Sağlıkta şiddet: Bugünler, gidenler ve yarınlar…
Sağlık sisteminin çöküşe sürüklenmesiyle sağlıkta şiddet artıyor. Ağır çalışma koşullarında çalışan sağlıkçıların yurt dışı başvuruları artıyor...

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre sağlık çalışanlarının yüzde 8’i ile yüzde 38’i çalışma hayatlarının bir noktasında fiziksel veya sözlü saldırıya maruz kalıyor. Türkiye’de ise son yıllarda gittikçe tırmanan toplumsal şiddet özellikle sağlık alanında hizmet veren hekim ve hemşirelere yönelmiş bulunmakta. Beyaz kod verilerine göre 2012 yılından bu yana sağlık alanında 110 bini aşkın şiddet bildirimi söz konusu.

Toplumda giderek tırmanan öfkenin, sağlık çalışanlarına böylesine yönelmiş olması hekim ve hemşireleri tedirgin ve mutsuz etmekte.

Sağlıkta şiddetin son kurbanı 6 Temmuz tarihinde, Konya Şehir Hastanesinde görev yapmakta olan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ethem Karakaya oldu.

Dr. Ethem Karakaya’nın görevi başındayken, bir hasta yakını tarafından silahla katledilmesi sağlık çalışanları arasında infiale neden oldu. 7-8 Temmuz tarihinde ülke genelinde iş bırakan hekimler; sağlık, emek ve meslek örgütleriyle ve tüm sağlık emekçileriyle birlikte sağlık kurumlarının ve sağlık müdürlüklerinin önünde tepkilerini haykırdılar.

Yaşam hakkı, sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları için iş bırakan hekimler, eylemleri sırasında da şiddetin farklı şekillerine maruz kaldılar: polisin tutumu, Konya’daki bir camii imamının vaazında çirkin sözlerle grevdeki hekimleri hedef göstererek şiddete açık hale getirmesi gibi...

Bu olayın hemen ardından Adana’da bir hastanenin acil servisinde başka bir hekim saldırıya uğradı.

Son yıllarda iktidar tarafından sıklıkla sarf edilen “giderlerse gitsinler, onlar zaten daha fazla kazanmanın peşinde” gibi söylemler toplumun sağlık çalışanlarına karşı bakışını ve tutumunu kötü şekilde etkilemekte. En ufak bir sebepten dolayı hasta ya da hasta yakını, karşısındaki sağlık çalışanına karşı şiddet kullanma hakkını kendinde görmekte. Dolayısıyla bu söylem ve tutumlar hekim ve hemşireleri yaraladığı gibi toplumumuzda da geri dönüşü olmayan yaralar açmakta.

NE OLDU?

Peki ne oldu da son yıllarda hekim/hemşire ve hasta birbirine hısım haline geldi? Bir toplum, hastalığına derman olan bir hekime veya hemşireye saygıda kusur etmezken ne oldu da bu kadar bilendi?

Tüm bu şiddet olaylarını münferit olaylar olarak görmek hiç kuşkusuz sorunların kaynağını göz ardı ederek sorunları çözümsüz bırakmaktadır. Sağlıkta şiddet, toplumsal ve politik bir mesele ve bütüncül yaklaşımlarla ele alınmasını gerektirmekte.

Sağlıkta şiddetin bu denli artmasının en önemli nedeni sağlıkta dönüşüm programının yol açtığı liberal ekonomik uygulamalardır.

Son 20 yıldır otoriter tutumunu gittikçe arttıran iktidarın öfkeli söylemleri ve bilim dışı bir dilin kullanılması, demokrasi yoksunluğu gibi nedenler şiddeti toplum nezdinde olağanlaştırmakta: Yalancı siyasetçiler, usulsüzlük yapan bürokratlar, şiddeti kendine hak gören herhangi bir koruma görevlisi gibi...  Despot bir rejimin hüküm sürdüğü bir ülkede sıradan vatandaş da en günlük, en basit işlerini dahi usulsüzlükle ya da şiddet dilini kullanarak halletme yoluna gitmekte kendine bunu reva görmekte. Bu tam anlamıyla bir toplumun lümpenleşmesi demek.

Sağlıkta şiddetin nedenlerini anlamak için iktidarın uygulamalarına, söylemlerine, işlevsiz kalan hukuk sistemine, usulsüz, ilkesiz, yalancı sermaye sınıfının yol açtığı toplumsal yıkıma bakmak zorundayız. Tüm kamu kaynaklarının ve çevrenin talanına dayalı bir ekonomik sistemde ne yazık ki sağlık sistemi de nasibini almıştır. 2001 yılındaki büyük ekonomik krizden sonra AKP iktidarının gelişi ile hızlı bir ekonomik dönüşüm programı devreye sokuldu.

 ◾Numune hastaneleri kapatılıp bugün borç batağında olan devasa şehir hastaneleri yapıldı.

 ◾Hekimler arasında ekip işini ortadan kaldıran, istihdamda sözleşmeli uygulamasını getiren, performansa ve üretim artışına dayalı rekabetçi bir sistem uygulamaya sokuldu. Bu durum hekim ve hasta ilişkisini bozan en önemli nedenlerden biri.

 ◾Beş dakikada bir hasta muayene edebilme gayreti içindeki bir hekimin hastasını iyi edebilme motivasyonu nasıl mümkün olabilir?  

 ◾Türkiye’de sağlık harcamalarında yüksek artışların meydana gelmesi ve bu harcamaların yön değiştirmesi de bir başka sorun. Türkiye’de özel sağlık sektörü kamu desteği ile palazlandı.

 ◾Zincir hastanelere SGK bütçesinden büyük kaynaklar aktarıldı.

 ◾Kamu hastaneleri gerilerken sadece zenginlerin hizmet alabildiği zincir hastaneler gelişti.

 ◾Diğer yandan eczanelerde vatandaşın ödediği katkı payları, muayene ücreti, ilaç parası gibi harcamalar vatandaşın cebinden çıkıyor.

 ◾Vatandaşlar ekonomik sıkışmışlık ve refah seviyesinin düşmesiyle muhatabı olarak hekim ya da hemşireyi görüp tüm bunların acısını onlardan çıkarıyor.

Bu koşullar altında uzun saatler boyunca çalışmaktan yorgun düşen hekim ve hemşireler, düşmanca tutum ve şiddet sarmalı altında ülkemize hizmet verme motivasyonlarını kaybediyorlar.

TALEPLER NET!
Türk Tabipler Birliği;
 ◾Koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlık sisteminin temelini oluşturması gerekliliği,
 ◾Sağlığa ayrılan bütçenin arttırılması,
 ◾Etkin bir sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması
 ◾Kovid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gibi talepler öne sürse de gelin görün ki bu talepler dikkate alınmamakta.
HESAP VERME GEREĞİ DUYMUYORLAR

2021’in kasım ayında hekimlerin sağlık sisteminin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla başlattıkları Beyaz Yürüyüşün son eylem günü olan 27 Kasım’da Sağlık Bakanlığından talep ettikleri görüşme yanıtsız kaldı. Sağlık Bakanlığı ve hükümet sağlık sisteminde yaşanan sorunların muhatabı olarak hekim ve hekim temsilcileriyle konuşmaktan kaçınıyor.

Kendileri gibi olmayan kendileri gibi düşünmeyen hiç kimseye hesap verme, açıklama yapma gereği duymayan üstenci bir iktidar tarafından sağlık sistemi ve sağlık çalışanları heba ediliyor.

Bu yazıyı yazarken haberlerde dinledim: CHP, “Sağlıkta etkin bir şiddet yasasının çıkarılması için Meclisten olağanüstü toplantı istiyor, Meclis Başkanı olumlu yanıt verirken  AKP Sözcüsü Mahir Ünal, meclisin tatilde olması nedeniyle “CHP’nin bu yaptığı büyük nezaketsizliktir, CHP kendi paydaşlarına dahi haber vermemiştir, biz bu toplantıya katılmayacağız” diyor. Meclisin tatil yapması memleket sorunlarından çok daha önemli tabi!

HEKİMLER KAYGILI, YURT DIŞI BAŞVURULARINDA ARTIŞ VAR

Son yılların en şiddetli siyasal ve ekonomik krizini yaşıyoruz. Bunun en belirgin yaşandığı sağlık alanında çalışma koşulları ağırlaşan hekim ve hemşireler ekonomik kriz nedeniyle de geçinemez duruma geldiler. Pek çok genç hekim ve hemşire bu nedenle yurtdışında çalışabilmenin yollarına başvuruyor. Bu öyle denildiği gibi daha çok para kazanmak için değil daha insanca yaşamak için.
Türk Tabipleri Birliği'nin verilerine göre, özellikle son 3 yılda yurt dışına taşınmak isteyen doktor sayısında büyük artış var. 2021 de bu sayı 1200’ü aşmışken 2022 yılının ilk 6 ayında yurt dışına gitmek için belge alan hekim sayısının 1071'e ulaştı.

Halihazırda Almanya’ya çalışmak için başvuracak olan bir hekim arkadaşımız, yedi yıl hekim olarak hizmet vermiş. Türkiye’de son yıllarda hastalarla hekimlerin karşı karşıya getirilmiş olmasından dolayı mutsuz ve endişeli. Almanya’ya çalışma başvurusunda bulunmuş, sonuçlanmasını bekliyor. Başka bir ülkede sıfırdan başlamanın zorlu bir karar olduğunu ama ülkedeki siyasi ve ekonomik koşulların gittikçe kötüleşmesinin ve sağlık alanındaki sorunların çözümsüz bırakılmasının bu kararı almasında etkili olduğunu söylüyor.

‘ÇALIŞMA ŞARTLARI ÇOK AĞIR’

Almanya’ya çalışma başvurusunda bulunacak olan bir sağlık çalışanı da on beş yıldır fiili olarak hemşirelik yapan Burcu Ozan. Kendisi çalıştığı kamu kurumundan yakın zamanda istifa etti. Almanya’ya çalışma başvurusu yapmak için hazırlanıyor. Dil eğitimi alıyor diğer yandan bürokratik işlerini halletmeye çalışıyor.

Almanya’ya gitme motivasyonunun ne olduğunu sorduğumda aldığım yanıt şu şekilde: “Türkiye’de sağlık sektöründe çalışma şartları ne yazık ki çok ağır. 24 saat süren nöbetler, gece mesaisinin farklı sayılmaması ve maddi bir karşılığının olmaması, bu nöbetlerde üç personelin yapacağı işleri bir personelin yapması, personel ve ekipman yetersizliği, bu eksikliği kapatmak için fazla mesainin neredeyse zorunlu olması ve maddi karşılığının yetersiz oluşu en zorlayıcı koşulların başında. Bir diğeri ise hemşirelikte, bir türlü yasalarla güvence altına alınmayan görev tanımları yüzünden doktorun ve sekreterin de işlerini yapmak zorunda kalmak, buna mecbur bırakılmak. Liyakatsiz yönetici atamaları ve yürütülen sağlık politikaları sebebiyle ekip arasında iş barışının bozulmuş olması. Artan şiddet vakalarını da artık ekleyebiliriz.”

“Her ne kadar burada emeğimizin karşılığını hiçbir zaman alamasak da gitmek isteyişimizin sebepleri arasında maddiyatı en sona koyabilirim” diye ekliyor Burcu Ozan.

Çalışma saatlerinin ve görev tanımlarının yasalarla belirlenmiş olması, şiddete karşı etkin yasaların çıkarılması, devletin bu konuda taviz vermeyeceğinden emin olmak, gündüz ve gece mesaisinin farklı değerlendirilmesi gerekliliği, nöbet sonrası ve yıllık izin haklarının dinlenmek için yeterli olması, anne baba bir personelin çocuğunu büyütürken alacağı bu desteklerin maddiyattan çok daha önemli olduğunu belirtiyor.

19 YIL HEMŞİRELİK SONRASI AYAKTA DURAMAZ HALE GELMİŞ
Birkaç gün önce çocuk parkında Sevgi hemşireyle tanıştım çocuklarımız arkadaş olmuş oynuyorlardı. İzin isteyip ben de yanına oturdum. Konuşmaya başladık. Dizlerinin çok ağrıdığını söyledi. “Uyurken bile ağrıyor” dedi. Diz kıkırdakları erimiş, protez takılması gerekliymiş. Ayrıca yıllardır bel ve boyun fıtığından mustarip. Henüz 42 yaşında genç bir hemşire. Neden peki diye sorduğumda “19 yıldır fiilen hizmet veriyorum, çalışma saatlerimiz çok uzun, çok yoruluyoruz” diyor. Emeklilik prim günü neredeyse dolacak. Peki dolduktan sonra ne yapacak, bu ağrıyan dizlerle emeklilik yaşına kadar çalışabilecek mi? Bu da başka bir yazının konusu...

Fotoğraf:Unsplash

İlgili haberler
Sağlık emekçileri tükendi, sesimizi duyun!

Yöneticiler tarafından belirsizlik içine sürükleniyoruz. Hepimiz hem psikolojik hem fiziksel hem de...

Sağlık işçisi kadınlar: Baskı ve tacizden yıldık a...

Neriman ve Ayla, eylemden iki sağlık işçisi... Çalıştıkları üniversite hastanesinde düşük ücret daya...

Almanya’da kürtaj hizmeti veren doktorlar kriminal...

Avrupa ve dünyanın birçok yerinde kürtaj hakkına saldırılar var. Almanya’da da kadın doktorlarının k...