Bize düşen sessiz kalmamak
Çocuk istismarı toplumun öfke patlamasına sebep olmuşken, meseleyi nasıl tartıştığımız önemli. Önemli olan bir şey de bu duruma alışmamak ve sessiz kalmamak.

Son zamanlarda arka arkaya küçük çocukların istismar edildiği haberlerini duymak belki de bardağı taşıran son damla oldu. Otobüste, kafede, sınıfta her yerde insanlar istismar meselesini konuşur hale geldi. Tepkiler çok büyük. Patlayan öfke idam, hadım talebine döndü. Peki, çözüm gerçekten idam ve hadım mı? 

Kocaeli Üniversitesi Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Atölyesi olarak kampüste, bu meseleyi tartıştık. Üstümüze çöken bu karanlığı nasıl yırtacağımıza kafa yormaya çalıştık. Hepimizin kafasında soru işaretleri vardı: İstismarı idam ve hadım mı çözecekti? Bu suçun ortadan kaldırılması için neler yapılmalıydı? Devletin üzerine ne düşüyordu?

Bir arkadaşımızdan “İdam olmalı, böylece bu büyük suç cezalandırılır” tepkisi gelince suçu değil suçluyu ortadan kaldırmanın kalıcı bir çözüm olmadığını, idam cezası olan ülkelerde cinsel istismar olaylarının azalmadığını tartışmaya başladık. Bu tartışma idam cezasının çözüm olmadığı fikrini güçlendirdi.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti ve istismarı önleyici politikaların olmaması da durumu bu noktaya getiriyor. Kanunlar düzenlenirken kadın örgütlerinin, çocuk hakları alanında çalışan uzmanların önerileri ve talepleri dikkate alınmıyor. İstismar suçlarıyla ilgili yeni düzenleme için bakanlardan oluşturulan komisyon buraları dikkate almalıdır. Bu süreç devam ederken çocuğun yararı düşünülmelidir.

Tartışmalarımızdan biri de çocuk istismarı meselelerinde çözüm olarak önümüze getirilenlerin hep istismar yaşandıktan sonrasını ele alıyor oluşu. Peki, istismarın yaşanmaması için ne yapmalıyız? Burada görev herkese düşüyor aslında. Anneye, babaya, öğretmene, bize, size, aslında toplumun tüm bireylerine... Eğitimdeki müfredattan, iktidardaki ve toplumdaki bakış açısına kadar pek çok şey değişmeli.

Tüm bunların yanında bize düşen bir de sessiz kalmamak. Sınıfta, fakültede, evde her yerde cinsel istismarı ve çözümlerini tartışarak sesimize bir ses daha katmalıyız. Bulunduğumuz her alanda, özellikle de üniversitelerde tartışmanın araçlarını yaratmalıyız. Çünkü bu karanlığı ancak beraber yırtabiliriz.

İlgili haberler
Bu 8 Mart, başka 8 Martlara benzemiyor

Bu 8 Mart başka... Emekçi Kadınlar Günü değil de “Emekçi Kadınların Fedakarlık Günü”ne dönüştürülmek...

Çocukların çocukluğu, kadınların özgürlüğü ellerin...

Bu yazı kadınların kadına verdiği cesaret ile yazılmıştır. Her çocuk gelin benim kadar şanslı olmaya...

Çocuklarımızı tembih etmekten yorulduk

Çocuk istismarı meselesini konuştuğumuz kadınların elinden gelen sadece çocuklarını sıkı sıkıya temb...