Gönül’ün anlattıklarıyla esnaf bir kadının 40 yaşından sonra nasıl işçileştiğini okuyacağız.
Sultangazi’deki bir tekstil firmasında çalışan Sultan 3 yıl sonra emekli olmanın hayalini kuruyor. Aynı işyerinde çalışan Ayten de yaşlı pek çok insanın artık tekstilde çalıştığını anlatıyor.
Onca kadın bu ekonomide ne tek başına bir yere gidebiliyor ne de kalıp mücadele edebiliyor. Kadın dayanışmasıyla hayatlarımızı yeniden kurabiliyoruz.
Bugün Frankfurt mutfağını, kadını tek başına fabrika bandı çalışanı gibi kurguluyor diye eleştirebiliriz elbette. Ama mutfağı tasarlayan Margarete’in başka hayalleri de vardı…
Şimdi de suçumuz kadın olmaktı. Ben ehliyet aldığımda kırk iki, yüzmeyi öğrendiğimde kırk beş yaşında bir kadındım. Başka kadınlar tarafından desteklenerek o da.
‘Bugün yine sendikaları zorlasak, birleşik mücadeleyi sağlasak, genel grevi örgütlesek… Deneyimlediklerimizin Türkiye genelinde yankı bulduğunu göreceğiz.’
Çankaya’da dört kadın, sokak hayvanlarına bakmak için dişini tırnağına takmış mücadele ediyor. Çevrenin tacizine, hakaretlerine rağmen, hayvanların da bir can olduğu bilinciyle yılmadan çabalıyorlar.
Farklı iş kollarından işçi kadınlara sorduk; boş vakit sizin için ne demek diye… Farklı işler, farklı mahalleler, farklı isimler, farklı koşullarda da olsalar hep birbirinin aynı yanıtlar verdiler.
Fabrikada makineye doğru yürürken ‘Bir günlüğüne yasalar biz kadınların elinde olsaydı ne yapardık?’ sorusu kafama takıldı. Öğlen paydosunda arkadaşlarıma bu soruyu yönelttim...
Araştırıyorum, hiç mi işçiden yana bir şey çıkmayacak! Devlet düşünmesin, patron düşünmesin, kıdem tazminatımızın da elimize geçmesine engel olsunlar, peki biz işçiler artık ne yapacağız?
‘Artık kime güveneceğimizi şaşırdık. Çocuklar da çok tedirgin. Devlet buna bir el atsın, en ağır cezaları versin. İki takım elbise giyip kravat takınca iyi hal indirimi uyguluyorlar. Böyle olmamalı!’
Sendikalı fabrikalarda hediyeler dağıtarak yapılan kutlamalar kadınları beklentiye sokuyor. Kadınlar hediye seçer hale geldi. 8 Mart, sendikalar eliyle ‘Kadınlar Günü’ne çevriliyor.
Çocuklarımızın okulda aç kalmaması lütuf değil devletin birincil sorumluluğu. Bu hakkı ilkokuldan üniversiteye herkes için söke söke alacak olan da yine biziz biliyoruz.
‘Verilmeyen mesailerimize, düşük ücrete, Kod 29’a karşı direnmemiz gerekiyor. Açlıkla, yoksullukla bizi terbiye edenler mutlaka kaybedecektir. Kazanan biz işçiler olacağız’.
‘Ben et yemeği çıkınca ya da sütlaç çıkınca paketleyip ya da ekmeğin içine koyarak eve götürüp kardeşlerime yediriyorum. Bu bana çok dokunuyor.’
Metal işçisi kadınların sözleşmeden beklentileri nedir? Özgün talepleri yok mu? Yoksa neden yok?.. Yanıtını işçi kadınlardan dinleyelim.
Eğitimde ‘reform' süslemesiyle sunulan müfredat değişiklikleri aileleri endişelendiriyor. Çocuklarıysa küçük yaşlardan itibaren gelecek stresiyle baş başa bırakıyor.
‘Yine o ıslık sesi geldi. Takip edildiği hissi onu gittikçe ürkütüyordu. Eve daha on dakika vardı tahminine göre. Belediye otobüsleri ara mahallelerden geçmediği için yürümek zorundaydı.’
Kadınlar şiddet sarmalının o kadar ortasında bırakılmış ki sohbet kıdeme gelemiyor bile.
Eskiden sus pus olan işçilerle her fırsatta kıdem tazminatını konuşuyoruz. Bir an önce harekete geçip bir şeyler yapmayı planlıyoruz.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















