Devlete güven yok, önleme talebi çok!
Çocuk İstismarını Aklatmayacağız Kampanyasından notlar: Kadınlar adalete güvenmiyor, idam ve hadım isteyenler öfkeden istiyorlar. Kadınlar istismar yaşanmadan önlenmesi gerektiğini vurguluyor.

Çocuklar her istismara uğradığında, öfke duyuyoruz, acı çekiyoruz, ağzımıza ne gelirse söylüyoruz. İsyanımız, öfkemiz, kafa karışıklıklarımız birbirine karışıyor. Sonra üzerinden biraz zaman geçtiğinde durum değişiyor, öfke biraz diniyor. Ta ki, bir sonraki olaya kadar...

Biz de ülkenin pek çok yerinde yürüyen “Çocuk İstismarını Aklatmayacağız! Etkili Koruma ve Önleme Politikaları Talep Ediyoruz” diyerek başlatılan imza kampanyasını mahallemizde yürütüyoruz. Bu yazıda size bu kampanya boyunca yürüttüğümüz çalışmadan gözlemler aktaracağım.

ORTAK TALEP: ÇOCUK İSTİSMARLARI, YAŞANMADAN ÖNLENMELİ!
Hem ülke genelinde hem de mahallede kafamızı hangi yöne çevirsek bir çocuğun daha en yakını tarafından istismar edildiğini duyuyor, biliyoruz. “Aman Allah belanızı versin”, “İdam gelsin, asalım keselim”, “O adamı bana versinler...” gibi tepkilerin toplumu da giderek güvensizliğe ittiğini görüyoruz. İstismar haberleri yaygınlaştıkça “Herkesten her şeyden korkar olduk, çocuğu kime emanet edelim” deyip çalışmayı bırakan kadınların sayısı da artıyor. “Artık anneme bile güvenemiyorum”, “Babasıyla bırakmaya korkar olduk”, “Çocuğumu tehlikelere karşı sürekli uyardığım için psikolojik sorunlar yaşamaya başladı”, “Kızım arkadaşlık kurmakta zorluk yaşıyor” diyen kadınlarla sık karşılaşıyoruz. Bu isyanın ve öfkenin örgütlü bir mücadeleyle çözüm bulacağını söyleyerek, her kesimden kadının ortak talebi olan çocuk istismarının önlenmesi ve suçlulara gereken cezaların verilmesi için bir imza kampanyası başlattık. Hem çeşitli fabrikalardan işçiler, hem esnaf hem de mahalle halkı bu imza metni etrafında hummalı bir çalışma yürüttü. Hiç tereddüt etmeden imza toplamaya çalışanlar ve yine tereddüt duymadan imza atanların söyledikleri aynıydı: “Çocuk istismarları, yaşanmadan önlenmeli!”

İDAMDAN ALLAH’A HAVALEYE...
Kampanya boyunca pazar yerinde standlar açarak, ev toplantıları, dernekte bilgilendirme toplantıları yaparak tartıştık, konuştuk. Bu tartışmalardan bazı notlar aktarayım:
Adana’da 3 yaşındaki çocuğun istismar edilmesi ciddi tepkilere neden olmuştu. “İdam isteriz!” diyenlerin sayısı epey fazlaydı. Tepkiler biraz dindiğinde idam isteyenler meseleyi “Allah’a havale etmeye” başladı. İmza toplarken “İdam geri gelmeli” diyenlerin gerekçelerini anlamaya çalıştık. Ve gördük ki bunu istemelerinin nedeni o anki duygu yoğunluğu ve öfke... Yasaları, eğitim sistemini, sosyal hizmetlerin yetersizliğini, yönetenlerin kimi söylemlerinin bu olayları ne kadar çok artırdığını konuştuğumuzda idam isteyen bir çok kişinin isyanının bir başka yanı olduğunu gördük. O da “adalet sistemine güvensizlik” idi. Ancak tam da bu güvensizliği yaratan nedenler dolayısıyla “idamın geri getirilmesinin” daha büyük adaletsizliklere yol açacağını tartıştığımızda durum değişti. “İdam cezası daha fazla istismarcının ceza almadan salıvermesine neden olmaz mı? Bugün bile iyi hal indirimleri ile istismarcıları aklayan yargı, idam gibi insan hayatını ortadan kaldıran bir ceza söz konusu olduğunda ‘Ben bu yükün altına giremem’ diyerek istismarcıları aklayan kararları daha çok vermez mi?” soruları ve verilen cevaplar idam talebini adalete güven duymadığı için dile getirenlerin fikrini değiştirdi.

‘HÜKÜMET NE YAPSIN Kİ?’
Bir ev toplantısında yıllardır AKP’ye oy verdiğini açıkça söyleyen iki kadın arasında şöyle bir diyalog geçiyor. Biri “Hükümet ne yapsın, her şey mahkemede biter” diyor. Diğeri ise “Yargı hükümetten bağımsız hareket etmiyor ki! Ben AK Partiliyim ve bunu çok net görüyorum. Hangi parti iktidara gelse yargıyı kendine bağlar. Durum böyleyken isteseler bu istismar olaylarının önüne geçerler. Ellerini kollarını bağlayan hiçbir şey yok ki” diyerek tepki veriyor.

ÜCRETSİZ, DENETİMLİ KREŞ, İSTİSMARLA MÜCADELENİN ÖNEMLİ BİR TALEBİ
Bulunduğumuz ilçede ve mahallemizde çok sayıda sübyan mektepleri var. Aileler çocuklarını buralara “mecburen” gönderiyorlar. Çünkü bu mahalle gelir ortalamasının çok düşük olduğu, yoksul bir işçi mahallesi. Bu denetimsiz mekteplerden gelen istismar ve şiddet haberleri aileleri ciddi kaygılara sürüklemiş durumda. Çocuk istismarı kampanyası boyunca “nitelikli, denetlenen, ücretsiz kreşler” çok önemli bir talep olarak karşımıza çıktı.

Ama bu talebin şöyle bir yönü de vardı; bu tip yerlerin kapatılması, çocuklar için devlet denetimli, güvenceli kreş ve okulların olması gerektiğini konuştuğumuz kadınların çoğu devlete de güven duymadıklarını dile getirdiler. Devlet okullarında yaşanan istismarları, kamu görevlilerinin nasıl aklandıklarını, bir okulda istismarla suçlanan bir öğretmenin başka bir okula gönderildiğini dile getirdiler. Evet, haklılardı. Tam da bu nedenle bu talebin yanına “Devletin asla ve asla bu tip suçları aklamayan, üstünü örtmeyen, denetimleri aksatmayan ve yargıyı çalıştıran, tüm kurumlarıyla istismarcıları çocuklardan uzak tutan bir irade göstermesi gerekir” talebini de ekledik.

İSTİSMARIN BİR YÖNÜ: YOKSULLUK VE EŞİTSİZLİK
Bu talebin ortaya çıktığı bir buluşmamızda ev temizliğine giden bir kadın arkadaşımız “Bu sistemde mümkün değil” diyerek itiraz etti. Bu umutsuzluğa yol açan, kendi deneyimiydi. “Ben yıllardır zenginlerin evlerine gündeliğe gidiyorum. Bakıyorum, benim gibilerini sömürerek zenginliklerine zenginlik katmışlar. Çocukları en lüks yerlerde okuyorlar. Benim çocuğum ortaokulu bile bitiremedi yokluktan, ilgisizlikten. Ben de AKP’ye oy verdim ama onlar zenginlerin çocuklarına verdikleri değerin çeyreğini bize vermiyorlar. Oğlum en azından ortaokulu bitirsin diye bir sürü yere başvurdum, yardım istedim. Okul müdürüne yalvardım dönüp bakmadılar bile” diyor. Demek ki yoksulluk, eşitsizliklerin derinleşmesi de istismarın bir yönü. Demek ki istismarla mücadele için çok yönlü bir mücadeleye ihtiyacımız var. 

MESELE İSTİSMARSA, SİYASİ FARKLILIKLAR GERİDE KALIYOR
Dernek üyelerimizden biri mahallesinde kim var kim yok çağırmış evine, konu “çocuk istismarıyla nasıl mücadele edeceğiz” olunca çağırdığı herkes de gelmiş. Herkes çocuk istismarının önüne geçilmesini istiyor ama nasıl? Birisi “Ya bu imzaları dikkate almazlarsa” diyor, diğeri “Başka ne yapabiliriz? Okullara gidelim, öğretmenlerle konuşalım, bu meselelere yönelik eğitimler talep edelim” gibi öneriler yapıyor. Bu konuşmalar üzerine derneği merak eden kadınlar amaçlarımızı anlamak için çeşitli sorular sormaya başladılar. İçlerinden bir tanesi “Kusura bakmayın, bu kadar çok didiklememizin nedeni dernek, vakıf gibi yerlere çok güven kalmaması.” diyor. Bu güvensizliği çocuk istismarının yaşandığı Ensar Vakfını kastederek ama adını söylemeden ifade etmeye çalışırken, samimi arkadaşı “Niye dolandırıyorsun, açık söyle, senin partinin vakfı” demesiyle ortam biraz geriliyor. Bu buluşmamızdan çıkan sonuç şu ki; kadınların siyasi görüşleri farklı olsa da çocuklara ve kadınlara karşı işlenen suçların kaynağında ortaklıklar görüyorlar. Mesele, daha fazla kadınla buluşup, kadınları ve çocukları şiddete, istismara, yoksulluğa, mutsuzluğa ve geleceksizliğe mahkum eden bu düzeni kimin yarattığını tartışmakta... Bizim önemli işlerimizden biri işte bu olmalı.

İlgili haberler
Esenyalı’da kadınlar çocuk istismarlarına karşı so...

Esenyalı kadın dayanışma derneğinin çağrısıyla bir araya gelen kadınlar: Sessiz kalmıyoruz, çocuklar...

İl il ‘Çocuk İstismarını Aklatmayacağız’ Kampanyas...

Türkiye’nin bir çok ilinde çocuk istismarına karşı ‘Çocuk İstismarını Aklatmayacağız’ diyerek kampan...

5 MADDEDE SAYIYORUZ: Çocuk istismarında gerçek önl...

Çocuklara cinsel istismar gündem olduğunda hissettiğimiz duyguların başında öfke ve çaresizlik geliy...