Yeni ve eski kanunların karadeliği: Kadınlara ateşten gömlek, çocuklara suç yumağı
Devlet tüm aygıtlarıyla kendi baskıcı ve gerici politikalarını yerleştirmek üzere hereket ediyor. Hukuk bunun aracı oluyor. Kadınların kazanılmış haklarına göz dikiliyor, çocuklar suça sürükleniyor.

Son süreçte devletin farklı aygıtları tarafından kadınların kıyafetinden, boşanma ve nafaka hakkına kadar kazanılmış tüm hakları açıkça hedef alınıyor. Hedef alınmanın yanı sıra hukuki açıdan birçok değişim ve düzenleme yeniden ve yeniden önümüze geliyor. Geçtiğimiz haftanın en yoğun tartışmaları ise suça sürüklenen çocuklar ve Diyanet’in kadınların miras hakkını hedef almasıydı.

Bugünkü politikaların sonucunda emekçiler için hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bu zorlukların en ağır bedelini ise çocuklar ödüyor. Henüz 14–16 yaş arasındaki birçok genç kolay para kazanmanın peşine düşüyor. Erdoğan’ın “Şimşek” programı da, pek çok çocuğun hayatına mal oluyor. İstanbul’da işçi ve emekçilerin yoğun yaşadığı Esenyalı’da benzer bir sürü örnekler karşı karşıyayız.

Henüz 15 yaşındaki Ahmet’in hikâyesi, bu tablonun en çarpıcı örneklerinden biri. Annesi, çok zorlu şartlarda kendisine şiddet uygulayan eşinden, üç yıl süren bir boşanma davasının sonunda kurtulmuş ve eski eşine çok uzak bir mahalleye yerleşmiş. Bir fabrikada işe başladıktan sonra, Ahmet’in önce okulu bıraktığını, ardından da uyuşturucu kullandığını kısa bir süre içinde öğrenmiş. Anne, elinden geleni yapmasına rağmen kimse el uzatmadı. Bugün Ahmet hapiste.

Derslerinde çok başarılı ama suça sürüklendi

Genelde suça sürüklenen çocuklar başlığını duyunca “okula gitmedi, derslerinde başarısızdı” cümleleri peşinden diziliyor. Doğru da. Birçok çocuk ülkle koşullarından dolayı eğitimden uzaklaşıyor ama dersleri çok iyi olmasına rağmen yoksulluktan dolayı suça sürüklenen birçok çocuk var.

Ali’nin yaşadıkları da farklı değil. Derslerinde çok başarılı bir çocuk olmasına rağmen şiddet dolu aile ortamı yüzünden okuldan kopmak zorunda kaldı. Babası annesine ve iki kardeşine sürekli şiddet uyguluyordu. Boşanma kararı alındığında tehditler başladı, anne ve çocuklar gizlilik kararına rağmen güvende olamadı.

Ali bir süre evi terk ederek sokaklarda yaşamaya başladı ve sonunda hırsızlık suçuna bulaştı. Annesi gözyaşlarıyla şöyle anlatıyor:

“Gözümün nuru oğlumdu. Derslerindeki başarısıyla gurur duyuyordum. Her dayak yediğimde beni teselli eden, babasına karşı geldiği için dayak yemesine rağmen yanımdan ayrılmayan oğlum, ‘paramız olsaydı babamdan daha erken kurtulabilirdik. Ben de çok param olsun diye bunu yaptım’ diyordu.”

Bu hikâyeler birer istisna değil; aksine binlerce çocuğun yaşadığı ortak kader. Erken yaşta çalışmaya zorlanmak, erken yaşta evlilik, ekonomik baskılar ve “kolay para kazanma” hayalleri… Bunlar çocukların gündemine, iktidarın politikalarıyla sokuluyor.Sorunlar çözümsüz bırakıldıkça, çocukların suça sürüklenmesinin önü açılıyor.

Miras hakkına kadınlar zaten erişmekte zorlanıyor

Devlet hukuki açıdan uygulaması gerekenleri uygulamıyor. Aksine birçok aygıtıyla kadınların, kız çocuklarının kazanılmış hakkını gaspetmek üzere organize oluyor.

Diyanet İşleri Başkanı’nın hutbesinde “kul hakkı ateşten gömlektir” diyerek başladığı konuşmasını “ateşten gömlek” giydirilen kadınlara sorduk. Memleketin bir çok yerinde hâlâ kız çocukları evlenip başka yere gittiği için babadan kalan mirastan yararlanamıyor. Bu kadın istediği kadar yoksul olsun miras kalan maldan hiçbir şey alamaz çünkü o artık el kapısında.

Bu durumu yaşayan Meliha başından geçenleri şöyle anlatıyor: “Ben 16 yaşında evlendirildim. Elime sadece içinde çeyiz olan bir sandık dışında hiçbir şey vermediler. 3 kız 2 erkek, toplam 5 kardeşiz. Babam uzun bir ömür yaşadıktan sonra hayatını kaybetti. ‘Her şeyim oğullarımın’ diye vasiyet etmiş. Babamın ölümünden kısa bir süre sonra abilerim biz 3 kardeşten imza alıp her şeyi kendi üzerlerine geçirdiler. Ben içlerinde en durumu kötü olan kişiyim. Abilerime ‘en azından bir miktar para verin’ dedim onu bile kabul etmediler. Aslında mahkemeye verip haklarımı alabilirdim. Ama annem ‘ele güne rezil etme bizi’ dediği için durdum. Eşim, her fırsatta ‘Kardeşlerin hakkını vermediler’ diyerek bunu benim başıma kakıp duruyor.”

Hakkını istedi diye aile sırt çevirdi

Bir diğer örneğimiz ise Fadime. Fadime de miras hakkını ancak mahkeme yoluyla alabilen kadınlardan. Fadime 3 çocuk annesi ve eşinden boşanmış aynı zamanda yoksullukla boğuşuyor. 4 erkek 1 kız kardeşler. 4 erkek bir olup onunda hakkı olan ev ve arsalardan hiçbir şey vermek istememişler. “Zaten mahkemeler bunun için” var diyerek açmış davasını ve hakkı olanı alabilmiş. Fakat bunu yaptığı için kardeşleri ve hatta onların çocukları 10 yıldır Fadime ile konuşmuyorlar.

Devlet politikalarını “günah” adı altında yayıyor

Fadime ve Meliha gibi babasından yada annesinden kalan mirasın kadınlara zaten hak görülmediği yüzlerce örnek sayabiliriz. Yasalara başvurmadığı için mirastan hakkını alamayan binlerce kadın ve çocuk var. Şimdi bunun üzerine aslında korunması gereken bu hak yine dini ve gerici söylemler devreye sokularak kadınların elinden alınmak isteniyor. Hatırlayalım, bugüne kadar gasp ettikleri tüm kazanılmış haklarımızı başta İstanbul sözleşmesi olmak üzere böyle yaparak almadılar mı? Nafaka ve boşanmalara getirilmek istenen arabulucuk uygulamasında olduğu gibi toplumu fikren yanına kazanmak için en gerici kanallardan “günahtır, yasaktır, cehennemde yanarsınız” sözlerini devreye soktular.

Ama dünden farklı olarak kadınlar artık bunu kabul etmiyor. Yukarıda örneğini verdiğim kadınlara giydirilmek istenen ateşten gömleği, kabul etmeyecekleri için hakları olanın peşinden gitmeye kararlılar. Buradan hareketle tüm bu geri söylemlerin karşısında ise ancak kadın emekçilerin örgütlü mücadelesi püskürtebilir.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül