Buruk bir bayram, kayıp bir şehir…
Bu sene depremin ardından Kurban Bayramı neşeli ev ziyaretleri yerini hüzne ve acı bir burukluğa bıraktı…

Doğup büyüdüğüm, çocukluğumun geçtiği, benim için dünyanın en güzel şehri Hatay. Hatay’ın Yaylıca köyünde doğdum. Köyümüzde herkes birbirini tanır, sever, kimin ne sorunu varsa herkes birbirine yardım ederdi. Çocukluğumun Hatay’ı hep güzel anılarımla dolu. 24 yaşında evlenerek Hatay merkeze gelin gittim.

Köyümden çıkarken endişelerim olsa da Hatay’da yaptığım komşuluklar arkadaşlıklar benim için çok özel zamanlardı. Ermeni bir komşum vardı. Çocuklarım onların çocuklarıyla oynar, ben de komşumla çok iyi anlaşırdım. Birbirimizi severdik. Kim bahçesine ne ekse birbirine ikram ederdi. Kapılarımızı kilitlemeden uyurduk. Herkes birbirini sever ve birbirine güvenirdi. Bu güzel komşuluk ilişkilerim eşimin tayininin Adana’ya çıkmasıyla son buldu. Artık Adana’da yaşıyordum ama neredeyse her hafta sonu Hatay’a gidip geliyorduk. Annemler, akrabalarım ve eski komşularımla bağım hiç kopmadı.

6 Şubat depreminde Adana’da kalıyordum çok korkunç bir depremdi. Sabaha karşı şiddetli bir sarsıntı ile uyandık. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kendimizi sokaklara attık. İlk saatlerde deprem Adana’da oldu diye düşünürken 10 ili de kapsayan büyük bir deprem olduğu, Hatay’ın nerdeyse tamamen yıkıldığı haberi geldi. Üstelik ailemden kimseye telefonla ulaşamadım. Biraz kendimize gelince Hatay’a gidip ailemi görmek istedim. Hatay’a gittiğimde gözlerime inanamadım. Savaş olsa bile bu kadar yıkım olmazdı. Herkes endişe içinde korkuyla sokaklardaydı. Yardım isteyenler, ağlayanlar… Yıkıntılar korkunçtu. Sokaklarını ezbere bildiğim Hatay’ı tanıyamadım. Sokak, cadde hiçbir şey kalmamıştı. Yakın akrabalarım ve komşularım dâhil 24 kişiyi kaybettik… Uzun süre deprem korkusunu üstümden atamadım. Arama çalışmalarına katıldık. Adana, Hatay arasında mekik dokuduk.

AYLAR SONRA YIKINTILARIN ARASINDA BİR HATAY…

Kurban Bayramı’nda da annemleri görmeye gittim. Hatay’ın girişinden itibaren enkazların çoğu hâlâ duruyordu. Şehir hayalet şehir gibi sokaklarda hiç kimse yoktu. Eski bildiğim, tanıdığım Hatay’dan hiçbir şey kalmamıştı. İşsizlik almış başını gitmiş, insanlar iyice yoksullaşmış hâlâ büyük çoğunluk çadırlarda yaşıyor. Köylerde insanlar gündüzleri evlerinde vakit geçirip geceleri çadırda kalıyorlar. Çünkü artçı sallantılar hâlâ devam ediyor. Küçücük çocuklar bile “Anne biz merdivendeyken deprem olursa ne yapacağız” diye soruyor. Herkesin psikolojisi bozuk. Sadece bizim köyde 300 eve yıkım kararı verildi.

Hatay’da bayram çok buruk geçti, kimsede bayram havası yoktu. Evlere yapılan neşeli ziyaretler mezarlık ziyaretine dönüşmüş durumda. İnsanlar saatlerce yakınlarının mezarının başında ağlayıp durdular. Her evde bir yangın, her evde bir acı vardı.

Bir araya gelebildiklerimizle sohbet konusu “enkaz ne zaman kalkacak?”, “İş bulabilecek miyiz?”, “Kış geliyor, çadırlarda kalmaya devam mı edeceğiz?” gibi şeyler oldu. Çoğu kişi “Biz artık burada tesadüfen yaşıyoruz” diyordu.

Halkların uzun yıllar bir arada barış ve huzurla yaşadığı Hatay’ın eski haline dönmesi ise en büyük isteğim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Uçuşan kayısılardan, uçuşan faturalara kısa yolcul...

Malatya’da depremin ardından işçi, emekçi ve emekli kadınlar toplu faturalarla karşı karşıya. Kalama...

Hatay’da 100. gün anması: ‘Unutmak yok, affetmek y...

Depremin yüzüncü gününde bir anma yapan Harbiye halkı ‘Geleceğimizi yeniden inşa edeceğiz’ dedi.

Depremin 5. ayı: Sorunlar hâlâ devam ediyor

Depremin üzerinden 5 ay gibi büyük bir zaman geçmesine rağmen normalleşmeyi bırakın, birçok temel ih...