani sanıldığı gibi Afganlar ülkelerinden Taliban’ın yönetimi ele geçirmesiyle birlikte kaçmaya başlamadılar ve Van son birkaç yılda Afgan mültecilerle dolup taşan bir il olmadı uzun yıllardır mülteci göçüne tanıklık ediyor. Bu yüzden yıllardır süren bu göçler ve mülteci gerçeği şehir için olağanüstü bir durum değil. Hatta şehrin göbeğinde mültecilerin yattığı bir mezarlık var. Yine de Türkiye’nin her yanında olduğu gibi Van’da da mültecilere yönelik saldırılar konusunda kötü örneklerle karşılaşıyoruz ancak bunu şehrin geneline mal ederek “Van’da yaşayan halk Afganları, Suriyelileri vs. istemiyor ve bunun için yaygın ırkçı bir dil kullanıyor” dersek abartmış oluruz. Elbette bu şehirde yaşayan mültecilerin durumu ülkenin dört bir yanında yaşayan mültecilerden farklı değil. İstanbul’daki işveren mültecileri ne kadar ucuz iş gücü olarak görüyorsa Van’daki işveren için de aynı durum söz konusu ya da Antep’te yabancı uyruklu bir çocuk cinsel istismar açısından ne kadar tehdit altındaysa Van’da da o kadar tehdit altında oluyor.

İnsanların kafası mültecilere ne olacağına dair her ilde yaşayan insanlarda olduğu gibi soru işaretleriyle dolu. “Mecbur olmasalardı gelmezlerdi” diyenlerin yanında “Kadınlarla çocuklara sözüm yok da erkekler kalıp mücadele etseymiş” diyenler var. Hükümetin ve onun sözcüsü basının sıklıkla yaptığı mülteci saldırganlığını dönem dönem haklı bulurken daha derine inmekten, Türkiye hükümetinin göçmen politikasını sorgulamaktan uzak kalıyor. “Her yerin iyisi kötüsü var ama bizim ülkenin hali de ortada kendi çocuklarımıza ekmek bulamıyoruz o yüzden bir an önce gitsinler” derken sınır hatlarında bekletilip geri püskürtülmeye çalışılan göçmen çocukları en azından şimdilik düşünmek istemiyor. Bu sebeple “ama” ile başlayıp “gitsinler” ile biten cümlelerin sonu “Gitsinler ama nereye ve nasıl?” sorularıyla havada kalıyor.

* https://www.goc.gov.tr/guncel-veriler   

Fotoğraf: DHA