Vergisini ödemediğimiz ne kaldı?
Tarih öğretmeni yazarımız Filiz Gür, bitmek bilmeyen, ardı arkası gelmeyen vergiler aleminde tarihi bir gezintiye çıkıyor ve bakın ne ilginç vergiler buluyor…

Çocuklarla aynı şeyleri yiyip içtiğimiz halde nasıl olup da giderimiz artıp gelirimiz sabit kalıyor konusu beni havuz problemleri kadar meşgul ederken büyük sınıflarda Merkantilizm konusuyla küçük sınıflarda tarihte vergiler konusu üst üste geldi. Sözel zekâmızı zorlayarak fiskalizmden girdik, adet-i ağnamdan çıktık. En son “Bunlar yazılıda çıkmaz inşallah” diyordu çocuklar. Kıyamam. Devlet-i Aliyye yazılıda sormuyor, yapıştırıveriyor yavrularım.

Ünite değerlendirme sorularını çözerken “bekârlık vergisi” ile ilgili bir soruyla karşılaştık. Yani ben daha önce karşılaşmıştım da gençlere anlatmadığım vergi çeşitlerinden biriydi. Tarihsel geleneğimizde olan bi nevi evliliğe “teşvik” diyelim. Osmanlı, mücerred vergisi olarak tahsil etmiş vakt-i zamanında. Haaa evlenince kurtuluyor musun bu vergiden, yoo evlenince verginin adı değişiyor, bennak oluyor; iklim değişip kış oluyor icabında.

Ders konusunu gündeme bağlamak da kolay oldu çünkü “Acaba şimdi neyi vergilendirsek?” diye düşünen maliyenin ara ara çekmecesinden çıkardığı önerilerden biridir, geçenlerde yine çıkarmışlardı. Bu vergiyi tahsil etmeye kalkarlarsa işsiz güçsüz bekârların yalnız başına sürünmekle, başka biriyle birlikte sürünmek arasında seçim yapması gerekecek.

 Hiciv şairlerimizden Eşref, ona buna vergi koyan devleti eleştirirken okumaya doyamadığım o sansürsüz diliyle şöyle yazmış:

“Eskazâ bir lokma et yersem, hâyâlen, vergici,

Rüzgâr altından geçerken zartımı koklar benim.”

Bir ara hayat kadınlarının yaptığı işler vergilendirilmek istenince yazdıkları da acaba Eşref benim ruh eşim miydi diye düşündürmedi değil:

“Vergi miktarını ol mertebe artırmalı ki

Sahibi servet olanlar da züğürt kalmalıdır.

Yalnız fâhişeler vergisi haksızlık olur,

 Evlilerden de yattıkça rüsûm almalıdır.”

Evet, belki bazı okurlar için çok da abes olmayabilir bu vergiler. Çünkü bekârlık vergisi sadece kasa doldurmak için değil azalan nüfusu artırmaya bir çözüm olarak da gündeme getirilmiş. Birinci Dünya Savaşı’ndan ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni kurulan cumhuriyetin bazı vekilleri ısrar kıyamet bu bekârlık vergisini Meclise getirmişler. Yozgat vekili Süleyman Sırrı Bey, değişik tarihlerde dört defa bu vergi teklifini Meclise sunmuş. Süleyman Sırrı Bey’in bu teklifi bunca ısrarla tekraren sunmasının ardında “Madem ben yandım, herkes yansın” ay pardon “Her canlı bir gün evliliği tatsın” motivasyonu var mıdır bilmiyorum.

Tarihte kadınlardan da akıllara zarar vergiler alınmış. Akıllara zarar diyorum çünkü evlendiği için kadının ödediği bir vergi bu: Gerdek Vergisi. İnsanın “Sanki çok meraklıydık” diyesi geliyor, öhöm. Şimdi buradaki seçkin okur, belki benim işkembe-yi kübradan salladığımı filan düşünür diyerekten ilgili vergiyle ilgili şuraya bir makale alıntısı koyuyorum:

“Gerdek resmi Kanunnâmelerde, “resm-i arûsi (gelin resmi),,, “arûsane,,, “âdet-i arûsî„ adlariyle geçen bu resmin mahiyeti, bir kız veya dul kadın evlenirken kadıya verilen nikâh resminden başka timar sahibine veya sancak beyine verilen resimdir, kızları evlendiği zaman, timar sahibinden de alınır; Bir yerli reayanın kız oğlan kızı evlense gerdek resmini, kızın babasının, tımarında oturduğu sipahi alır. Dul (seyyibe, bîve, ermel) kadın evlense, arus (gerdek) resmini, kendisinin evlendiği sırada bulunduğu yerin sahibi, sipahisi alır, fakat yörük ve yüzdecinin kızı evlense, gerdek resimlerini, bunlar lâmekân olduklarından, yani daima bir yerde durmadıklarından, kız olsun dul olsun, kadının veya kızın babasının kayıtlı bulunduğu timarın veya yerin sahibi alır.”*

Sıkıcı geldi, okumadınız değil mi? Peki bu parayı devlete vermek istemeyen uyanık reaya bir çözüm bulmamış mıdır? Çok komiksiniz. Vergi kaçırmak genetik aktarımsal bir özellik, hücrenin yapısını incelersek hücre zarı ile hücre çekirdeği arasında bir yerde. Misal “keçileri kaçırmak” ifadesi bile aslında vergi kaçırmak. Devlet, hayvanlardan aldığı ağnam vergisini ilkbaharda topluyormuş, yani yeni doğan kuzu ve oğlakları da sayıyor. Ahali de vergi memurunun geleceğini duyunca “keçileri kaçırıyormuş.” Şu halde bekârlık vergisi vermek istemeyen bi Ademi bi Havva ile tanıştırıyorsunuz, Havva da diyor ki “Gel beraber bir berber dükkanı açalım.” Yok, öyle değil, “Sen bekârlık vergini bana ver de ben o parayla evlenme vergimizi ödeyeyim” diyor. Hayır, sadece benim aklıma gelmiş olamaz bi kere.

*Osmanlı İmparatorluğu’nda Reayadan Alınan Vergi ve Resimler, Dr. NEŞ’ET ÇAĞATA

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Ekmek ve Gül Nisan 2021 sayısı

Ekmek ve Gül'ün yeni sayısında kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına öfkelerini dile ge...

Sınırların Ötesinde: Eşitsizlik sınır tanımıyor

Eşit ücret hakkı için açılan davalar, bir gecede kapanan fabrikalar, darbeyle artan şiddet… İngilter...

Başkaldıran kadınlara: Bir sevda iki yürek, Behice...

Yazmak zordu Behice için, ancak o engelleri aşıp yazmaya karar verdi: 35 yıl sakladığım şeylerin bug...