GÜNÜN YAZARI: Leyla Erbil
Edebiyatın en üretken kadın yazarlarındandır Leyla Erbil. Arkasında birçok birikim bırakan bu cesur kadının eserleri güçlü bir anlatımla örülüdür.

Leyla Erbil’in ilk şiirleri lise yıllarında bir taşra dergisinde çıkar. İstanbul Üniversitesi, İngiliz Filolojisi Bölümünde üniversite eğitimine devam eden Erbil, birinci yılında evlenmeyi seçer ve eğitimine ara verir. Ancak Çerkez Reşit’in oğlu Aytek Şay ile evlenen usta kalemin evliliği pek uzun sürmez. Leyla Erbil bu evlilik hikayesinden sonra okula geri döner ve İskandinav Hava Yollarında sekreter ve çevirmen olarak çalışmaya başlar. Yazar bu işinde ikinci eşi Mehmet Erbil ile tanışır. Öğrenimini son sınıftayken yarıda bırakarak o sırada yüksek mühendis olan Mehmet Erbil ile evlenir.
Yazarın ilk öykülerini yakın arkadaşı Metin Eloğlu okur. Bu ilk okumadan sonra cesaretlenen Erbil’in 1956′da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde ‘Uğraşsız’ isimli ilk öyküsü yayımlanır. Erbil daha sonra Giderek, Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe, Papirüs, Ataç, Yelken gibi edebiyat dergilerinde yazar. Bu yıllar Leyla ve Mehmet Erbil’in Ankara’dan İzmir’e taşındığı zamana tekabül eder.

ÖRGÜTLÜ YILLAR
Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmaz. Psikanalizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956’da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürür.
Leyla Erbil biçimsel açıdan ‘devrimci’ sayılabilecek tutumuyla ‘1950 kuşağı’nın özgün yazarlarından biri sayılır.
1970 Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974 Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından olup PEN Yazarlar Derneği üyesi olur. 1961’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi olan Erbil bir süre TİP’in sanat ve kültür bürosunda görev alır. Aziz Nesin’in önerisi üzerine, Asım Bezirci ve diğer arkadaşlarıyla birlikte TYS tüzüğünü hazırlar.

ÖDÜLLERE KATILMAMA KARARI
Yazarın ilk öykü kitabı Hallaç 1960’da çıkar. Aynı yıl, yazarın kızı Fatoş dünyaya gelir. Ailece İstanbul’a geri dönerler ve Teşvikiye’ye yerleşirler. Bu yıllarda Zürih’e giden yazar orada bir yıl kalır ve konsoloslukta kâtip olarak çalışır. İstanbul’a döndüğünde çeşitli yerlerde çevirmen ve sekreter olarak çalışan yazar, Edebiyatçılar Birliği yönetim kurulunda görev alır.
On üç öyküden oluşan ilk kitabı ‘Hallaç’ta kendi ifadesiyle “İçinden çıktığı toplumun insanlarıyla bir denge kuramaması, tüm yargılara başkaldırmış, bilinçli olarak bir seçmeye gitmeyen insanı” anlatmak ister. ‘Hallaç’ta, bırakılmışlık, yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma, seçme özgürlük, suç işleme, intihar gibi varoluşçuluğa özgü birtakım tema ve yönelimler ağır basar. Yazar, ikinci öykü kitabı Gecede’yi (1968) Nurer Uğurlu ve Metin Eloğlu’nun da yardımlarıyla kendisi bastırır ve Sait Faik Hikâye Armağanı için ödüle gönderir. Ancak ödül o yıl Orhan Kemal ve Faik Baysal arasında paylaştırılır. 1969’da arkadaşları Hayati Asılyazıcı, Naci Çelik, Selim İleri, Demir Özlü, ve Fikret Ürgüp ile birlikte Sait Faik’in mezarı başında bir araya gelerek ödüllere katılmama kararı alan Leyla Erbil bir daha hiçbir ödüle katılmaz.


NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ’NE ADAY GÖSTERİLİYOR
1979 yılında ABD Iowa Üniversitesi yazara onur üyeliği verir. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul eder. 2002 yılında ise PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü’ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilir ve “Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı, zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı” vurgulanır
Erbil, 1970-1972 yılları arasında Türkiye Sanatçılar Birliği başkanlığını üstlenir.
1971’de yazarın ilk romanı Tuhaf Bir Kadın yayımlanır. Bu kitap, tabuların üstüne gitmesi nedeniyle dedikodulara ve tutucu çevrelerin tepkisini çeker. ‘Tuhaf Bir Kadın’ yaklaşık 1950-70 arasındaki bir dönemin anlatısıdır. “Yaşadığı kalıpları kırmak, değişmek ve değiştirmek isteyen bir genç kızın aile ve arkadaş ilişkileri çerçevesinde anlatılan öyküsünde, sınıflar, değer yargıları ve aydın yanılgıları da sorgulanır” sözleriyle kitabın duygusunu anlatır Sennur Sezer.

YAKIN DOSTLARI KAYBETMEK… 
1977’de Erbil’in üçüncü öykü kitabı Eski Sevgili yayımlanır.1980-1981 yıllarında yazarın annesi Emine Huriye Hanım Alzheimer hastalığına yakalanır ve bir süre sonra Göztepe’deki Geriatri Hastahanesi’ne yatırılır. Annesinin hastalığını “Hayatımı altüst eden bir olay” olarak nitelendiren Leylâ Erbil, annesini hastaneye yatırılışından üç yıl kadar sonra kaybeder.
Erbil, 1986’da kaybettiği yakın dostu Tezer Özlü’nün kendisine yazdığı mektupları Özlü’nün vasiyeti üzerine Tezer Özlü’den Leylâ Erbil’e Mektuplar adlı bir kitapta toplar. Kitap, 1995’te basılır. Aynı yıl 11 Ocak’ta yakın dostu, öykücü, şair, denemeci ve sinemacı Onat Kutlar’ın bombalı bir saldırıda öldürülmesi yazarı oldukça sarsar.

İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Kul

'Canım Mercan, yalnız değilsin, biz varız' deyip Mercan'ı bağrınıza basmak, memleketin kadınlık hali...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: İncir çekirdeği

Bir kadının çığlığını gökyüzüyle, bulutlarla, baharla tasvirlemek... Bir kadın yitirdiği baharını ar...

GÜNÜN YAZARI: Tomris Uyar

Yazar, Çevirmen Tomris Uyar İkinci Yeni’nin şairleriyle yaşadığı aşkla tanıtılmaya çalışılsa da o hi...