Çocuk istismarı yasa ve yönetmeliklerle adım adım nasıl meşrulaştırıldı?
Çocuk istismarı AKP iktidarı eliyle pek çok yasa, yönetmelik, komisyon önerisi, rapor ve fiili uygulamalarla adım adım meşrulaştırıldı. 2004 yılından bugüne neler yaşandı?
• 2004: Evlilik yoluyla tecavüzün cezasız kalması maddesi TCK’dan kaldırıldı

1926 tarihli Türk Ceza Kanununa göre bir kız çocuğuna ya da kadına tecavüz suçu işleyen erkekler, cinsel saldırıda bulundukları kişiyle evlenirlerse cezaları erteleniyordu. 78 yıl boyunca yürürlükte kalan bu madde 2004 yılında kabul edilen yeni Türk Ceza Kanunu’nda kaldırıldı. Bu, kadınlar ve çocuklar adına bir kazanımdı. Ancak o günden bugüne çocuk istismarının yolunu açan pek çok değişiklik yapıldı.

• 2009: Ortaöğrenimde nişanlanma serbest bırakıldı

1964’ten 2009’a kadar yürürlükte olan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğine göre evli veya nişanlı olanlar okula öğrenci olarak kayıt yaptıramıyor, öğrenciyken evlenen ya da nişanlananların okul kaydı siliniyordu. 2009’da yayınlanan yönetmelikle nişanlılık şartı kaldırıldı ve ortaöğrenim yaşındaki çocukların nişanlanması serbest bırakıldı. Bu; çocuk yaşta evlilik yoluyla istismarın önünü açan önemli adımlardan biriydi.

• 2012: 4+4+4 Eğitim Sistemine geçildi

Bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkede çocuğa nasıl bir değer verildiğinin ve ona nasıl bir gelecek biçildiğinin aynasıdır. Örneğin; “parasına göre eğitim” sisteminde toplumda var olan eşitsizlikler daha da artar. Ya da bir ülkede eğitim zorunlu değilse, çocuğun hayatı üzerinde söz hakkı olduğu var sayılan kişilerin keyfiyetine kalmışsa kız çocuklarının okullaşma oranı düşer.

Bugün Türkiye’de okul yaşında olup da okulda olmayan ve devletin nerede olduğunu bilmediği, belgeleyemediği tam 1 milyon 200 bin çocuk var. Bu bilanço 4+4+4 eğitim sisteminin bir eseri. Çünkü bu sistemle ilköğretim bölündü, ikinci dört yıllık kısmı fiilen zorunlu olmaktan çıkarıldı.

2012’de ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı, dini eğitim veren, yurt ve pansiyon açan kurumların denetiminden sorumlu olmaktan çıkarıldı, bu görev Diyanet İşleri Başkanlığı’na verildi.

Böylece kız çocuklarının okuldan alınmasının ve öğrenimlerine “açık öğretim” şeklinde devam etmelerinin önü açıldı. Örgün eğitimdeki kız çocuklarının sayısında ciddi düşüş yaşanırken, aynı yıllarda cemaatlere yurt açma yetkisinin verilmesiyle birlikte bu çocuklar okullardan alınıp din eğitimi adı altında çeşitli kurumlara gönderildi.

• 2013: Cemaatlere öğrenci yurdu, pansiyon açma yolu açıldı

Türk Ceza Kanununun 263. Maddesi kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara, çalıştıranlara, bu kurumlarda öğretmenlik yapanlara 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile bu kaçak yurtların kapatılmasına hükmediyordu. 2013’te bu madde iptal edildi, o güne kadar suç sayılan kaçak yurt açmak ve işletmek suç olmaktan çıkarıldı. Böylece sıkça istismar ile gündeme gelen dini vakıf ve cemaatlerin açtığı kaçak kurs, yurt ve okullar serbest bırakılmış oldu.

Türkiye, laikliğe de aykırı olan bu adımın diyetini çok acı bir şekilde ödedi. 2016 yılında Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancıların açtığı ve 200 öğrencinin kaldığı Aladağ Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta öğretim Kız Öğrenci Yurdu’nda çıkan yangında bir hizmetliyle 11 kız çocuğu can verdi. Çocukların bedenleri kilitli olan yangın merdiveni kapısında bulunmuştu. Kurtulanlar pencerelerden atlamıştı.

• 2013: Ortaöğretimde evlenmenin yolu açıldı

2009’daki yönetmelik değişikliğiyle ortaöğrenimde nişanlanmanın önü açılmıştı, evlilik ise hâlâ öğrencilikle bağlaşmayan bir nitelikti. Yani evlendirilen çocuğun okulla tüm ilişiği kesiliyordu. Bu durumda, örgün eğitimin zorunlu olması ve çocuğun eğitimden yoksun bırakılmasının cezalandırılması caydırıcı bir nitelik taşıyordu.

2013’ün eylül ayında yapılan değişiklikle ise evli öğrenciler için açık öğretim lisesi mecbur kılındı. Hem evli hem de öğrenci olabilmeyi mümkün kılan, en düşük evlendirme yaşını 17 olarak belirten Medeni Kanun’a aykırı olan bu düzenleme erken yaşta evliliklerin önündeki bir engeli daha kaldırmış oldu.

• 2013: Üniversiteliye evlenirse kredi veren, borçlarını silen bakanlık kararları alındı

Kasım 2013’te bu kez üniversite okuyan öğrenciler hakkında evliliği teşvik eden uygulamalar gündeme geldi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yeni evlenen üniversite öğrencilerine 10 bin TL’ye kadar “evlilik kredisi” verme kararı aldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı da, pek çok mezunun ödemekte zorluk çektiği Kredi ve Yurtlar Kurumu öğrenim kredisini ve yurt ücretlerini evlenen üniversitelilerden almayacağını ilan etti. Evlilik cüzdanıyla ilgili bakanlığa başvuran öğrenciler yurtlarda ücretsiz barınabilecekti.

• 2014: Kadınların miras hakkı tırpanlandı

Kadınların miras haklarına doğrudan müdahale edilerek, tarım arazilerinin “ehil çocuğa” (yani fiiliyatta erkek çocuğa) bırakılmasına yönelik yasa çıkartıldı.

• 2015: Anayasa Mahkemesi resmi nikâhsız dini nikaha cezayı iptal etti

Türk Ceza Kanunu’nun 230. Maddesinin başlığı “Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören” başlığı taşır. Burada açıkça resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyılması suç sayılıyor, buna aykırı davranan hem çiftler hem de imamlar cezalandırılıyordu. Ancak 2015 Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi resmi nikah kıyılmadan dini nikah kıyanlara ceza verilmesi hükmünü kaldırdı. Böylece hem erkeklerin birden fazla kadınla birlikte olduğu çok eşliliğe hem de resmi nikah zorunluluğunun ortadan kalktığı koşullarda çocuk yaşta evliliğe doğru bir taş daha döşenmiş oldu.

• 2015: Anayasa Mahkemesinin “rıza yaşı” kararı

Kasım 2015’te Anayasa Mahkemesi yine bir yasa iptaliyle “Çocukların cinsel ilişkiye rıza yaşının 15’ten 12’ye indirilmesi”nin önünü açtı. Mahkemenin iptal gerekçelerinden biri “fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi ihtimali” idi. Yani “evlilik ihtimali” değerlendirilerek aslında bir cezasızlık öngörülmüştü.

• 2016: Yeni doğan çocuklar için bile çeyiz hesabı açın, dendi

2015 Mart ayında TBMM’de kabul edilen bir torba yasada devlet destekli çeyiz hesabı uygulaması da vardı. Buna göre bankalarda evlenmeden en az 3 yıl önce açılmış bir çeyiz hesabına düzenli ödemeler yapıldığında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın koyduğu kriterlere uyanlar, evlendikten sonra hesaptaki birikimin yüzde 20’si ila 25’i oranında devlet desteği alacaktı. En geç 24 yaşında çeyiz hesabı açtırmak gerekiyor, 18 yaş altındakiler için veli ya da vasisinin açtırabiliyordu. Evlenecek çiftlere destek adı altında sunulan çeyiz hesabı bir yandan bankalara sıcak para akışı sağlarken diğer yandan erken yaşta evlendirme teşvik ediliyordu.

• 2016: TBMM “Boşanma Komisyonu” raporu yayınlandı

2015 yılının Aralık ayında mecliste bir komisyon kuruldu. Kadın hareketi, kamuoyunda “Boşanma Komisyonu” olarak bilinen bu komisyonun şiddet gören kadınların ve istismara uğrayan çocukların sorunlarına çözüm olmayacağını daha ilk günden söyledi.

17 Mayıs 2016’da yayınlanan komisyon raporu kadınların ve çocukların temel insan haklarına ve medeni haklara yönelik bir saldırı paketiydi. Kadınların nafaka hakkının sınırlandırılması, boşanma durumunda eşit mal paylaşımının ortadan kaldırılması, din görevlilerinin arabuluculuk yaparak boşanmayı engellemesi, şiddet uygulayan kişinin çocuklarıyla görüşmeye devam edebilmesi gerektiği gibi bir dizi hak gaspı bu komisyon raporuyla gündeme getirildi.

Çocuklar açısından en vahimi ise raporun çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlik önerisiydi. Raporda ayrıca cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması önerisi de vardı.

• 2016: Anayasa Mahkemesi çocuk istismarına 15 yaş kriteri getirdi

Temmuz 2016’da Anayasa Mahkemesi, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunu düzenleyen TCK’nin 103. maddesindeki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal etti. Bu iptale kadar, TCK’nin çocuk istismarını düzenleyen 103. maddesine göre, “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış”, cinsel istismar sayılıyordu.

• 2016: İstismara evlilik yoluyla af tasarısı tepkiler üzerine geri çekildi

2016 yılında AKP hükümeti, “cebir, tehdit, hile veya iradeyi sakatlayan başka bir neden olmaksızın 16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda koşullarına bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir” tasarısını yani evlilikle çocuk istismarının aklanması önerisini meclise sunmuştu. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, çocuk istismarcılığını “Bunlar cinsel istismar suçunu zorla işlemiş olan kişiler değil. Tamamen ailelerin ve küçüğün de rızasıyla yapılmış işler” sözleriyle yasaları, sözleşmeleri çiğneye çiğneye savunmuştu. Önerge, toplumun her kesiminden gelen tepkiler üzerine geri çekilmişti.

Aralık 2016’da çocuklara yönelik cinsel suçları düzenleyen TCK’nin 103. ve 104. Maddelerinde değişiklik yapıldı ve cezalarda kademelendirmeye gidildi. 12 yaş ve altındaki çocuklara karşı işlenen suçlarda en üst sınırdan ceza verileceği belirtildi. 103. maddenin “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal edildi. Böylelikle rıza yaşı fiili olarak 12’ye indirilmiş oldu. Bu durum 12 yaşından büyük çocuklara cinsel istismarda cezasızlık için ‘rıza’ kavramına başvurulabilmesinin yolunu açtı.

• 2017: Rehber öğretmenlik görev tanımı değiştirildi

Okullarda koruyucu, önleyici ve iyileştirici ruh sağlığı hizmeti sunan psikolojik danışman ve rehber öğretmenler çocuk istismarlarını en çok açığa çıkaran meslek gruplarından. 2017’de “MEB Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği” dahilindeki psikolojik danışmanlık hizmeti kaldırıldı, “okul psikolojik danışmanlarına verilemeyecek görevler” kısmı çıkarılarak rehber öğretmenler angaryaya boğuldu.

• 2017: AKP, Mecliste çocuk istismarı araştırılması önerisine ret oyu verdi

Çocuklara yönelik cinsel istismarın ve şiddetin önlenmesi amacıyla 23 Mayıs 2017’de HDP’nin Meclise sunduğu araştırma önergesi AKP’li vekillerin salonu boşaltması nedeniyle görüşülemedi. 24 Mayıs’ta bir kez daha Meclise sunuldu önerge, bu defa da AKP’li vekiller ret oyu kullandığı için reddedildi.

Aynı günlerde Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneğinin çocuklara istismardan nasıl korunacaklarını anlatan broşürü yasaklandı, aynı derneğin cezaevindeki çocuk istismarına ilişkin raporunu açıklaması da OHAL gerekçesiyle yasaklandı.

• 2017: Müftülere dini nikâh kıyma yetkisi verildi, çocuğun nüfusa kaydına sözlü beyan yeterli hale getirildi

Müftülüklere resmi nikâh kıyma yetkisi veren düzenleme tüm toplumsal tepkilere rağmen Aralık 2017’de Mecliste onaylanarak yürürlüğe girdi. Böylece din adamları aile hukukuna karışabilecek özneler haline getirildi. Toplumsal yaşamın ve aile yaşamının temel kurallarını içeren Medeni Hukuk “dini hassasiyetler” adına delindi. Aynı değişiklik ile sağlık personellerinin takibi dışında doğmuş çocukların bildiriminde sözlü beyan yeterli kılındı.

• 2018: Çocuk istismarı komisyonu kuruldu.

Mecliste çocuk istismarlarının araştırılması ve önlenmesine yönelik araştırma komisyonu kurulması için verilen önergeye tüm muhalefet partileri evet derken, öneri AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Çocuk istismarının önlenmesi talebi kamuoyunda büyüyünce, Erdoğan’ın talimatıyla bakanlıklar nezdinde Çocuk İstismarı Komisyonu kuruldu, Nisan 2018’de komisyonun hazırladığı yasa taslağı, özellikle hadım ve cezaların artırılması öne çıkarılarak reklam edildi. Yayın yasağı da getiren yasa taslağı, 24 Haziran erken seçim nedeniyle rafa kaldırıldı. 2018’in temmuz ayında yine üst üste çocuk istismarları gündem olduğunda tepkiler yeniden büyüyünce, iktidar taslağı raftan indirdi. Yasayla, küçük çocuklara yönelik tecavüz suçunun cezasının artırıldığı öne sürülse de 12 yaş kademelendirmesiyle “cinsel ilişkiye rıza yaşı” 12’ye düşürüldü. Bunun sonucu olarak kız çocuklarının zorla ve erken yaşta evlendirilmelerinin yasal yolu açıldı.

• 2019: Yargı paketinden taşan hak gaspları

2019 Ekim ayında 2. Yargı Paketi’nde çocukların istismarcılarla “belirli şartlarda” evlendirilmeleri durumunda cezanın erteleneceğine yönelik hükmün bulunduğu ortaya çıktı. Taslakta, çocuk ile cinsel istismar faili arasındaki yaş farkının 10’un üzerinde olmaması ve evlendirilmeleri durumunda hükmün ertelenmesini kapsıyordu. Kadınlar ülkenin dört bir yanında yaptıkları eylemlerde “Biz 2016'da 'Tecavüzü meşrulaştıramazsınız' 2018'de 'İstismarı affettirmeyiz' diyerek bir araya gelen kadınlar bunu daha önce iki defa engelledik. Çocuk hamileliklerinin, evlilik içinde kadınlara yönelik şiddetin böyle tavan yaptığı bir dönemde bunu asla kabul etmiyoruz” dediler.

2. Yargı Paketinde ayrıca kadınların nafaka hakkına yönelik sınırlandırma içeren bir düzenleme olacağı da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildi. Bu açıklama üzerine bir kez daha gündeme gelen nafaka konusunda hukukçular, kadın örgütleri ve muhalefet partileri ise “Kadınların haklarından bir adım bile geriye atılmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Kadınların yükselttiği tepkiler sonucunda bu iki öneri pakette yer almadı.

• 2021: Cinsel suçlarda ‘somut delil’ şartı

Cinsel saldırı, işkence, cinsel istismar gibi suçlardan tutuklanabilmek için görüntü benzeri somut kanıtın zorunlu hale getirilmesini de içeren 4. Yargı Paketi, tüm itirazlara rağmen Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. “Somut delil” şartının, çocukların cinsel istismarı ile cinsel saldırı suçlularının tutuklanmasını neredeyse imkânsız hale getireceği ifade edilirken, bu düzenlemenin cinsel saldırı suçlarında “kadının beyanının geçerli sayılması” ilkesini de ortadan kaldırdığı tartışıldı.

• 2021: Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilindi.

20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’de bir cinsel-fiziksel her türlü şiddete karşı ciddi yasal ve kurumsal önlemler alınmasını devletlere yükümlülük olarak getiren İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığına dair Cumhurbaşkanlığı kararı yayınlandı. AKP’nin kadınlarla ilgili ileri sürdüğü “koruma, geliştirme, güçlendirme” iddiası içeren bütün vaatlerinin uluslararası ve iç hukuk bakımından en büyük hukuksal dayanağının ortadan kaldırılmış oldu. Aslında imzalandığı günden itibaren bugün çocuk istismarıyla gündemimize oturan tarikat ve cemaatlerin özel hedefi halindeydi.


DİYANETİN YERİ AYRI…

Eğitim sistemindeki değişiklikler, hukuki metinlerde, medeni hakların ortadan kaldırılması, idari yönetmeliklerdeki düzenlemeler hepsi bir bütün olarak kadınları ve kız çocuklarını bir yolda hizaya sokmak üzere kurgulandı. Ve tüm yolların sonu kadınlar için şiddet, kız çocukları için istismar ocağına dönmüş bir aileye çıkıyor. Şüphesiz ki tarikat ve cemaatler eğitiminden sağlığına idaresinden ekonomisine her yere sirayet etmiş durumda. Ama bu çocuk cehenneminin taşlarını döşemede Diyanet İşleri’nin yeri ayrı…

Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924 tarihinde kuruldu. Kurulduğu günden bugüne toplumun dini inançlarını kim iktidardaysa onun çıkarına şekillendirmesine yarayan bir kurum oldu. Özellikle 1975’te kendisine bağlı Türkiye Diyanet Vakfı’nın kurulmasıyla birlikte aynı zamanda bir sermaye odağı haline geldi. Her sermaye odağına sunulan imtiyazlardan faydalandı. Örneğin 1978’te vergiden muaf hale getirildi, 2005’teki bir düzenlemeyle de izin almadan kayıtsız bağış toplama imtiyazı tanındı. AKP’nin iktidar olduğu yıllardaysa Diyanet’in statüsü yükseltilirken hazine bütçesinden aldığı pay her sene katlanarak arttı. Bugün Diyanet; İçişleri, Dışişleri, Enerji, Kültür ve Turizm, Sanayi vb pek çok kritik bakanlıktan daha yüksek bir bütçeye sahip.

Bütçenin yanı sıra Milli Emlak Genel Müdürlüğü üzerinden Diyanet İşlerine ayrılan arazi ve binaların sayısı, örneğin Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılandan katbekat fazla.

2010 yılında, genel müdürlük seviyesinden müsteşarlık seviyesine yükseltilen ve kendisi de bir holding gibi çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev alanı da genişletildi; aile ve kadına yönelik kapsamlı işlevlere kavuşturuldu “Aile, kadın, gençlik ve toplumun diğer kesimlerine yönelik dini konularda aydınlatma ve rehberlik yapmak” amacıyla donatıldı.


Türkiye’de hem kadın haklarına yönelik saldırılarda hem de çocuk istismarının yaygınlaşmasında baş rollerden birine sahip olan Diyanet’in özellikle AKP döneminde müftülükler, eğitim kurumları, sıbyan mektepleri ve aile büroları aracılığıyla yürünen yola adım adım bakalım:

Aile ve Dini Rehberlik Büroları

2003 yılında Diyanet’e bağlı il müftülükleri içinde Aile Bürosu adıyla kurulan kurumlar, 2007 yılında Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu adıyla çalışmaya başladı, daha sonra Aile ve Dini Rehberlik Büroları adını aldı. Bu bürolarda, ‘danışmanlık ve rehberlik hizmetleri’ adı altında medeni haklara aykırı pek çok vaaz verildi.

Okul Öncesi Kuran Dersleri

2011’de Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da, kararname ile değişiklik yapılarak, Kuran kurslarına yaş sınırlaması getiren düzenleme yürürlükten kaldırıldı ve 12 yaş sınırı kaldırılmış oldu. Bu engelin ortadan kalkmasıyla birlikte 2012 yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hazırlanan okul öncesi din eğitimi projesi kapsamında 4-6 yaş arası çocuklar için önce müftülüklerin bünyesinde kuran kursları açıldı. Daha sonra da Diyanet’le imzalanan protokoller aracılığıyla MEB’e bağlı anaokullarında “Değerler Eğitimi” adı altında kuran dersi verilmeye başlandı. 4-6 yaş aralığında dini eğitimin çocuğun bilişsel, mental ve ruhsal gelişimine aykırı olduğunu dile getiren öğretmenler hakkında soruşturmalar açıldı.

Sıbyan Mektepleri

Diyanet okul öncesi Kuran kurslarında ilk etapta kendisi de Kuran kurslarına devam eden annelerin çocuklarını hedeflemişti. Sıbyan mektepleri 2011’de yaş sınırının kaldırılmasıyla özellikle de yoksul semt ve mahallelerde 2013’ten itibaren pıtrak gibi çoğaldı. Hiçbir kurum tarafından denetlenmeyen bu sıbyan mekteplerine sadece dini gerekçelerle çocukların gönderilmediği, çocukların o evlerde neler yaşadığı Ekmek ve Gül’e gelen pek çok haber, yazı ve mektupta gördük.

Hatırlayalım…

İstanbul’un emekçi semtlerinden biri olan Esenyalı’dan Fidan çocuğunun psikolojisinin ne kadar bozulduğunu anlatmıştı:

Çocuğumu 3 yaşında sıbyan evine gönderdim. Üniversite öğrencileri gönüllü ders veriyorlardı. İki yıl gitti buraya. Sonra çocukta birtakım sorunlar görmeye başladım, küçük kardeşine şiddet uyguladı. Sonra yatağa işemeye başladı. Evde ne yapsak ‘günah’ demeye başladı. Sorunlar giderek büyüdü. Doktora götürdüm. Çocuk çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyormuş. Neyin günah olup neyin olmadığının çelişkisini yaşadığı için depresyona girmiş.
Örneğin resim yapmak istiyor, ama resim yapmak günah! Sadece ev resmi, ağaç resmi yapabilir. İnsan ve hayvan sureti yapmak Allah’ı incitmek olurmuş. Bu nedenle çocuk çelişkiye düşmüş. Evin içinde anne, baba ve kardeş resimleri yapmak günah, ‘Öyleyse evin içinde yaşamaları da günah mı’ diye sorular sormaya başladı. Çocuğu sıbyan okulundan aldık. Şimdi normal bir devlet okuluna gidiyor. Belirli günlerde de rehabilitasyon merkezine gidiyor. Konuşma ve zeka geriliği tespiti konuldu.”


Çalıştığı için çocuğunu sıbyan mektebine göndermek zorunda kalan Sevinç şikayetine rağmen hiçbir işlem yapılmadığını söylemişti:

İş bulduğum zaman çocuğum 5 yaşındaydı. Kaynanam tam gün bakmayı kabul etmeyince ben de mahalledeki sıbyan okuluna, hem bize yakın hem de çok uygun diye verdim. Saat 12 buçukta gidecek 5 buçukta eve dönecekti. Okulda çalışanların düzeyi, aldığı eğitim nedir, hiç sormadım. Bazı günler fazla mesaiye kalınca hiç göremiyordum. Babaannesinde uyuyakalıyordu, sonra da orada kalıyordu. Sorunları bir hafta sonu fark ettim. Çocuk gece altını ıslatmaya başladı. İçine kapandı, evdeki eşyalara zarar verdi.
Önce kaynanamla konuştum, o da beni suçladı. ‘Çocuk seni doğru dürüst görmüyor, seni özlediği için’ falan dedi. Baktım çocuğun durumu kötüye gidiyor, hemen işten ayrıldım, daha fazla ilgilendim, babası da epey uğraştı ama yine de aynı.
Okulla konuşalım dedik. Okula gittim, anlattım durumu, onlar da beni suçladı. Zaten bir anne olarak çalışmam doğru değilmiş! Epey tartıştık. Çocuğu okuldan almak istedim, bu sefer beni ikna etmeye çalıştılar. ‘Hiç olmazsa çocuk, sizin asla veremeyeceğiniz dinimizi öğreniyor’ dediler.
Ben işten çıktığım için durumumuz kötüydü. Arada merdiven temizliğine gidiyordum. 5 yaşındaki çocuk bir gün geldi dedi ki: ‘Annelerin çalışması günah. Anne ne olur günah işleme, lütfen çalışma. Babam bize baksın, senin paran da günahmış, o parayla bana sevdiğim şeyleri alma.’
Ben şoka girdim. Sonra aldık hemen okuldan. Ben en az iki defa şikayet ettim bu okulu, tek bir işlem yapılmadı.”


Kendisi Alevi inancına mensup olmasına rağmen bir dönem küçük kızını sıbyan mektebine gönderen yevmiyeli tekstil işçisi Seda:

Dini eğitim çok fazla yok demişlerdi, ama öyle olmadığını gördüm, çocuğum ‘kapanacağım’ demeye başladı, namaz kılmak istiyordu. Ben ona büyüyünce karar vermesi gerektiğini anlattım. Bir gün kolu morarmış geldi. Sorduğumda öğretmeninin yaptığını söyledi. İspatlayamadım tabii, kamera falan yok çünkü kurumda. Kime hesap soracağım, MEB’e bağlı değil! Mahallemizde hala kreş yok. Geçim sıkıntısı olunca da mecbur kalıyoruz sıbyan mekteplerine...”
Oğlunu aynı sıbyana gönderen Seda’nın kız kardeşi oğlunun gördüğü şiddeti anlatmıştı: “Söz dinlemeyen çocukları karanlık oda diye bir yere koyuyorlardı. Aşağıda, yemekhanenin olduğu katta, çocukları tek başına, hiçbir şeyin olmadığı karanlık bir odaya kilitliyorlardı...”


İlgili haberler
Bir kez daha #istismarıaffettirmeyeceğiz

Çocuk istismarına evlilikle af yeniden gündemde. Haziran’da meclise getirilmesi planlanan düzenlemey...

Dün mecliste ne oldu? Çocuk istismarı, kadına yöne...

Dün gece meclisten geçen yasada neler yer aldı? Çocukları istismara; kadınları tacize, şiddete, teca...

Çocuk istismarına evlilik affında bitmeyen ısrar

Bu yargı paketi kadınların hayatına ipotek koyma paketidir. Kızlar çocuk yaşta evlendirilecek, istis...