Kız çocukları okulda değil tekstil atölyelerinde: Hayatlarımız çalınıyor abla
Mahalle aralarında giderek çoğalan tekstil atölyelerinde yaşları 14 ile 17 arasında yüzlerce çocuk çalışıyor. Bu çocukların dertleri, yaşadıkları sorunlar hem boylarını hem de yaşlarını aşıyor.

Ekonomik sebeplerden ötürü eğitim masrafları karşılanamadığı ya da ailesi okula gitmesinin gerekli olduğuna inanmadığı için binlerce kız çocuğu okula gönderilmiyor.

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak mahallede yürüttüğümüz çalışma ve dayanışma ağımıza ulaşan başvurularla birlikte çok sayıda kız çocuğunun lise son sınıftan itibaren okulu bıraktığını tespit etmiş olduk. Özellikle pandemi ile birlikte eğitimde ortaya çıkan bazı sorunlar öğrencilerin okuldan uzaklaştırmasına sebep olmuştu. Şimdilerde ise birçok öğrenci artan yoksullukla beraber çalışmayı tercih eder hale geldi. Mahalle aralarında giderek çoğalan tekstil atölyelerinde yaşları 14 ile 17 arasında yüzlerce çocuk çalışıyor. Mahalledeki bir atölyede sadece orta öğretimi bitirip çalışmaya başlamak zorunda olan birçok çocuk işçinin olduğuna tanık olduk.

ŞİDDETTEN KAÇAN ANNENİN KIZI HANGİ PARAYLA OKULA GİDECEK?

Çay molasında, yemek arasında sohbetlerine dahil olduğumuz çocuk işçilerin dertleri, yaşadıkları sorunlar onların hem boyunu hem de yaşlarını aşıyor. Günde 8 saat çalışıp sürekli ayakta oldukları için dizlerinde derman kalmıyor. Daha gelişim çağında olan bu kız çocukları, birbirilerine tavsiye veriyorlar. Aralarında yeni işe başlayan Damla’ya, “İşe alışıncaya kadar arada yere çömelerek çalış” diye akıl veriyorlar. Damla, çocuk sesinin tüm tedirginliğiyle “Ya patron kızarsa?” diye soruyor. Damla’nın babası, annesine ve 3 kardeşine de şiddet uygulamış yıllarca. Onlar da dayanamayıp toplamış valizlerini İstanbul’un yolunu tutmuşlar. Şu an evlerinde üzerinde oturulacak eşyaları dahi yok. “Eşyamız yok ama olsun en azından şiddet yok. Maaşımı alıncaya kadar idare ederiz diyor annem” diyen Damla, okulu da bu sebeple bırakmış. “Hangi parayla gideyim? Okul forması dahi alamazdık” diyor.

‘EN BÜYÜK HAYALİM OKUMAK’

Yine yaşları 14 ile 17 arasında olan iki kız kardeş. Biri lise terk biri de hiç liseye başlamamış. Baba inşat işçisi, 18 yaşındaki ağabeyleri de fabrikada çalışıyor. Ağabeylerine çok özeniyorlar. “Biz de bir an önce yaşımızı doldurup fabrikaya girmek istiyoruz” diyorlar. “Bu atölyede çok sömürüyorlar bizi” diyor ve ekliyorlar: “Fabrikada da sömürü var ama en azından sigorta var, bazı haklar var.”

17 yaşındaki Ceren, “4 kişi çalışıyoruz ama geçinemiyoruz, Kira bir asgari ücrete denk geliyor. Babam inşaatlarda güvencesiz çalışıyor. Evde bir ağabeyim sigortalı ve bir hastalık olduğunda parayla tedavi olmak zorundayız” diyor. Aslında en büyük hayalinin okumak olduğunu söylüyor. “Kısmet işte okuyamadık” diyor. Bu bir kadermiş gibi. Bunun kader olmadığını, olanak ve imkan tanınsa okuyacaklarını da biliyorlar.

EVİN TÜM YÜKÜ 17 YAŞINDAKİ DERYA’NIN OMUZLARINDA

“Hayatlarımız çalınıyor abla” diyen Derya da hiç liseye gidemeyenlerden. Tam 4 yıldır çalışıyor. Okul fikrinden tamamen uzaklaşmış. “Gel açık öğretime yazdırayım seni” diyorum “Bizden geçti” diyor. Kazandığı paradan kalanla sadece günlük bir çikolata yiyebiliyor. Babası onları terk etmiş, evde tek çalışan o. Anne ise 3 yaşındaki kardeşine bakıyor. Derya, 17 yaşında. Onun da sigortası yok. Sosyal hizmetlerden destek alıyorlarmış yakın zamana kadar. Çevreden birileri güya ‘Bu kadının kızı çalışıyor’ diye ihbar etmiş ve yardımları kesilmiş. Bir güvenceleri yok. Evin tüm yükü Derya’nın omuzlarında. Daha önce çalıştığı yerde tacize uğramış, çok korkmuş, kimselere bir şey diyememiş. O yerden ayrılıp kadınların yoğun olduğu şimdiki çalıştığı atölyeye başlamış.

BABASI OKULDAN ALIP EVLENDİRMEYE ÇALIŞMIŞ
Sude ise tam bir trajedi yaşamış, yaşı daha 16. O da aile içinde şiddete maruz kalmış ve “Senin okul masrafların bana çok ağır geliyor” diyen babası onu okuldan almış. Aradan 6 ay geçmiş bu defa da “Senin boğazın bana fazla geliyor” diyerek evlendirmeye çalışmış. Anne karşı gelecek olsa da gördüğü şiddet üzerine geri adım atmış. Durumu iyi olan bir akrabalarının 29 yaşındaki oğullarıyla nişanlamış babası. Sude evden kaçıp yurda yerleşmiş. Bir süre sonra babası bir suça karışıp hapse girince evine dönmüş. Artık okula dönemeyince ev ekonomisine katkı sunmak için çalışıyor.
Bu örnekler aslında bize birçok şey gösteriyor. Hepsini çocuk yaşta eğitimlerinden alıkoyup, çocuk işçi olmaları sağlayan şiddet ve yoksulluk. Şiddet ve yoksulluğu yaratanın kendisi de bu sistem. Patronlara devasa teşvikler verip eğitime ayrılmayan bütçe, kadına yönelik şiddete önlem almak yerine boşanmaların önünü kesecek adına düzenleme dedikleri o kötürüm yasalar ve çocuk haklarını korumaya dair atılmayan adımlar... Daha bu yaşta güvencesiz ve merdiven altı dediğimiz bu yerlerde emekleri, bedenleri sömürülen ve her türlü istismara açık hale geldiklerini, bu örneklerden bir kez daha görüyoruz.
Eğer bu durum değişmezse çocuk işçileri gelecekte nasıl bir hayat beklediği de ortada. Zenginlerden servet vergisi alınıp eğitime bütçe verilmesi, parasız ve bilimsel bir eğitim, emekçi ailelerin artan kira fiyatları karşısında konut sorununun çözülmesi, kadına ve çocuklara yönelik giderek artan şiddetin önlenmesi için birleşip mücadele etmeliyiz.

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği: 'Kız çocuklarına...

Türk Kızılayı Kartal Anadolu Lisesi’nde, bir kız öğrenciye istismarda bulunan İngilizce öğretmeni H....

11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü | ‘Bütünleşik çoc...

3-7 Ekim tarihleri arasında ‘Bütünleşik çocuk koruma için toplumla birlikte’ şiarıyla İzmir'de gerçe...

EMEP: Kız çocuklarının gerçek eşitliği için mücade...

Dünya Kız Çocukları Gününde Türkiye’de kız çocukları için korkunç tablo yaşandığına dikkat çeken EME...