Sendikalar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde, işçi ve emekçi kadınların örgütlülüğünün önemine dikkat çekti, ILO190’ın imzalanması ve uygulanması çağrısı yaptı. 2025 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından yayımlanan verilere göre ekim ayına kadar Türkiye’de 235 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 247 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Gazetemize konuşan sendika temsilcileri, kadına yönelik şiddetin boyutlarına, emekçi kadınların yaşamlarına etkisinden bahsederken 25 Kasım’da ses çıkarmaya çağırdı.
BMİS: ‘Şiddete karşı isyanımızı iş yerleri ve meydanlardan haykıracağız’
Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın Komisyonu Sekreteri Nuran Gülenç, “Dilovası’daki katliamda olduğu gibi ağır ve sistematik ekonomik ve psikolojik şiddet altında, alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, kadınları yaşamdan koparıyor. Her gün milyonlarca kadın şiddet ve tacizinin çeşitli biçimleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor” diyerek 25 Kasım’a çağrı yaptı: “Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi kadınlar olarak, bu 25 Kasım’da da kadın cinayetlerine, şiddete ve tacize karşı öfkemizi ve isyanımızı meydanlarda ve iş yerlerinde haykıracağız. Tüm kadınları, yaşamın her alanında şiddete, tacize ve biz kadınlara reva görülen güvencesiz çalışma koşullarına karşı örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.”
Gıda-İş: ‘Gıda fabrikalarında psikolojik şiddete karşı mücadele ediyoruz’
Gıda İş Sendikası Genel Başkanı Olcay Ozak, “25 Kasım’a güvencesiz ve esnek çalışmanın giderek yaygınlaştığı, asgari ücret ve altında ücretlerle kölece çalıştırıldığımız, 10-12 saate varan çalışma saatleri ile kendimize vakit dahi ayıramadığımız bir dönemde gidiyoruz” diyerek, gıda işçisi kadınların sorunlarına dikkat çekti. “Özellikle gıda işçisi kadınlarda eklem rahatsızlıkları, kas yırtıkları ve bel fıtığı gibi rahatsızlıkların yaygınlığı artık bir meslek hastalığına dönüşmüş durumda” diyen Ozak, 25 Kasım talepleri ve çağrılarını şöyle dile getirdi: “Gıda fabrikalarında çokça yaşanan psikolojik baskı ve mobbinge karşı mücadele ediyoruz. 25 Kasım’da da insanca ve şiddetsiz bir yaşam için tüm işçi ve emekçi kadınları ses çıkarmaya davet ediyoruz.”
BİRTEK-SEN: ‘Kadın işçiler örgütsüzlüğe sürükleniyor’
Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Merkezi Evrensel’e yaptığı açıklamada, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ne Türkiye’de ve dünyanın her yerinde kadınlara yönelik şiddetin, yaşam hakkı ihlallerinin, baskı ve tehditlerin arttığı bir düzlemde gidildiğini belirtti. “Kadının emeği fabrikalarda sömürülürken kadınlar iş yerinde tacize, mobbinge, işten atmalara, düşük ücretlere, tazminat ve ücret gasplarına maruz kalıyor. Örgütsüzlüğe sürüklenen kadınlar hem güvencesiz, düşük ücretlerle çalıştırılıyor hem de bakım yükü yeniden kadına yükletiliyor” denen açıklamada, “Sendikal alanda ve her alanda kadın işçileri ekmek, adalet ve onur mücadelesini büyütmeye, örgütlenmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.
Dev Turizm İş: ‘Kadın işçiler daha yoğun ama daha çok ayrımcılığa uğruyorlar’
Dev Turizm İş Sendikası Kadın Daire Başkanı Ayşegül Korkutan, 18 numaralı konaklama ve eğlence işleri iş kolunda kadın işçi istihdamının daha yoğun olduğunu ifade etti. Bu iş kolundaki kadın işçilerin ayrımcılığa uğradığına dikkat çeken Korkutan, “Ayrıca kadın işçiler, aynı niteliklere sahip olan ve benzeri hizmetleri üreten erkek işçilere göre terfi konusunda da ayrımcılığa uğruyor, iş yerinde terfi alamıyor. İş kolumuzda taciz ve mobbing çok yaygın karşılaşılan bir durum. Bunlar hem patrondan ve yöneticilerden hem de sunulan hizmeti satın alan müşterilerden geliyor. Taciz ve mobbinge en fazla maruz kalanlar yine kadın işçiler” dedi.
TGS: ILO 190 imzalansın
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna da Türkiye’nin ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi ile 206 sayılı Tavsiye Kararı’na Türkiye’nin hâlâ imza atmadığını hatırlattı. “Bu iki metin, iş yerlerindeki her türlü şiddet ve tacizin, cinsiyet ve cinsel yönelim farkı gözetmeksizin engellenmesi için devletlere ve işverenlere sorumluluklar yüklüyor ama Türkiye imzacı olmaktan imtina ediyor. Biz TGS olarak imzaladığımız toplu iş sözleşmelerine ILO 190’ı dahil ediyor ve şiddete, tacize karşı üyelerimizi korumaya çalışıyoruz. Ama devletin de sorumluluklarından kaçmaması gerekir” diyen Tuna, evde, sokakta, okulda, kampüslerde, çalışma hayatında, dijital dünyada şiddetten uzak, eşit bir hayat talep ettiklerini ekledi.
SES: ‘Sağlık emekçisi kadınlar şiddet ortamında çalışıyor’
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) MYK Üyesi Eylem Eroğlu, kadına yönelik şiddet araştırmasını yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu şiddeti önlemek yerine izlediğinden bahsetti: “Kadını aile yapısı içinde değersizleştirmek için ait olduğu yapının projelerini hayata geçirdi. Şiddete karşı en etkin rol oynaması gereken kurumlarda bile sağlık ve sosyal hizmet emekçisi kadınları koruyamayanlar aslında şiddetin kaynağı, şiddeti teşvik eden yapıların da yaratıcısıdırlar.” Hasta etmemek yerine, piyasanın ve devletin ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılan sağlık sisteminin, sağlık hakkının, sağlık hizmeti üretenlerin değerini azaltarak halkla sağlık emekçilerini karşı karşıya getirdiğine dikkat çeken Eroğlu, “Hekimin, hemşirenin değersizleştirildiği, eş değer varlıklar olduğumuzun unutturulmaya çalıştırıldığı, bizlerin insan ve özne olmak yerine nesneleştirildiği, hiyerarşik toplumsal ilişkinin bir ürünü olan şiddeti engellemek için şiddeti ortaya çıkaran koşulları engellemek zorundayız.”
Eğitim Sen: ‘Kreşler açılmıyor, esnek çalışma dayatılıyor’
Eğitim Sen Genel Merkezi ise Evrensel’e verdiği demeçte, yeni yasa teklifleriyle, yeni paketlerle, kadınların kazanımlarının, örgütlenme hakkının tırpanlandığına dikkat çekti. “Hutbelerle, yasalarla yaşam biçimlerimiz, örgütlü mücadelemiz, kıyafetimiz, haklarımız hedef haline getiriliyor. ‘Ailenin kutsallığı’ söylemiyle tek tip bir yaşam dayatılıyor; bu anlayış kadını aile içine sıkıştırıyor, şiddeti meşrulaştırıyor, eşitsizliği derinleştiriyor” denen açıklamada kamusal hizmetlerin de bakım yükünü kadınların sırtına yıkılacak şekilde düzenlendiği, kayyımların ilk hedeflerinin kadın merkezleri ve kadınlar için özel uygulamalar olduğu belirtildi. “Kreşler, bakım merkezleri açılmıyor. Siyasal iktidarın toplumu sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn eden, esnek, güvencesiz iş gücünü kalıcı hale getiren politikalarının sonucu ise her gün yeni bir iş cinayeti olarak karşımıza çıkıyor” denen açıklamada “Bu 25 Kasım’da da biz kadınlar şiddetsiz, eşit, özgür, barış içinde; emeğimizin değer gördüğü, demokratik bir ülkede yaşama talebimizde ısrarcıyız” ifadeleriyle 25 Kasım çağrısı yapıldı.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















