Yasakların ülkesine, öyküsünü kazımış bir kadın: Meena Keshwar Kamal
Yasaklar silsilesiyle geçirmek zorunda olduğunuz bir ömrünüzün olması ne demek? Belki de Meena, tüm yasakların ötesine geçmek için koymuştu varlık sebebini ortaya.

Bir ülkeye giriyorsunuz ve karşınıza bir tabela çıkıyor. Üzerinde o ülkedeysen uymak zorunda olduğun kurallar asılı...

Gülmek yasak, dans etmek yasak,
kitap yazmak, film izlemek, resim yapmak yasak..
Kadınsanız sebepsiz yere, yanınızda erkeksiz sokakta dolaşmanız yasak,
Çalışmak yasak,
Yüzünüzü göstermek yasak,
Makyaj yapmak, oje sürmek yasak,
Güzel bir kadın olmak bile yasak…
Sevişmek mi dediniz?
Sizin istediğiniz zamanlarda her daim yasak...

Yasaklar silsilesiyle geçirmek zorunda olduğunuz bir ömrünüzün olması ne demek? Belki de Meena, tüm yasakların ötesine geçmek için koymuştu varlık sebebini ortaya. Sosyalizmin sadece adında kaldığı devletin işgaliyle, “Kadınlar için bir şey yapmalıyım” demişti bir kere. Çok başarılı olduğu okulunu bırakıp, kadın hakları savunusuna adamıştı kendini.
Meena Keshwar Kamal, 27 Şubat 1957’de Afganistan’ın Kabil kentinde doğdu. O Sovyetler Birliği’nin ismi dışında her şeyiyle revize olduğu, işgallere başvurduğu, bir kukla rejiminin yönetimi altındaki Afganistan’da kadın olmanın ne demek olduğunu anladı.Ve anlamak değiştirmenin de adımını atmasını şart koşuyordu. Kararlılığı ve direngenliğiyle Afgan kadınların eğitimine adamıştı kendisini. Kadınlara reva görülenin tepeden tırnağa tesettür, çok eşlilik, çocuk yaşta evlilik, kölelik olmasına karşı özgürlüğün bayrağını açmıştı. Hiçbir yasağı kabul etmeyişi yaşamını şekillendirmişti.
Yukarıda alt alta yazılı olan yasakların kendisi 1996’da Taliban tarafından getirilmişti ve kadın olmanın başlı başına suç olduğu bir ülke olacaktı orası.

YAPABİLECEKLERİNE İNANÇLA DOLU BİR ZİHİNDİ
Meena 1977’de Afgan Devrimci Kadın Örgütü RAWA’yı kurdu. Afganistan’ın en eski ve politik kadın örgütü olan Rawa, pek çok şehirde kadınların eğitimi için çalıştı. Pek çok haktan, ilgiden, alakadan, değerden uzak yaşayan kadınların hikâyeleri öylesine işlemişti ki içine... Annesi eğitim almamış bir kadındı ve onun hikayesine benzeyen pek çok hikaye vardı etrafında. 1976’da Kabil üniversitesine girdi ve o yıllarda radikal islamcı grupların saldırılarına uğrayan üniversite öğrencisi kadınlar için eğitim almak, okul kapısından içeri girmek yaşamın pamuk ipliğine bağlanması anlamına da geliyordu ne yazık ki. Burhaneddin Rabbani’nin takipçileri, baskılara karşı yürüyen kadınların yüzüne asit atmıştı. Her an tehdit altındalardı. Eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalıp, yapabileceklerinin çokluğuyla doldurdu zihnini. Zihinlerindeki özgürlük coşkusunun satırlara dökülmesi, bu satırların geniş kadın kesimlerine ulaşması için bir dergi çıkarmaya başladı kadınlarla birlikte. Derginin sayfaları, kadınların kanıyla yazılmış özgürlük kelimeleri ile doluydu... 1981’de çıkardıkları Payame Zan (Kadının Sesi) isimli dergi şeriatçıların kadınlara dünyayı dar eden zihniyetine bir karşı koyuştu. Onların suç doğasını ortaya çıkarmak için kalemi ellerine aldı o kadınlar. Ve yazdılar…Bizlerin rengi arasında tercih yapabildiğimiz “oje” onlar için bir eylem sembolü oldu mesela.

Afganistan’ın çökmüş eğitim sistemine karşı Rawa, Meena öncülüğünde tüm itirazlara rağmen mülteciler için eğitim ve sağlık kurumlarını inşa etti. O okullar Taliban rejimi tarafından birer birer kapatılsa da...
Yetmedi, sınırların ötesine taştı Meena. Davetli olarak katıldığı Fransız Sosyalist Parti Kongresi’nde Afgan Direniş Hareketini temsil etti. İşgal altındaki ülkelerinde yaratılan korku rejiminin baş aktörü olarak gösterdiği Boris Ponamaryev başkanlığındaki Rusya’nın salonu terk etmesini sağladı.
Tercih yoktu Afgan kadınlar için. İç savaşın karmaşasında, “Davud Han Hükümeti mi, yoksa işgalciler mi” soruları arasında bir tercih yapılamazdı. Meena da, Rawa’nın bileşeni diğer kadınlar da başka bir tercihin mümkün olduğunu anlatmanın derdindeydi. Tıpkı şimdi olduğu gibi… Şimdi de kadın haklarının güvence altına alınması için işgale giriştiğini söyleyen NATO’ya inanmıyor kadınlar elbette. Ve gerçek özgürlük için Meena’nın miras bıraktığı mücadeleye sahip çıkıyorlar.


ONLARIN KORKTUĞU, BİZİM FEYZ ALDIĞIMIZ KADIN
12 yıl kadın hareketi içerisinde mücadele etmiş bir kadın olan Meena’nın yaptıkları elbette devletlileri rahatsız ediyordu. KHAD isimli Devlet İstihbarat Teşkilatı tarafından uğradığı suikast sonucu katledildi ve henüz kimimiz için başka başlangıçların habercisi olan bir yaşta, 30 yaşında hayata veda etmek zorunda kaldı. Çünkü korktular Meena’nın gücünden ve yapabileceklerinden…
Geriye ne mi bıraktı? Rawa içerisinde hala mücadele eden dirayetli, dipdiri, ileriye bakan kadınlar elbette. Meena’nın öyküsü yeryüzünde pek çok kadına ilham kaynağı oldu.

*Ekmek ve Gül Dergisinin arşiv yazısı

İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: 'Bir Zamanlar Afganistan'

Bu kitaptaki fotoğraflar, dünyada zaman ileri doğru akarken Afganistan'da geri akmış gibi hissettiri...

Afganistan’da kadınlar eşit haklar için koştu

Afganistan’ın Kabil kentinde, kız ve erkek çocuklarının ortak katıldığı tek spor etkinliğinde genç k...

GÜNÜN ANİMASYONU: Parvana

90. Oscar'da adaylık kazanan animasyon Parvana ile tanışın. Kuşkusuz bu yılın en iyi animasyonları a...