Satıcı bize sesleniyor
Film kimseyi haklı çıkarmıyor, kimseyi kötülemiyor, kimseyi de kahraman yapmıyor. Fakat sorgulamanızı bekliyor. Neden susan tarafın hep kadın olmak zorunda olduğunu...

2016 yılında Cannes Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan Satıcı, Asghar Farhadi’nin yönettiği, izlenmesi gereken filmlerinden biri. Başrolde, Farhadi’nin birçok filminde sıkça karşılaştığımız oyuncular Taraneh Alidoosti ve Shahab Hosseini bulunuyor. İran’daki kadın erkek ilişkisi üzerinden içinde olduğunuz toplumu ve normları sorgulayacağımız Satıcı (The Salesman), paramparça olan ilişkilerin dramatik altyapısını, “taraftar” olmamızın önüne geçerek sunuyor.

Rana (Taraneh Alidoosti) ve Emad (Shahab Hosseini), tiyatro sanatçısı bir çifttir ve İran’da Miller’ın Satıcının Ölümü adlı oyununda rol almaktadırlar. Filmin açılış sekansında yönetmen bu oyuna dikkat çeker. Bir masa, üç sandalye... Evin üst katı ve iki yatak... Şeffaflık; evin içi ve sokak...

Filmin hikâyesi, Rana ve Emad çiftinin yaşadığı apartmanın, binanın yanındaki inşaat çalışması dolayısıyla zarar gördüğü bir sahneyle başlar. Geceye bina sakinlerinin çığlığıyla uyanan çift, derhal apartmanı boşaltır. Artık kendilerine kalacak yeni yer bulmak zorundadırlar. Aynı oyunda rol aldıkları oyuncu arkadaşları Babak’tan (Babak Karami) yardım isterler. Babak, kiracısının henüz çıktığı evini Rana ve Emad’a gösterir. İçinde bulundukları durumdan dolayı çift evi tutar. Fakat Babak’ın arkadaşlarından eski kiracısı hakkında gizlediği bir sır vardır. Kiracının eşyaları bilmedikleri nedenle hâlâ evin içerisindedir.

Sır şöyle kenarda dursun, çiftin rol aldıkları oyunu izlemeye, İran’daki yasalara göre kültür sanat eserlerini kontrol etmekle görevli “sansür” kurulu gelecektir. Emad, kurulla görüşmek için tiyatroda kalır. Rana ise evine döner. Yeni evine taşınan kolileri açıp yerlerine yerleştirirken, eski kiracının eşyalarını da bir kenara istifler. Saat artık ilerlemiştir, tam banyoya gireceği sırada kapı çalar. Gelenin eşi olduğunu düşünen Rana otomatiğe basar, kapıyı aralar ve duşa girer.


SORGULUYOR, SORGULATIYOR
Filmin bu noktasına kadar aslında İran hakkında bildiklerimizin zıddı olan iki karakter izleriz. Kültürlü, mutlu, eğlenmesini bilen, kadın-erkek ilişkilerini doğru bir şekilde yakalamış bir çift... Fakat bu olaydan sonra ortaya konan tablo öyle olmaz. İçeri giren Emad değildir, Rana bir saldırıya uğrar ve bu saldırıyla çift için hiçbir şey aynı şekilde devam edemeyecektir. Bundan sonra özellikle de erkek karakterin, her ne kadar karşı pencerede dursa da, içinde saklanan, kurtulamadığı o erilliği göreceğiz. Rana büyük bir travmanın tam kalbindedir; yaşadığı şeyi sessizlikle karşılar ve içine kapanır. Emad’ı ise intikam duygusu günden güne kemirir.

Yönetmen tam da bu noktada kadın ve erkek arasındaki bakış açısının ne denli farklı olabileceğini gösterir ve başarısı da sanırım burada. Çünkü filmi izleyen artık salt izleyici değil, olayın merkezinde biri haline gelir ve hepimiz için sorgulama başlar. Önce neyden kurtulmalıyız? Adaletsizlikten mi yoksa kadını (ama açıktan ama gizli) yok sayan yargılarımızdan mı?

Rana ve Emad’ın içinde olduğu olayın yanı sıra, yönetmen İran’da yaşamını sürdüren kadınlara da dikkat çekmekte. Mesela tiyatroda fahişe rolü oynayan, oyun metninde çıplak olması gereken oyuncu, İran yasalarına göre rolünü sahnede kırmızı bir pardösüyle oynar. Erkek rol arkadaşı, kadın oyuncunun söyledikleriyle görüntüsünün çelişmesi üzerine prova sırasında durumla dalga geçer ama bunun kadın oyuncuda yaratacağı ruh halini asla düşünmez. Bir başka sahnede Emad’la aynı dolmuşta olan bir kadının ondan rahatsız olarak yer değiştirmesini görürüz. Emad yaşadığı durumu, “Emin ol daha önce takside başına kötü bir şey gelmiştir” diye değerlendirerek kadına hak verir.

Fakat aynı Emad, eşinin yaşadığı olayın intikamını “eşine rağmen” almak ister. Ona ne hissettiğini sormaz, neler yaşadığını tam olarak dinlemez. Zaman zaman şüphe duyar; hep bir “acaba”sı vardır. Rana ise önce karakola gitmek ister ama İran’da “kadın hakları” her zaman haksız olmaya endeksli olduğu için vazgeçer. Bir de kendini açıklıyor olmak onu iyiden iyiye kötüleştirecektir. O, olayı bir şekilde unutmaya çalışsa da Emad’ın bencilliğinin peşinde sürüklenirken bulur kendini.


HAKLI YA DA KAHRAMAN ARAMIYOR
Başta bahsettiğim Arthur Miller’ın Satıcının Ölümü oyunu, filmde öylesine kullanılmış değildir elbet. Hikâyesi, filmle konu olarak aynı olmasa da karakterlerinin gösterdiği gelişim filmdeki karakterlere ışık tutar. Satıcının Ölümü’nde de karakterler zor bir toplumda yaşamaya çalışır. Her ne kadar oyunda bireysel olarak yaşanan öyküler varmış gibi dursa da bir toplumun siyasi, ahlaki yozluğuna koca bir alan açılır.

Bu yüzden oyunun filmle bağlantısı oldukça önemli. Filmin son sahnesinde yer alan Satıcının Ölümü’ndeki Willy’nin ölümü, Rana ve Emad’ın içinde olduğu ruh halinin de habercisidir aynı zamanda.

Film kimseyi haklı çıkarmıyor, kimseyi kötülemiyor, kimseyi de kahraman yapmıyor. Sadece bir durum gösteriyor. Bu durumu gösterirken de sizden taraf olmanızı asla ve asla istemiyor. Fakat sorgulamanızı bekliyor. Kadın erkek ilişkilerinde neden susan tarafın hep kadın olmak zorunda olduğunu, neden bir hak mücadelesi verilecekse bunu yapanın erkek olduğunu... Boğazınızda bir düğümü temizlenirken, başka bir düğüm daha atılıyor. Filmi izlerken gözünüzün önüne, haberlerde sadece bir sayı olarak verilen “kadınlar” düşüveriyor. Veyahut bir anda kulağınıza kızı öldürülmüş bir babaya “Kızınıza sahip çıksaydınız” diyebilen bir cehaletin, pişkinliğin sesi çalınıyor.

Film sizi bir sona taşımıyor. O sonu belki de kendimize borçlu olduğumuz mücadele getirecek...

Künye
Orijinal Adı: The Salesman
Yönetmen / Senarist: Asghar Farhadi
Oyuncular: Shahab Hosseini, Taraneh Alidoosti, Babak Karimi, Mina Sadati...
Tür: Dram
Ülke: İran, Fransa

İlgili haberler
Temizlik İşçilerine Adalet!

Ellerinde kalan tek hakları, sendikalarıydı. Onu da kaybetmemek ve diğer haklarını alabilmek için, ‘...

Asyalı konfeksiyon işçisi kadınlar ‘ben de!’ diyor

Endonezyalı işçi Kokum Komalawati, Asya ülkelerindeki konfeksiyon atölyelerinde çalışan kadın işçile...

Fethiye emeğiyle yeniden hayat buldu

Fethiye, küçük yaşta annesini kaybetti, eğitim hayatı sona erdi, eşini iş cinayetinde kaybetti... Am...