Sultangazi pazarında mikrofon uzattığımız kadınlar aynı cümlede buluşuyor: “Hayat çok pahalı.” Biri emekli, biri üniversiteye çocuk yetiştiren anne, biri 18’inde tezgâhta yeşillik satarak ayakta durmaya çalışan genç kadın… Hepsinin hikâyesinde ortak duygular var: “Artan fiyatlar karşısında bitmeyen hesap, daralan mutfaklar, ertelenen ihtiyaçlar ve çocuklar söz konusu olduğunda ağırlaşan sorumluluk.”
‘Bir turşu bidonunu zor dolduracağım’
Emekli bir kadın “Bugün alışverişim hep hesap ederek geçti. Eve nasıl gideceğimi, ne kadar para harcayacağımı, geriye ne bırakacağımı düşündüm. Yeter artık. Emekli ezildi, aileler de ezilmesin” diye sesleniyor. Pazardaki etiketlere bakan bir başka kadın “Turşu yapacağım; domates 40 TL, salatalık 50 TL. Bir bidonu zor dolduracağım” diyor.
Pazarda çalışan 18 yaşındaki bir genç kadın ise haftada beş pazar, sabaha karşı hal, gün doğmadan çadır düzenine alışmış: “Saat beşten akşama kadar tezgâh başındayız. En çok da asgari ücretle ya da emekli maaşıyla geçinenler fiyatlara takılıyor; haklılar.” Öğretmen bir anne, 9 yaşındaki oğlunun beslenme çantasını anlatırken zorlanıyor: “Düzenli gelirim var ama mutfak masrafı her hafta artıyor. Tam gün çalışınca iki öğün hazırlamak zorundayım. Daha çok karbonhidrat koyabiliyorum; meyve çok pahalı, et-sebze eksik kalıyor.”
Türkiye’nin resmi verileri de pazarın sesini doğruluyor: Ağustos 2025’te tüketici enflasyonu yıllık yüzde 32,95 olarak açıklandı; İstanbul için hesaplanan yıllık oran yüzde 40,83. Aynı ay ENAG, yıllık enflasyonu yüzde 65,49, aylık artışı yüzde 3,23 duyurdu. Yani hesap farkları tartışılsa da mutfağa yansıyan gerçek değişmiyor: Sepet şişmiyor.
Mutfak en çok “gıda ve alkolsüz içecekler” kalemindeki yükselişi hissediyor. Resmi değerlendirmeye göre ağustosta gıda fiyatları aylık yüzde 3,02 arttı; bu artış genel enflasyona en yüksek katkıyı yaptı. Pazar tezgâhının başında “Meyve alamıyoruz, inciri bir kere yiyebildik” diyen genç kadının şaşkınlığı da bu tabloya oturuyor.
Hikâyelerin çoğunda emeklilik ve eğitim masrafları, kadınların üzerinde katlanan iki yük gibi duruyor. Temmuz 2025’te en düşük emekli aylığı 16 bin 881 TL’ye çıkarılsa da pazar ve kira kalemleri yükseldikçe nefes alanı açılmıyor. Sultangazi’de mikrofonumuza konuşan bir emekli, “Çocuğu olana, kirada olana yardım olsun” derken aslında aile bütçesindeki görünmeyen bakım emeğinin ağırlığını da hatırlatıyor.
Pazar yerinde duyduğumuz her cümle, kadınların hem gelir yaratma hem de ev içindeki görünmeyen emeği örgütleme sorumluluğu arasında sıkıştığını gösteriyor. Bu sıkışma, fiyatlar arttıkça daha da derinleşiyor.
Hayat pahalılığı kadınların yaşamında çok katmanlı bir eşitsizlik yaratıyor. Mutfak alışverişinden okul beslenmesine, turşuluk domatesten kışlık kabana, üniversite yol parasından emekli aylığının takvimine kadar her başlık kadınların omzunda iki kez ağırlaşıyor: Hem cüzdanda hem de yükte. Ağustos 2025 verileri, gıda fiyatlarının sürükleyici etkisini açıkça ortaya koyuyor. Kadınların yoksullaşmasını durdurmak, yalnızca etiketleri ucuzlatmakla değil; güvenceli istihdamı, bakım hizmetlerini, adil ücret ve emekli aylıklarını, öğrenciler için erişilebilir barınma-beslenmeyi güçlendirmekle mümkün. Pazar tezgâhının başında söylendiği gibi: “Hesap ede ede yaşamak” kader olmasın; “ekmek ve gül”e birlikte uzanalım.
İlgili haberler
Veliler beslenme çantalarını doldurmakta zorlanıyo...
Okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek kampanyasından haberdar Zekiye. ‘Ülkede bir şey olduğu a...
Sosyal alan yok, geçim zor: Gülsuyu’nda gençler uy...
Gülsuyu’nda yaşayan iki genç kadınla konuştuk; hem mahallenin gündelik yaşamını hem de arkadaşlarını...
‘Çocuklarım meyve yemek için izin istiyor’
‘Mesela haftanın 2 veya 3 günü meyve günü, 3 çocuğun meyvesini düşün, yetmiyor. Evde meyve yemek içi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.