Türk Telekom: Kesintisiz iletişim değil, kesintisiz sömürü!
Türk Telekom’da çağrı merkezinde çalışan kadın işçiler, 1 saniye dahi geç kaldıklarında sistemde 1 dakika olarak gözüküp primlerinden düştüğünü söylüyor.

Türk Telekom’da çağrı merkezinde çalışan kadın işçiler, işyerindeki çalışma düzeninin hayatlarını nasıl etkilediğini anlattı. Asgari ücret artı prim ile çalışan işçiler, 1 saniye dahi geç kaldıklarında sistemde 1 dakika olarak gözüküp primlerinden düştüğünü söylüyor. Bu baskılar altında çalışmanın tüm hayatını etkilediğini söyleyen bir işçi, tatile gittiğinde bile bir yere geç kalmaktan korktuğunu belirtiyor.

Çalışma ve yaşam koşullarını anlatan işçiler, iş yerindeki koşullar nedeniyle gerçek isimlerini vermek istemedi. İşçilerden Fatma, “Çalışanları rahatlatmak gibi bir uygulama yok. Senelerce aynı birimde sesin çıkmadığı sürece çalışıyorsun. Stres sıkıntı had safhada. Aile hayatına da yansıyor bu durum. Özel hayatımızda en ufak bir şeyde parlama ile yaşadığımız stres su yüzüne çıkıyor” dedi.

‘KENDİMİ ROBOT GİBİ HİSSEDİYORUM’
Vardiyalı olarak çalışan Elif ise iş yerinde kendisini robot gibi hissettiğini belirterek, vardiyanın haftalık değiştiğini ve önceden haber verilmediğini söyledi. Hasta olduğu için vardiyaya gelemeyen ve onun yanında hastaneye giden arkadaşlarına ücretsiz izin verilmediği anlatan Elif, “Rapor almak durumunda kaldılar ve bundan ötürü performans primleri gitti. Ücretsiz izin vermemek için de herkes topu birbirine atıyor. Şu anda bizim bir günlük rapor almamız 2 aylık prim almamamız anlamına geliyor. Mesela bu gibi durumlarda 10 günden az da rapor alamıyoruz. Hastalık, rahatsızlık gibi konularda hiç yardımcı olmuyorlar. Sabah 1 dakika geç kalınca, o sabah giriş yapılmıyor böylece performansı etkiliyor” diye konuştu.

Yazın tatile gittiğinde bile bir yere geç kalmaktan korktuğunu anlatan Elif, “Tur ile gittiğimiz geziyi sonlandırıp başka bir yere gitmek için otobüste buluşma saatini 16.30 olarak verdiler. Ben tam belirlenen saatte orada olmak için dakikalar öncesinde gerilmeye başladım ve hızlı adımlarla geç kalmamak için tam saatinde oradaydım. Oysaki diğerleri sohbet ederek yürüdü, canla başla yetişmeye çalışmadı. Sonuçta tatildeydik, rahatlamak için insanlar gitmişti ve beş on dakika geç gidebilirdik ama ben tatilde bile rahat edemedim” dedi.

‘YILLIK İZNİ HAYRINA VERİR GİBİ DAVRANIYORLAR’
Psikolojik baskıya da maruz kaldıklarını söyleyen Elif, “Sanki çıkınca başka hiçbir iş yapamayacakmışız gibi konuşuyorlar. Bir yandan kendimizi değersiz hissediyoruz bir yandan da yaşanan işsizlik nedeniyle torpille işe girmek için bekleyen bir sürü insan var” dedi. Gece vardiyasından sonra sabah eve gidip tekrar gece işe gidince dengesinin kaybolduğunu söyleyen Elif, gece vardiyasında ekstra bir ücret de verilmediğini dile getirdi. Elif, “Yıllık iznimizi verirken bile yasal hakkımız değilmiş gibi davranıyorlar. Sanki bize hayrına izin veriyorlarmış gibi davranıyorlar. Neden böyle davrandıklarını sorduğumuzda ise isimlerimiz not alınıyor ve bir daha izin için gittiğimiz zaman daha da keyfi davranmakla tehdit ediyorlar” dedi.

İş yerinde çalışanların yüzde 90’ının çalışma koşullarından rahatsız olduğunu söyleyen Elif, “Haksızlığa uğrayan arkadaşlarımızın yanında duramıyoruz. O kadar sessizce işi hallediyorlar ki aynı ortamda çalışan yakın arkadaşlarının bile haberi olmuyor. İşten atılan kişilerin özel eşyalarını bile toplamasına izin vermiyorlar. O an yerinden biri kalkarsa tutanak tutuyorlar. Bu şekilde olabilecek her şeyin önüne geçiyorlar ve insanların gözünü korkutuyorlar” dedi.

HAKLARINI İSTEYİNCE YÜZ KIZARTICI SUÇTAN ATILDI
Ayşe ise ücretlerin iyileştirilmesi için ve primlerinin yatırılmamasına karşı toplu olarak dilekçe verdikleri için işten atılmış. 14 yıldır çalışan Ayşe, 118, ADSL destek hattı, RTÜK iletişim hattı ve kurumsal birimlerde görev yaptığını ifade ederek, “Bizi yüz kızartıcı suçtan attıkları için birçok hakkımızın da önünü kapamış oldular. Eğer davayı kazanmamış olsaydık ciddi sorunlar yaşayabilirdik, bu anlamda sicilimizi bozabilirlerdi. Ama dava sürecinde geçerli sebepleri sunamadıkları için açtığımız davayı kazandık. Sendikalıyız ama çoğunluk olmadığımız için işverenimiz kabul etmiyor” dedi.

‘SENDİKALAŞMANIN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPIYORLAR’
Müşteri memnuniyeti diye yapılan anketin sonuçlarının da ücrette kendilerine olumsuz yansıtıldığını söyleyen Ayşe, prim sistemlerinin bu yöntemle de kontrol altına alındığını belirtti.
Türk Telekom’un aldığı ihalelerle RTÜK, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Meclis ve MİT gibi resmi ve önemli kurumların da işlerini yaptığını dile getiren Ayşe, “Yaptığımız işe göre maaşlar düşük. Ciddi sorumluluklar alıyoruz. Ciddi kurumların işlerini yapıyoruz. Bir de sendikalaşmanın önüne geçmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ufacık bir harekette başta kim varsa onu atıyorlar ve bu iş yıllarca böyle devam ediyor” dedi.

İlgili haberler
Taciz, hiçe sayılma, mutsuzken mutlu görünme zorun...

‘Çağrı merkezinde ne gibi bir dert olabilir’ diye sorabilirsiniz. Ama say say bitmez dertleri var. K...

Konforlu plazaların ardındaki cehennem!

Işıl ışıl plazaların, şirketlerin, bankaların parlak camlarının ardındaki cehennem: Ayrımcılık, mobb...

Ürünlerimizin kullanılmadığı bir yıl olması dileği...

Patron onu dişlinin yarıçapını hesaplayan teknik ressam olarak değil, firma broşürlerinde boy göster...