Ev işçilerinin sırtındaki dünya
Gündelikçi, temizlikçi hatta bazen sadece “kadın”... Onlar böyle adlandırılırken bir varlık mücadelesi ile “ev işçileri” olduklarını artık hem kendilerine hem de topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Ev işçiliği “kadınların ev içindeki rollerine en uygun, dolayısıyla da pek de nitelik gerektirmeyen bir iş” olarak görülüyor. Üstelik önyargılar nedeniyle de “utanılıp sıkılası”, “dile getirilmemesi” gereken bir şeymiş gibi düşünülüyor. Ev işçisi kadınların ev işçisi olduklarını kendilerine ve etraflarına söylemeleri bile zor bu nedenle. Ama son yıllarda özellikle ağır çalışma koşulları ve iş cinayetlerine karşı örgütlenme çabalarıyla gündeme geldikleri için ev işinin iş, ev işçilerinin de işçi olduğu artık daha çok kabul ediliyor.
İstanbul Alibeyköy’den ev işçisi kadınlar zorluklarını ve taleplerini Ekmek ve Gül aracılığıyla paylaşmak istiyorlar... İşte görünmez işin işçilerinin “bizi görün” çağrısı...

İNSANLARIN PSİKOLOJİLERİYLE DE UĞRAŞIYORUM
Ayten BATTI: 24 saat çalışıyorum, çalıştırıyorlar desem abartısız olur sanırım. Bu sürenin yarısında evde yarısında da başka evlerde cam siliyorum, ütü yapıyorum, bulaşık yıkıyorum, evin bütün temizliğini ve yemeğini daha aklınıza gelebilecek bütün işleri yapıyorum. Evet ben işçiyim. İşimiz çok zor. Zorluklarını anlatmaya kalksam sayfalar dolusu. İnsanların evlerini temizlemekten başka onların psikolojileriyle bile uğraşıyorum. Sigortasız çalışıyorum, çok fazla yoruluyorum. Ne kadar çalışırsam çalışayım daha fazlasını istiyorlar. İş yaparsan iyisin, yapmazsan suratları asılıyor. Akşama kadar nefes almadan çalıştırıyorlar, boş kalamıyorsun hemen bir iş buyuruyorlar. Bazen kötü muamelelere maruz kalıyorum, gereksiz triplere... İç çamaşırlarını bile yerlerden topladığım oluyor. Bizlere çıkartılan sözde sigortalama yasasından haberdarım, fakat çoğu işveren yapmak istemiyor. Biz de iş bulamadığımız için mecbur kalıyoruz ve çalışmaya devam ediyoruz. Ev işçilerinin kesinlikle sigortalı olmalarını destekliyorum, iş kazalarına karşı özellikle de getirilen yasa hiçbir şeyi değiştirmedi, çünkü çalıştığımız insanlar hâlâ sigortasız çalıştırmaya devam ediyor.



EV İŞÇİSİ OLDUĞUMU UZUN SÜRE KİMSEYE DİYEMEDİM
Sevgi PEKGÖZ ATMACA: Hem evde hem dışarıda çok zor şartlar altında çalışan ağır işçileriz biz, en az 8-9 saat aralığında çalıştırılıyoruz. Tüm evin genel temizliği, çamaşırı, ütüsü, bulaşığı bir evde yapılması gereken bütün işleri yapıyoruz. Ağır kimyasallara maruz kalıyoruz, sürekli ayaktayız yüksek binalarda düşme tehlikelerine rağmen cam silmek ve ev kazalarıyla karşı karşıyayız. Biz ev işçisi kadınlar farklı evlerde farklı muamelelere maruz kalıyoruz. Bazen çok iyi insanlarla karşılaşıyoruz, bazen de çok huysuz ve zor insanlarla karşılaşıyoruz. Fakat çalışmak olduğumuzdan katlanmak durumunda bırakılıyoruz.
Ev temizliğine gittiğimi uzun süre kimseye söyleyemedim. Makyajımı yapıp sanki gezmeye gidiyormuş gibi çıkıyordum evden. Ağırıma gidiyordu başka insanların kirini temizlemek, ama sonraları “Bu da bir iş sektörü benim gibi milyonlarca kadın var bu işi yapan ve emeğimizi, ekmeğimizi kazanmak için çabalıyoruz.” dedim.

GÜYA YASAL DÜZENLEME YAPILMIŞ
Aynı işi hem dışarıda hem evde yapmak yorucu ve sıkıcı. Temizliğine gittiğim evlerin beni köle gibi görmeleri, sahibimmiş gibi davranmaları yıpratıyor beni. Sağlık sorunlarımız olduğu zaman bile çalışmak zorunda kalıyoruz. Sağlık demişken, sigortasız çalışıyoruz. Güya bir yasal düzenleme getirilmiş, ama kağıt üstünde. Benim gibi üç ayrı eve gidenler sigortalı olamıyor. Yaptığımız işlerden dolayı eklem yerlerimiz hep ağrıyor; kimyasallardan ötürü astım, bronşit ciğerlerde kimyasal madde zehirlenmeleri yaşıyoruz. Yasalar işçilerden yana değil ki, işverenden yana. Farklı evlerde 20-22 gün sigortasız çalıştırılıyoruz. Bizlerin de normal işçiler gibi sigortası olsa, yıllık izin hakkımız olsa, çalışma koşullarımız daha iyi olsa ve her türlü sosyal haklarımız olsa ve insanca yaşamaya dair ne varsa bizlere de sunulsa ne iyi olur. Şimdi kıdem tazminatlarını da fona devredeceklermiş eşimin kıdem tazminatsız işten ayrılması bizi çok etkiler, zaten zor geçinirken ne zaman iş bulup bulamayacağı, bu sürede hayatımızı nasıl idame ettireceğimizi ve onca yıl çalışmanın karşılığında tazminatsız işten çıkarılması onca boşa giden hayaller ve yok olan umutlar olarak karşımızda beklemekte.



DEVLET SADECE ZENGİNLERE Mİ VAR?
Zuhal TATAR: Sabah erken yollara düşmek, yepyeni umutlar ve hayallerle çalışmak, ekmeğimi kazanmak elbette güzel, ama yorucu. 8-10 saat çalışıyorum, aklınıza gelebilecek her işi yapıyorum. Üstüne üstlük işverenin kaprislerini çekmek, beğenmediği işi tekrar tekrar yaptırması, evin tüm işlerinin bir anda yaptırılması, olmasa işten çıkarılma gibi tehditler, “Filancanın kadını şöyle temiz, falancanın kadını daha ucuz” gibi ithamlar... Sürekli baskıya maruz kalıyorum. Başkalarının işini yapmaktan bazen kendi işime fırsat bulamıyorum, çünkü dinlenmeye ihtiyacım oluyor.
Ev işine gittiğimi söyleyemiyorum çoğu zaman. Sonuçta işini yaptığımız insanların bizlerden farkı sadece ekonomik yönden, bizlerden daha fazla maddi imkanlara sahip olmaları. O kadar çalışmamıza rağmen sosyal haklarımızın olmaması da cabası. Bu devlet sadece zenginlere mi var, çok merak ediyorum.


İlgili haberler
Ev işçisi Nermin, çalıştığı evden yayında!

Ev işçisi Nermin Özcan Ekmek ve Gül için çalıştığı evden çekim yaparak hangi koşullarda çalıştığını...

Ev işçisi kadınlar: Görünmesek de varız, hayalleri...

Evdeki her işi, yemeği, ütüyü, bulaşığı aklınıza ne gelirse yapan, emeğiyle var olan ama görünmeyen...

Bir değişimin dönüştürdüğü ev işçisi Sevgi

Sevgi bir emlak dükkanı sahibiyken eşinin iflas etmesiyle maddi sıkıntılar içine girmiş, ev işçiliği...