Demirci Gülcan’ın önyargılara karşı direnişi
“Çeliğin mazisi hoşuma gidiyor. O sert görünümlü, soğuk madde, ateşle buluştuğunda yumuşayıp şekil alınca hoşuma gidiyor. Dokundukça bana itaat ediyor. İnatçı bir keçiyi yola getirmek gibi.”

Duyduğumda şaşırdım. Daha önce hiç duymamıştım. Merak ettim acaba demircilik yapan başka kadın var mıdır diye... İnternetten baktım, birkaç tane. Onlar da demircilik yaptıkları için gazeteye haber olmuş.
Görüşme yapmak için arkadaşı aradım, sözleştik; kendisini tanımıyordum. Kafamda demircilik yapan bir kadın canlandırmaya çalışıyordum, ama fiziki olarak hiçbir kadın görünümü belirmedi.
Gülcan, adı gibi gülen, genç, güzel, güçlü, kendine güvenen candan bir kadın. 36 yaşında, evli, ikiz çocukları var; birinin ismi Robin diğerinin Havin. Sohbetimizin ilerleyen bölümünde öğreniyorum ki Gülcan ortaokul ikinci sınıfa kadar okuyabilmiş. 11 yaşında Erzurum’dan İzmir’e göç etmek durumunda kalmışlar ve o sıralar geçirdiği uzun süreli rahatsızlık, okul hayatının bitmesine neden olmuş. Ama Gülcan kararlı, “Tekrar başlayıp okuyacağım” diyor.
Gülcan’ın çok güzel çizimleri varmış. Bu meslekle buluşması da aslında biraz bu noktadan başlamış. Asıl demirci olan eşi Caner Bey. Caner Bey ve ailesi üç kuşaktır demircilik yapıyormuş. Gülcan’ı etkileyen eşinin demire olan aşkı olmuş. Önceleri eşi yaptığı işlerde, tasarladığı ürünlerde Gülcan’dan fikir alıyor, ferforjeler için çizimler istiyormuş. Böyle böyle eşine yardım ederek başlamış. İlgisi giderek artmış ve bir süre sonra kendisini demircilik yaparken bulmuş.

DANTEL YAPMAK GİBİ İNCE İNCE İŞLİYORSUN
Kendisi bu durumdan çok hoşnut. Duygularını şu sözlerle ifade ediyor; “Çeliğin mazisi hoşuma gidiyor. O sert görünümlü, soğuk madde, ateşle buluştuğunda yumuşayıp şekil alınca hoşuma gidiyor. Dokundukça bana itaat ediyor. İnatçı bir keçiyi yola getirmek gibi. Dokundukça patlayan kıvılcımlar beni güçlü hissettiriyor. Ferforje ise dantel yapmak gibi, ince ince işliyorsun. Her darbesi ayrı olmalı. Bir yazarın kitabı, müzisyenin bestesi, ressamın resmi gibi bu da bizim eserimiz oluyor.”
Sohbetimizin ilerleyen kısmında konumuz, kadının çalışma alanının belirli mesleklerle sınırlandırılması ve genel olarak kadın sorunu üzerine yoğunlaşıyor. Gülcan’a “Demirciliği başka kadınlar da yapabilir mi?” diye soruyorum. “Bütün kadınlar bu işi ve erkek işi diye adlandırılan birçok işi yapabilir. Bu işi yapmak ekstra bir güç gerektirmiyor. Üstelik bence kadınlar gücünün farkında değiller. Sekiz çocuk doğuran, büyüten bir kadın güçsüz olamaz. Kadınlar geleceğine sahip çıkmalı, birlik olmalı. Kadınlar bir olamadığı için güçsüz gözüküyor” diye yanıtlıyor.

ANNEM DAHİ KABUL ETMEDİ
Cinsiyet eşitsizliğinin kadının hayatında yarattığı tüm sorunların çözümünün kadın mücadelesinde yattığını dile getiren Gülcan, şunları söyledi: “Kadın sorununu kadınlar kendisi çözecek. Erkeklerden beklememek gerek. Öncelikle anneyiz, çocuklarımızı yetiştirirken eşit olmayı, eşit davranmayı bilmeliyiz. Kadınlar olarak sorunlara kayıtsız kalmamalıyız. Bizlerin de söyleyecek sözleri, yapacak eylemleri olmalı. Ben bu mesleğe başladığımda çevremdeki insanlar, annem de dahi kabul etmedi. Gelen müşterilere buyurun dediğimde, ‘Kimse yok mu’ diye soruyorlardı. Annem ise bu işin bari muhasebe kısmına baksan diyordu. Düşünün ki bir erkek geliyor, yapamadığı işi yaptırmaya, kesemediği bir demiri kestirmeye, ben kesiyorum, yapıyorum, teslim ediyorum ama beni beğenmiyor sırf kadın olduğum için...” Tüm bu önyargılara ve toplumsal baskılara rağmen mesleğini yapmak için dik durduğunu ifade ediyor.
Çocuklarının mesleğiyle ilgili tepkisini merak ediyorum; “Oğlum yadırgamıyor güçlü görüyor. Ama kızım sanırım toplumun, sistemin bize dayattığı yaşam biçiminden etkileniyor. Neden kuaför ya da aşçılık yapmadığımı sorguluyor. Hoşlanmadığını söylüyor. Benim bakımlı, makyajlı bir anne olmamı istiyor” diyor.

İKİ KİŞİ ÇALIŞMASINA RAĞMEN...
Gülcan son olarak, “Peki, bu kadar emeğin ve sevginin maddi karşılığını alabiliyor musun?” diye soruyorum. “Maalesef yeterli bir kazanç elde edemiyoruz” diyor, “Fabrikasyon işler bizleri etkiliyor. Ferforje tek başına yeterli gelmiyor, demir doğrama da yapıyoruz. İki kişi çalışmamıza rağmen ikimizin de sigortası yok. Tatil yok, gezme yok, sinema yok... Parasız bir sosyal hayat kurmaya çalışıyoruz. Ama sanırım bu sadece bizim sorunumuz değil. İhraçlar sonucu işsiz kalan bir arkadaşımız bize rozet yaptırıp onları satarak geçimini sağlamaya çalışıyor. Yolunda gitmeyen bir şeyler var ve herkes farklı şekilde sonuçlarını yaşıyor.”

İlgili haberler
Mevsimlik tarım işçisi kadınlar anlatıyor

Mevsimlik tarım işçisi kadınlar yaşamlarını, hayallerini, sorunlarını anlatıyor. Yıllardır sorunları...

Milyonlarca kadın forum sitelerinde ne yapıyor?

Çeşitli paylaşım siteleri ve forumlar var, kadınlar için. Kadın kadına konuşuluyor. Kimse kimseyi ta...

Henüz kazanılamayan adaletin şiiri

İnsan yitirdiğine türkü yakar derler, hatta hiç kavuşamadığına, elinde olmayana. İşte hepimize tanıd...