Ellerinden milyonlar geçiyor ama geleceği göremiyorlar
Bankacılık için ‘Oh ne güzel iş’ diyorsanız bir kere daha düşünün. Dışı sizi yakıyor, içi bankacı kadınları...

Bankaların kapısından girdiğimizde karşılaştığımız ve adeta bankanın “prestijini” simgeleyen “prezantabl” insanlar onlar. Dertleri olmadığı düşünülen, çalışma koşulları en iyi görünenler. Gerçekten göründüğü gibi mi?
Deniz, 20 seneyi aşkın süredir banka çalışanı. Gişe memuru olarak başladığı bankacılık serüveni devam ediyor. İyi giyimli, bakımlı, güzel, güler yüzlü. Dıştan görünüşü bu. Ya içindekiler?
“98 senesinde işe girdim. O dönemde çok fazla iş bulma imkanım yoktu. Tabii dışarıdan bakınca bankacılık özenilen bir meslek. Ücretlerin ve çalışma koşullarının iyi olduğunu düşünüyordum. Bankacılığı da bu yüzden tercih etmiştim. İşim olsun, geçineyim, garanti olsun. Yazın klimalı, kışın sıcak bir ortam diyerek girdim” diye anlatıyor işe başlama öyküsünü.
Dışardan “ohh masa başı iş, ne güzel” diye gördüğümüz bankacılık mesleğinin çalışma koşulları nasıl peki? Deniz şöyle yanıtlıyor: “Çalışma koşulları kesinlikle benim de dışarıdan gördüğüm gibi değil. Aşırı baskı, çalışma saatlerinin uzunluğu, girişin belli çıkışın belli değil. Asgari ücretten fazla ama insan gibi geçinmek için az kazanıyoruz.”

‘SON DERECE BAKIMLI’ TACİZ
Sürekli topuklu ayakkabı giymek zorunda olduklarını söyleyen Deniz “etek boyumuza kadar karışıyorlar, kıyafet yönetmeliği var. Uymak zorundasın. Uymazsan sırasıyla sözlü ve yazılı tutanaklarla karşı karşıya kalırsın” diyor. Ve tabii ki “son derece bakımlı” olmak gerekiyor! Devamında da “bankada çalışan bir kadın her an tacizle karşı karşıya kalabilir. Müşteriler tarafından sözlü, bakışla ya da davranışla her zaman taciz ediliyoruz” cümleleri geliyor. “Müşteri sana kesinlikle küfür edemez. Ama aynı zamanda müşteri her zaman haklıdır! Banka ile yüksek meblağlar için görüşmeye gelen müşterilere karşı ‘dişiliğimizi’ ön plana çıkartmamız salık veriliyor. Hem zaten onun içeri girer girmezki tavrı ‘beni herhangi bir müşteriyi ağırladığın gibi ağırlayamazsın, onu oturttuğun koltuğa oturtamazsın’ oluyor. Sen de müşterinin bankaya kâr sağlamadan ayrılmaması için çay- kahve ısmarlamalar, sohbet etmeler, nasılsınızlar, kendinizi özlettinizler, yok efendim bugün sizin için çok özel oranlar aldık şeklinde büyük ilgiyle konuşmak zorundasın” diye devam ediyor anlatmaya.

TORPİL VE KAFA KOL İLİŞKİSİ SENDİKASI
Peki ya banka çalışanlarının örgütlülüğü? Deniz “Ben ne mavi yakalıyım ne beyaz yakalı” diyor, sendikaya dair düşüncelerini ise şöyle anlatıyor: “Bir sendikamız var. Ama sendikayla patron arasında işbirliği var. Ben sendikalıyım. Her sene toplu sözleşmemiz var. Ama bu yıl Mayıs’ta yapılması gereken sözleşmemiz OHAL’den dolayı ertelendi. Alanda olmayan bir sendika. 2 senedir 1 Mayıs’ta çelenk koyup, geri geliyorlar. Torpilin ve kafa kol ilişkilerinin döndüğü bir sendika.”
Peki ya gelecek? Mesela emeklilik, o günler uzak mı? “20 yıldır çalışıyorum, emekli olabilmek için daha 15-16 sene çalışmam lazım” diyor. Günlük uğraşlar onu o kadar bezdirmiş ki, gelecek uzak bir masal gibi...
Kıdem tazminatının fona devredilmesini konuşuyoruz. “Bu durumu sendikayla görüşüyoruz fakat sağlıklı bilgi alamıyoruz. Emekli Sandığına bağlıyız. İkinci fondaki paralarımız devredilecek. Peki şimdi kazandıklarımız nasıl verilecek bize? Bu durumla ilgili sendikanın da açıklaması yok. Emeklilik ve ikramiye hakkımızı vermek istemiyoruz” diyor.

ÇEK BİR FOTOĞRAF, TRİLYONLUK OLSUN!
Deniz’le sohbetimiz onun yüzümüzü gülümseten bir anısı ile sonlanıyor. “İşimiz gereği hayatımız boyunca görmediğimiz 6 sıfırlı, 9 sıfırlı paraları görüyoruz. Bir gün, 2 ya da 3 trilyon nakit ödeme yapacağız. Tabii o kadar parayı şubede bulunduramıyorsun, merkezden paralar bir geldi, yığınla! 20 senelik bankacılık hayatımda o kadar parayı ilk defa bir arada gördüm. Ben de dedim ‘Deniz, görüp göremeyeceğin kadar canlı para’, üzerine oturup fotoğraf çekildim.”

İlgili haberler
Bizim dengemizi bozmayınız

Bizi birbirimizden ayıranın, bizi birbirimize bağlayanın ne olduğunu tüm çarpıcılığı ile anlatan gün...

Mücadeleyi yükseltme zamanı!

Kadınlar, sırf giyim kuşamları, oturuş kalkışları nedeniyle şiddete maruz kaldıkları bir dönemde bu...

Şiddet gören tek kadın değilim biliyorum

Bir kuaförde karşılaşıyoruz onunla. Oldukça genç bir kadın ve hamile. Epey memnuniyetsizdi, yüzü hiç...

Helin

Valizlerini, çocuklarını topladığı gibi çıkar yola. Biri karnında ikisi yanında kızları ve artık ces...

Bir işçi kadının yaşamını değiştirme mücadelesi

“Küllerimden doğdum” diyor Ayfer, “Eski fotoğraflarıma bak, gözlerimde hep bir hüzün var. Şimdi evet...

Ekmek ve Gül Ağustos 2017 sayısı

Hayatımızı pamuk ipliğine bağladınız, bizim dengemizi bozmayınız...