Ayağımıza çarpan küçük yuvarlak taşlar
Melisa Kesmez son kitabı Küçük Yuvarlak Taşlar’da annelik/kadınlık hallerini, aşkı, gidenleri ve kalanları kendine has diliyle ustaca anlatıyor…

 “Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz” adlı öykü kitabıyla tanıştığımız Melisa Kesmez, yeni kitabında bir ailenin parçalanmasının fotoğrafını çekiyor. Sait Faik Hikâye Armağanı sahibi Melisa Kesmez, son yazdığı öykülerini “Küçük Yuvarlak Taşlar” adlı kitabıyla okurlarıyla buluşturdu. “Nergis’in Hikâyesi”, “Elif’in Hikâyesi” ve “Mehmet’in Hikâyesi” olmak üzere üç bölümden oluşan kitapta bir ailenin parçalanışını, kopan bağların yarattığı acıyı, öfkeyi kendi anlatımlarıyla dinliyoruz.

NERGİS’İN HİKÂYESİ

Kitabın kahramanlarından Nergis ve Mehmet bir arkadaş buluşmasında tanışıp kısa sürede evleniyor ve ardından da kızları Elif aileye dâhil oluyor. İlk hikâye Nergis’in anlatımıyla başlıyor. Nergis bu evliliğe huzur aradığı için “evet” diyor. Ancak sekiz yıl süren evliliğini bir mutlu aile yuvası olarak tarif edemiyor, kendini öyle bir fotoğrafta görmüyor. Özellikle lohusalık döneminin karanlık günlerinde… “O gece günlerdir ilk kez uyuduğumu ve o uykuda Elif’i hiç aramadığımı hatırlıyorum. Sanki hiç doğmamıştı, sanki hiç hamile kalmamıştım. Sabah kalkıp, giyinip işe gidecektim. İnsanların arasına karışacaktım yine. Yine sadece ben olacaktım. Kahve içecektim mesela birileriyle. İş çıkışı birileriyle iki tek atacaktım. Öyle ferah, öyle deliksiz bir uyku. Bir yenidoğan annesi olarak derdimin uykusuzluk veyahut yorgunluk olmadığını, anneliği aslında sevmediğimi, elimde olsa önceki hayatıma geri dönmek istediğimi, birinin annesi olduğum bir yaşamın bana göre bir yaşam olmadığını, beni utandıran pişmanlığımı ilk kez yıllar sonra bir terapide kendi sesimden duyacaktım.”

Nergis’in evliliğini bitirişi, kızı Elif’in zaman içinde annesiyle yaşamak yerine babasıyla yaşamayı tercih edişi, “mutlu ailesini dağıtan anne” olmayı da kendi hayatını kurmayı da tam olarak yapamayan Nergis, olanları anlamaya, kendini sorgulamaya çalışırken kayboluyor. Kesmez’in öykülerinde sıklıkla karşılaştığımız kadın dayanışması burada Gülsüm ve Nergis’in dostluğunda kendini gösteriyor. Nergis’i saklandığı bu karanlıktan, “evrendeki tek sabit noktam” dediği arkadaşı Gülsüm çıkarıyor. Beraber çıktıkları Ege yolculuğuyla Gabayemiş Koyu’na varıyorlar. Aylarca kimseyle tek kelime konuşmayan Nergis’in, bazen Gülsüm’e bazen de iç sesiyle anlattıklarıyla nasıl bir girdabın içinde olduğunu anlıyoruz.

‘MERHABA BÜYÜK ANNE DENİZ’

Hikâyenin diğer yanını Elif’ten dinliyoruz. Nergis nasıl kızıyla bağ kuramadıysa Elif de annesiyle aynı şekilde bağ kuramaz. Ayrıldığı sevgilisinden hamile kalan Elif, ne yapacağına karar vermek için yazları geldikleri bir Ege kasabasına gelir. Biten bir aşktan gelen içindeki davetsiz misafire karşı duygularını anlayamayan, korkan Elif’e, bir çocuğa tutunma fikri saçma gelir. Mehmet yaptıkları telefon konuşmasından kızının korkusunu sezer ve sabahında kapısında olur. Gabayemiş Koyu ve onu saran babanın sevgisi Elif’in korkularından uzaklaşmasını sağlar; “Dizime kadar suya girip onun köpüklerini seyrediyorum, tuzlu su az evvel dikenlerin ısırdığı yerleri yıkıyor, anne ayaklarım çocuk ayaklarımın altındaki küçük yuvarlak taşları hatırlıyor. ‘Merhaba’ diyorum büyük anne denize fısıltıyla, ‘bak sana kimi getirdim.’”

Ve hikâyenin diğer yanı, Mehmet… Küçük yaşta babası tarafından terk edilen Mehmet, çocukluğu boyunca neden sorusunun cevabını bulamaz. Nergis’in kızını da alıp gitmesiyle neden terk edildiğini anlamak için soru işaretleriyle dolu günler geçirir ama buna da yanıt bulamaz. Yine de kendi yoluna gitmenin, bitmiş bir ilişkide kızına baba olmanın yollarını arar.

KESMEZ’İN AİLE DENEYİMİ

Melisa Kesmez, verdiği bir röportajında kendi ailesini şöyle anlatıyor; “Parçalanmış bir aileydi. Erkeklerin hep zor, kadınların hep üzgün olduğu; çocuklarınsa kadın dayanışmasıyla savaş alanından olabildiğince uzak tutulup, korunup kollandığı bir ailem oldu. Ama tabii bir kız çocuğu olarak her şeyin farkında olmak da benim kaçınılmaz gerçeğimdi.” Kesmez’in yazdığı öykülerde aile deneyiminin etkilerini görmek mümkün. Ayrıca “Küçük Yuvarlak Taşlar”ı, lohusalık başta olmak üzere anneliğin getirdiği tüm sıkıntıları ilk kez yaşadığı bir dönemde yazdığı için yine bir deneyim tesirinden bahsedebiliriz.

Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’de hayattan sızanları, Bazen Bahar’da yeni başlangıçları Nohut Oda’da ise küçücük anlara sığan mutlulukları işleyen yazar, “Küçük Yuvarlak Taşlar”da yer alan samimi öyküleriyle annelik/kadınlık hallerini, aşkı, doğayı, gidenleri ve kalanları kendine has diliyle ustaca anlatıyor.

Fotoğraf: Kitap kapağı