‘Evlenirsem çalışmam’ dedirten koşullar
Fabrikamız yedi yirmi dört çalışıyor. Vardiya her hafta değişiyor. Sosyal yaşantımız, uyku düzenimiz yok. Evden işe işten eve... Çocuğu olan için daha zor; Çocuğu sevmeye vakit kalmıyor...

Merhaba, ben Esenyurt’ta binlerce işçinin çalıştığı bir depoda çalışıyorum. Sizlere biraz fabrikadaki yaşadığımız sorunlar ve sohbetlerimizden bahsetmek istiyorum.

Bizim fabrikada genç, bekar kadınlar da var; orta yaşlı, evli ve çocukları olan kadınlar da... Genç kızlar genellikle “Evlenirsem çalışmam” diyor. “Beni alan koca bana baksın” diyenler az değil. “Evlenince eşimi çalıştırmam” diyen erkek arkadaşlarımız var. Geçen çok sevdiğim bir erkek arkadaş, “Ben evlenince karımı çalıştırmam” dedi. Ben de kızdım ona. Aslında taşıdığı fikre kızdım. “Neden böyle düşünüyorsun, biz de çalışıyoruz! Çalışan kadınlar kötü kadınlar mı?” diye sordum. Hiç yanıt vermedi, sadece sustu. Bir de bu memlekette, aldığımız paraya tek başına çalışarak nasıl geçineceksin? Mümkün mü hayat bu kadar pahalıyken!.. “Yanlış anlama abla, sadece hem çalışıp hem çocuk olacak, hem ev işi... Zorlanacak, yapamaz ondan” deyip geçiştirdi.

Yine bir genç kadın arkadaş, “Beni alıyorsa bana bakmak zorunda kocam”dedi. Ben de çalışırım, benim de kendime göre harcamam olur, çalışırsam özgür olurum diye düşünmüyor.

Biz işyerinde vardiyalı çalışıyoruz. Üç vardiya her hafta değişiyor. Fabrikamız yedi yirmi dört çalışıyor. Hiç bir sosyal yaşantımız olmuyor. Uyku düzenimiz yok. Evden işe işten eve... Psikolojimiz bozuluyor. Ben bekarların, “Zengin koca bulayım da çalışmayayım” demesindeki nedeni iş koşullarının zor olmasına bağlıyorum.

Bir de benim gibi çocuğu olan kadınlar için çok daha zorlaşıyor. Çocuğumuzla ilgilenemiyoruz. Evin işleri, okula gidiyor ders çalıştır, bakımını yap... Ne dinlenmene yetiyor zaman ne de çocuğunla ilgilenmene. Onu da yetiştireceksin, bu da kalmasın diyorsun. Çocuğu sevmeye vakit kalmıyor. Bu nedenden dolayı çocuk hırçınlaşıyor.

Bizim işyerinde kadınlar genellikle birbiri ile didişiyor. Hep bir kavga, hep bir gürültü. Birkaç kadın dışında herkes birbiriyle kavga, polemik halinde. Ben bütün bunları yaşamın zorluğuna, işin stresine bağlıyorum. Evden işe işten eve hiç bir sosyal yaşantın yok. Doğal olarak bu da strese ve bir boğulma haline sebep oluyor. Biriken öfkeyi ve stresi evde boşaltamamıştır. İşyerinde çalıştığı arkadaşıyla o kadar çok yan yana ki aile olmuş artık; ona kusuyor.

Bizim işyerinde binlerce işçi çalışıyor. Çocukları olanların işi çok zor. İşyerinde kreş yok. Sadece işe girdiğimizde bize “küçük çocuğunuz varsa kreşe gönderebilmeniz için bir miktar ücret ödendiği” söylendi. Ben işyerinde neden kreş olmadığını arkadaşlarıma sordum. “İşyeri burası, sanayi bölgesi çocuklar açısından güvenli bir ortam değil, bu nedenle kreş açmıyoruz” dendiğini söylediler. Duyduğum kadarıyla güvenlik açısından gelip denetlemişler, işyerinin ortamı kreş açmaya uygun değilmiş. Tamam da ben İkitelli’de oturuyorum. Çocuğumu kreşe gönderecek olsam orada, benden bu kadar uzakta ne kadar güvende olacak. Başına bir şey gelse ben nasıl bir buçuk saatlik yoldan çocuğuma ulaşacağım? Şimdi de işe yeni başvuru yapan kadınlara soruyorlar; Çocuğun var mı? Varsa kaç yaşında? diye. İşe alırken bunları da göz önünde bulunduruyorlar. Yine olan biz kadınlara oluyor.

İlgili haberler
24 saat açık, ücretsiz kreş haktır!

Sağlık emekçisi kadınlar 24 saat açık, ücretsiz kreş talep ediyor. Saatlerce nöbet tutan ve çocuklar...

Esenyurt’ta bir suriye

Yerinden, yurdundan edilmiş, travmatik süreçler yaşamış, özgürlükleri elinden alınmış, sığındıkları...

Her işyerine, her mahalleye kreş! Çalışsak da çal...

Bir işçi olarak, çocukları güvenle emanet edebilecek bir yerin olması, hele ki vardiyaya kaldığınızd...